Ekim devriminin önderi, işçi sınıfının yol göstericisi Lenin 155 yaşında!

1870 yılının Nisan ayında, bundan tam 155 yıl önce, 20. yüzyılın en büyük devrimi olan Ekim devriminin önderi ve tarihin gördüğü en büyük işçi devletinin kurucusu Vladimir İlyiç Lenin dünyaya geldi. Lenin’in doğumundan ölümüne kadar yaşadığı devrimci yaşamı, işçi sınıfının ve emekçi halkın uluslararası mücadelesine katkı sunan hem teorik hem de pratik anlamda sayısız dersle dolu. Bu yüzdendir ki Lenin’i anlamak, gösterdiği yolda yürümek ve mirasına sahip çıkmak bugün işçi sınıfının, emekçi halkın ve bütün ezilenlerin ortak görevidir.
Dâhiyane bir politikacı, cesaretli bir önder
Tarih, farklı yönetim biçimleri altında ezilen, farklı sınıfların mücadelelerine sahne olmuştur. İki büyük dünya savaşına sahne olacak kadar büyük gerilimleri içinde barındıran 20. yüzyılda, işçi sınıfını iktidara taşıyacak atılımı yapmak ancak ve ancak ustalıkla belirlenmiş bir teorinin ilmek ilmek örgütlenmesi ile mümkün oldu. İşçi sınıfının Lenin’den önce yaşamış iki büyük önderi Karl Marx ve Friedrich Engels’in oluşturduğu teorik ve pratik birikimin üzerine Lenin, işçi sınıfının örgütlenme biçimini, dünyayı kasıp kavuran savaşların işçi sınıfı açısından ne anlama geldiğini, devletin ve kapitalist sistemin nasıl işlediğini, emperyalizmin işçi sınıfı için ne anlama geldiğini tam da yaşadığı zamana uygun olarak ustalıkla ortaya koydu. Bu dâhiyane teorik ve politik kavrayışının yanında tarihin gördüğü en cesaretli ve yetenekli örgütçülerden biri olması Lenin’i büyük Ekim devriminin önderliğine, Ekim devrimini de zafere taşıdı.
Sınıfın bağımsızlığı zaferin olmazsa olmazıdır
Lenin’in hem tarihe hem de işçi sınıfı mücadelesine verdiği en önemli derslerden biri, işçi sınıfının hem siyasal hem de örgütsel anlamda bağımsızlığıdır. Öyle ki 20. yüzyılın başlarında, işçi sınıfının farklı kapitalist devletlerin çıkar çatışmaları uğruna savaşlarda öldürüldüğü, ulusal siyasi çekişmeler içerisinde işçi sınıfının bağımsız bir alternatif olmadığı yıllarda Lenin, ısrarla işçi sınıfının bağımsızlığı için mücadele etti. Bu mücadeleyi hem ulusal hem de enternasyonal alanda ısrarla savundu ve sonunda küçümsenen, politik bir alternatif olamayacağı öngörülen işçi sınıfını sanılanın tam aksi yönde zafere taşıdı. Lenin’in kurduğu Bolşevik Partisi, emperyalist çıkar çatışmalarının milyonların canına mal olduğu 1. Dünya Savaşı yıllarında, siyasi atmosferin bütün sertliğine rağmen arkasındaki milyonlarca işçi ile birlikte hem Ekim devrimini başarıya ulaştırıp tarihin gördüğü en büyük işçi devletini kurdu hem de 1. Dünya Savaşı’nın sonunu getirdi.
Barışın anahtarı emperyalizmin yenilgisidir
1917 yılında Ekim devriminin başarıya ulaşmasının ardından Lenin, artık devlet biçiminde örgütlenmiş işçi sınıfının önderiydi. Takip eden yıllar içerisinde Lenin’in hem devrimi korumak hem de dünya çapında egemen olacak kalıcı bir barışı ve huzuru tesis etmek için çizdiği yol, emperyalizmin yenilgiye uğratılması, Ekim devriminin dünya çapında zafere ulaştırılacak devrimlerin giriş kapısı haline getirilmesiydi. Bu yüzdendir ki Lenin’in bütün dünya işçi sınıfına bıraktığı en büyük miras, emperyalizme karşı işçi sınıfının mücadele örgütü olan 3. Enternasyonal’i kurmaktı. Çünkü Lenin’e göre sosyalizmin mutlak zaferi ancak dünya devriminin zaferi ile mümkün olacaktı.
Lenin’in yolunda, işçi sınıfının zaferi için ileri!
İşçiler, emekçiler, gençler, gelin Lenin’in bu büyük mirasına mücadelenin her anında birlikte sahip çıkalım. Bugün işçi sınıfını kapitalizmin çarkları arasında ezilmekten de emperyalist savaşlarda ölüme gönderilmekten de kurtaracak olan yolun başında Lenin durmakta ve bize yolu göstermektedir. İyi ki doğdun Lenin, bütün dünya işçilerinin büyük önderi!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2025 tarihli 187. sayısında yayınlanmıştır.