Kamu işçileri toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet oyalıyor, işçi bastırıyor: Artık eylem zamanı!
Kamu çalışanlarını temsil eden Türk-İş ve Hak-İş ile hükümeti temsil eden Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) arasında gerçekleşen, kamuda çalışan 600 bin işçiyi ilgilendiren 2025 yılı toplu sözleşme görüşmeleri devam ediyor.
Türk-İş ve Hak-İş ortak taleplerini Şubat sonunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sunmuştu. İçinden geçmekte olduğumuz ekonomik kriz ve yüksek enflasyon ortamında talep edilenler en azından işçinin açlıkla sınanmayacak bir seviyede ücret almasını sağlayacak düzeydeydi: En düşük işçi ücretinin günlük 1.800 lira olması. 2025’in ilk altı ayı için %50 ve sonraki 6 aylık dilimler için %25 ücret zammı. Toplu sözleşmelerin kamu işyerlerinde yürürlük sürelerinin farklı olmasından kaynaklı sorunların giderilmesi için yürürlükteki sözleşme sürelerinin 1 Ocak tarihine çekilmesi. Verginin adil olması, bunun için de %15’i aşan kısmının işveren tarafından ödenmesi. Çalışma sürelerinin 40 saat olması, Cumartesi ve Pazar günlerinin tatil olması. Eşit işe eşit ücret.
Bu talepleri görmezden gelen hükümet tarafı, aylarca bir cevap bile vermediği kamu işçilerine, 13 Haziran’da dalga geçer gibi 2025 yılının ilk 6 ayı için %16, ikinci 6 ayı için ise %8 zam teklifinde bulundu. Sendikaların bu teklifi müzakere edilemez bulması üzerine gelen ikinci teklif ise dalga geçmekten ziyade hakaret etmek istercesine ilk 6 ay için %17, ikinci 6 ay için %10 olarak açıklandı.

Hükümet şaşırıyor işçinin sabrını taşırıyor!
Hükümet tarafının planı işçiyi oyalayıp geçen yıllarda olduğu gibi sendika bürokrasisiyle bir satış sözleşmesi imzalamak. Ancak bu defa kamu işçileri bastırıyor. Hem işyerinde ve alanlarda eylemler düzenliyor hem de Türk-İş’e eylem ve grev kararı aldırıp uygulaması için baskı yapıyor.
İşçiler, İstanbul’da E5’i trafiğe kapatma, Kartal meydanında basın açıklaması yapılması ve dayanışma çadırı kurulması, Eskişehir ve Ankara’da basın açıklamaları yapılması, mesaiye gidip çalışmama hakkının kullanılması gibi bir dizi eylemle iradelerini Türk-İş yönetimine de hükümete de gösteriyor. Tabandan gelen bu baskının da etkisiyle Türk-İş, 8 Temmuz’da iş yerini terk etmeme ve 17 Temmuz’da bir gün işe gitmeme gibi üretimden gelen güce dayanan ve iş yerlerinde örgütlenen eylemler planlamak durumda kaldı. İşçinin sabrının taşması ihtimali Hak-İş’i bile grev kararı almak ve uygulamak zorunda kalacaklarını, ayrıca işyerini terk etmeme eylemlerini de uygulayacaklarını söylemek zorunda bıraktı.

DİSK Ankara’da Türk-İş İstanbul’da eylemde!
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı 3. teklif için TÜİK’in enflasyon oranını açıklamasını beklediğini söyledi. TÜİK de kimsenin doğruluğuna ikna olmadığı bir enflasyon oranı açıkladı. Hâl böyle olunca DİSK önce bakanlığı ardından da TÜİK’i hedef aldı. DİSK’in 1 Temmuz 'da İstanbul Taksim'den başlayan yürüyüşü Çalışma Bakanlığı önünde basın açıklaması ile son buldu. Buradan TÜİK önüne geçen DİSK heyeti, TÜİK’e “Yasaları uygula! Gerçekleri açıkla! Ekmeğimizle oynama!” çağrısında bulundu.
Türk-İş’in adresi ise başta İstanbul’daki genel merkez binası olmak üzere 81 ildeki AKP il binaları oldu. Türk-İş’e bağlı sendikalar basın açıklaması yapmak ve muhataplarına sorunlarını doğrudan iletmek için gittikleri il binaları önünde bariyerler ve polis yığınağıyla karşılaştı. “Hükümet İstifa” sloganlarıyla, AKP genel merkez binasına sırtını dönen emekçiler, istibdada, İngiliz Mehmet’in OVP’sine tepkilerini ve insanca yaşanacak bir ücret taleplerini bir kez daha haykırdılar!

Kamu işçilerinin meşru ve haklı mücadelesini sahiplenelim!
Kamu işçilerinin talepleri de mücadeleleri de haklı ve meşrudur. Bu mücadele, sadece enflasyon karşısında eriyip gidecek ücreti iyileştirme mücadelesi değil. Bu mücadele, İngiliz Mehmet’in OVP’sine, Ergün Atalay başta olmak üzere sendika bürokrasisine ve tabii her ikisinin de arkasında duran güç olan istibdad rejimine karşı bir mücadeledir. O yüzden bu mücadele tüm işçi ve emekçilerin sahip çıkması gereken bir mücadeledir.
Mücadelenin kazanılması için mevcut taleplerden vazgeçmeden, her ay gerçek enflasyon oranında otomatik zam (eşel mobil) talep etmek, krizin faturasını işçiye, emekçiye değil krize sebep veren patronlara ödetmek üzere bir hat belirlemek gerekiyor. Bu hattın da işçi-memur, özel sektör-kamu çalışanı demeden, konfederasyon ayrımı gözetmeyerek ayrı gayrı demeden Birleşik İşçi Cephesi üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Öncü işçilerin, mücadeleci sendikaların, mücadeleci şubelerin sorumluluk alması, elleri şaltere uzatması ve üretimden gelen gücü patronlara, hükümete ve sendika bürokratlarına göstermesi gerekiyor. Ergün Atalay’a grevi yaptıracak olan da istibdada geri adım attıracak olan da bu olacaktır!
Artık eylem zamanı! Ayrı gayrı yok! Kamu işçilerine sefaleti dayatan Orta Vadeli Program'a karşı sendika ve konfederasyon ayrımı yapmadan birleşelim! Krizi yaratan bedelini ödesin!