Güvenli alanları öz savunma örgütlenmeleri ile kendimiz yaratacağız!
Kadına yönelik şiddet çığ gibi büyüyor. Bu topraklarda kadınlar evde, fabrikada, işyerinde, okulda, sokakta bulunduğu her alanda tam anlamıyla yaşam savaşı veriyor. İstanbul Fatih’te bir erkek Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner adlı iki genç kadını, gündüz vakti yarım saat arayla vahşice katletti. Ayşegül ve İkbal’in yasını tutamadan aynı gün içinde iki kadın cinayeti haberi daha aldık.
Türkiye’nin birçok yerinde kadınlar sokağa çıkarak “Artık yeter!”, “Yaşamak istiyoruz!” diyerek seslerini duyurdu. Milyonlarca kadın sosyal medya hesaplarında “Güvende hissetmiyoruz!” diyerek öfkesini gösterdi. Kadınların bu yaşadıkları sadece histen ibaret değil, her gün en az bir kadının erkek şiddeti sonucu öldürüldüğü bir yerde güvenden bahsetmek de güvenli hissetmek de mümkün değil. 2024 yılının ilk 8 ayında 261 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. 164 kadının ölümü hâlâ şüpheli. Sadece Eylül ayında 34 kadın öldürüldü. Eylül ayında öldürülen 34 kadının büyük bir kısmı boşanmak istediği, barışmayı, evlenmeyi ve ilişkiyi reddettiği için öldürüldü.
Cezasızlık, iyi hâl indirimleri erkek şiddetini besliyor
Peki erkek şiddeti neden artıyor? Bu sayıların her geçen gün artmasının en önemli nedeni erkeklerin kadının toplumsal rolüne yönelik çarpık, mülkiyetçi bakış açısının, istibdadın cinsiyetçi, ayrımcı politikaları ve cezasızlığı ile beslenmesi. Erkeklere bu cesareti, lafa gelince kadına yönelik şiddete karşı “sıfır tolerans” diyen ama kadınların en önemli hukuki dayanaklarından olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan, 6284 sayılı kanunu uygulamayan, kadın cinayeti, taciz, tecavüz suçları olan pek çok fail erkeğe iyi hâl, haksız tahrik indirimi uygulayan, cezasını azaltan ve hatta salıveren istibdad veriyor. Erkeklere bu cesareti, iş, ekmek için direnen Polonez işçisi kadınları, Lezita işçisi kadınları yerlerde sürükleyen istibdad veriyor. Evde, işte, sokakta en zayıf halka kadınlar olarak görüldüğünden ayrımcılık, güvencesizlik, baskı, şiddet önce kadınlara yöneliyor. Neredeyse bir suç makinesi hâline gelmiş kişiler, devletin cezasızlık politikası yüzünden denetimli serbestlik ile salıveriliyor, elini kolunu sallayarak sokaklarda gezen bu failler kadınlara yönelik suç işlemeye devam ediyor. Çoğu taciz, şiddet failine olay ancak sosyal medyaya yansıdıktan ve infial yarattıktan sonra yani kamuoyu baskısı ile işlem yapılıyor.
Yani erkekler kadınlara yönelik işleyecekleri suçlar için caydırıcı cezalar almayacaklarını biliyor. Kadınlar da adalet mekanizmasının kendilerini korumadığını… Ezcümle: Bu ülkede kadınlar güvende değil!
Bu çarpıcı gerçeğin karşısında bir korku iklimi oluşması çok normal ama kadınların her geri adımı canileri, katilleri bir adım daha ileri götürecektir. Bugün yapılması gereken tam da üstüne üstüne yürümektir celladın. Kadın düşmanları istibdadın politikalarından cesaret alıyorsa biz de “İş, aş, hürriyet istiyoruz!”, “Çocuklarımızın geleceği için mücadele ediyoruz!” diyerek polisin her tür şiddetine karşı birbirine kenetlenen emekçi kadınlardan, “Sokakları da meydanları da terk etmiyoruz!”, “Yaşamak istiyoruz!” diye alanları dolduran kadınlardan cesaret alıyoruz. 2015’te bütün ülkeyi ayağa kaldıran bir kadın cinayeti ile Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin ardından Gerçek’in sayfalarında şiddete karşı öz savunma örgütlenmeleri kurma çağrısını yükseltmiştik. Bugün yine tam buradan aynı çağrıyı yapıyoruz. Güvenli alanlar yaratmak için şiddete karşı öz savunma örgütlenmeleri kuralım!
6284’ü uygula!
Kadına yönelik şiddet suçlarında ağırlaştırılmış caydırıcı cezalar uygulansın!
Kadınlara yönelik suçlarda iyi hâl ve haksız tahrik indirimine son!
Kadına karşı şiddet suçu işlemiş olanların denetimli serbestlikten faydalanması engellensin!
Korunma ve sığınma talep edenler başta olmak üzere her kadına iş ve sosyal güvence sağlansın!