“Taş atan” çocuklar serbest bırakılsın işkenceci “yetkililer” tutuklansın
Pozantı Çocuk Cezaevinde çocuklara yapılan işkence ve kötü muamele İnsan Hakları Derneği’nin aylarca süren çabaları sonunda geçtiğimiz günlerde ulusal basına yansıdı. Bununla birlikte başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm yetkili kurumların olaylardan aylar öncesinden haberdar olduğu ancak hiçbir şekilde önlem almayarak adeta çocuklara karşı işlenen kötü muamele, işkence, cinsel taciz ve tecavüz suçlarına ortak olduğu da ortaya çıkmış oldu.
Bunun üzerine Adalet Bakanı, olayların üstüne gidileceği ve sorumluların cezalandırılacağı sözünü vererek tepkileri yatıştırmaya çalıştı. Bakanlığın çocukların uğradığı zulme karşı aldığı önlem ise tam anlamıyla çocukların ve ailelerinin bir kez daha cezalandırılması niteliğinde. Pozantı Cezaevindeki çocuklar apar topar, ailelerine bile haber verilmeden Sincan Cezaevine nakledildi. Pozantı’nın ikinci müdürü terfi ettirilerek Van-Erciş’e birinci müdür olarak gönderildi. Pozantı’nın müdürü ise çocukların peşinden Ankara-Sincan’a atandı.
Kamuoyunda “taş atan” çocuklar olarak bilinen siyasi tutuklu Kürt çocukları için “iyileştirme” adı altında yapılan her düzenleme onların durumunu daha da kötüye götürdü. Pozantı Cezaevinde yaşananlar da geçtiğimiz yıl güya bu çocuklar için yapılan usuli bir düzenlemenin sonucuydu zaten. Daha önce diğer tutuklulardan ayrı koğuşlarda bir arada kalan siyasi tutuklu çocuklar, sözüm ona “terör suçlusu” olarak damgalanmasınlar diye adli vakıalardan tutuklu çocuklarla aynı koğuşa kondular. İşte asıl o zaman terör suçlusu olarak damgalandılar. Adeta cezaevi yönetiminin ve görevli memurların gözetiminde ve katılımıyla, diğer çocukların baskısına, işkencesine ve cinsel istismarına maruz bırakıldılar. Hem de tam da “terör suçlusu” oldukları için…
Şimdi de güya kötü muameleden kurtarılmak adına ailelerini son bir kez göremeden başka bir şehirdeki cezaevine sürüldüler. Şimdi onlar için her şey daha zor. Zaten yoksul Kürt ailelerinin çocukları olan bu çocuklar, aileleri eğer durumları el verip de ziyarete gelebilirlerse onları ayda yılda bir görebiliyorlardı. Ailelerinden iyice koparılmış oldular. Şimdi savunmalarını hazırlayacak olan avukatlarıyla bile görüşmeleri neredeyse imkânsız hale gelmiş; savunma hakları da ellerinden alınmış oldu. Sonuçta iyice tecrit edilmiş oldular. Yaşadıklarının üstüne bir de sürgün cezasına çarptırıldılar. Oysaki sürülmesi gerekenler bu çocuklar değil çocuklara bu muameleyi reva görenlerdir. Cezalandırılması gerekenler aylarca bu durumu bilip de sesini çıkarmayan ve hiçbir işlem başlatmayan yetkili makamları işgal edenler, savcılar, hâkimler, bakanlık yetkilileri ve Adalet Bakanının kendisidir.
Bu ülkede savaşın ortasında doğan bütün çocuklar bunun bedelini en ağır biçimde ödüyor zaten. 12 yaşındaki çocukların 13 devlet kurşunuyla katledildiği bu ortamda büyümeye çalışan çocuklardan siyasi suçlu, sistemin aciz söylemiyle “terör suçlusu” olur mu? Haydi oldurdunuz diyelim. E siz zaten bu çocuklara kendi kanunlarınızda öngörülen cezalardan çok daha ağır bir ceza vermişsiniz; işkence yapıp, tecavüz etmişsiniz. Onları daha nasıl bir cezayla yargılayacaksınız, içinizde nasıl bir kin, öfke, kana susamışlık var ki bu çocukları hala “tutuklu yargılanmak üzere” işkencehanelere çevirdiğiniz cezaevlerinde tutuyorsunuz? Onlar sizin işlediğiniz bu aşağılık suçtan daha ağırını mı işlemiş olabilirler mi?
Hükümet, üzerine pervasızca saldırdığı Kürt halkını, çocukları üzerinden aşağılamaya devam ediyor. Pozantı Cezaevinde yaşananlar, Başbakan’ın 2006’da ettiği “kadın çocuk demeyeceğiz” sözünün gereğidir. Şimdi kimse bu yaşananların üstünü, adeta dalga geçercesine aldıkları aciz “önlem”lerle kapatmaya çalışmasın. Suçlular çocuklar değil, çocuklara bu kirli savaş taktikleriyle saldıranlardır. İşte bu yüzden “taş atan çocuklar” serbest bırakılsın, doğrudan veya dolaylı kimin sorumluluğu varsa işkenceciler tutuklansın!