Irkçılık cezalandırılmalıdır
Van Erciş (Wan Ercîş) depreminin ardından Selahattin Demirtaş’ın sözleriyle kardeşlik kokan bir dayanışma yükselirken diğer yanda faşizm ve ırkçılık da tüm çıplaklığıyla kendini ortaya koydu.
Meydanlarda faşist ve ırkçı sloganlar eşliğinde Kürt avına çıkanlar, Van’dan gelen deprem haberini alkışlarla karşıladı. Sosyal paylaşım sitelerinde Kürt halkına nefret kusan söylemler baş gösterdi. Televizyon ekranlarında önce Duygu Canbaş Doğu’da Van’da da olmasına rağmen depreme üzüldü ardından Müge Anlı sunucusu olduğu sabah programında şakşakçılarıyla birlikte Kürt halkına yönelik ırkçı kinini kustu.
Bir süredir bilinçli olarak pompalanan ırkçı histeri egemenler tarafından savunulamaz hale gelince iki yüzlü bir “eleştiri” ve “kınama” tavrı gündeme geldi. Devlet Bahçeli bile bu tür yaklaşımları “densizlik” ve “soysuzluk” olarak niteledi. Tüm bunlar iki yüzlülüktür.
Bugün Müge Anlı ve Duygu Canbaş gibileri öne çıkmıştır. Bu kişilerin söylediklerini münferit olarak görmek aldatıcıdır. Bu kişiler, Kürtleri linç eden faşist güruhlara “vatandaş”, linç edilmeye çalışılanlara “BDP’li”, “örgüt sempatizanı” diyen, linç girişimini “vatandaş hassasiyeti”, demokratik eylemi “terör örgütü lehine gösteri” olarak niteleyen, üniversitelerdeki satırlı faşist saldırıları sağ-sol çatışması olarak sunan televizyonların çalışanlarıdır. Söyledikleri ağızdan kaçan sözler ya da kişisel düşünceler değil mensubu oldukları burjuva medya kurumlarının resmi politikasının yansımasıdır.
Irkçılık eleştirilecek, kınanacak, özür beklenecek bir şey değildir. Bunlara sövmenin de faydası yoktur. Sosyal medyanın haylaz çocuklarına, televizyonların talihsiz spikerlerine “seni gidi seni” diyenler ilk asker cenazesinde haylaz çocukları Kürtlere saldırtacak, spikerlere de “vatandaş hassasiyetini” anlattıracak olanlardır. Irkçılığa ve faşizme karşı samimi olarak karşı çıkmak için kitlelerin meşru savunma hakkı tanınmalı, ırkçı fiillerin cezalandırılması ve faşist örgütlerin kapatılması savunulmalıdır.