Ayrı gayrı bitsin! Birleşin! Gaz almak için değil hak almak için eylem istiyoruz!
Sınıf mücadeleci sendikacılar, işyeri temsilcileri, öncü işçiler göreve! Birleşik İşçi Cephesi için ileri!
İşçi konfederasyonları Türk-İş, DİSK ve Hak-İş Temmuz ayında asgari ücret zammı, vergide adalet, enflasyonla mücadele, emekliler, sendikal örgütlenme ve iş kazaları gibi işçi sınıfını ve emekçi halkı doğrudan etkileyen konularda ortak bir bildiri yayınlamıştı. Daha sonra konfederasyonlar çeşitli miting, basın açıklaması ve eylemlerle meydanlara indi. Türk-İş ilk olarak Tekirdağ Çerkezköy’de ve Zonguldak’ta iki kitlesel miting düzenledi. Daha sonra fabrika ve işyerlerinde oturma eylemleri ve basın açıklamaları gerçekleştirdi. DİSK Gebze ve Saraçhane’de işçi buluşmaları Mersin, İzmir ve Ankara’da miting organize etti. Bu süreci en sakin geçiren, Kayseri’de miting yapan Hak-İş oldu.
Konfederasyonlar alanlara inmeye başlarken fabrikalarda da direnişler ve grevler sürdü. Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş sendikasının İstanbul/Çatalca’da Polonez işçileri her türlü baskıya karşı kararlı bir direnişle iş, aş, hürriyet kavgasını Türkiye’nin gündemine taşıdı. Yine aynı sendikaya bağlı Esenyurt’ta Perfetti direnişi sürmekteydi ve bu iki direnişe Bursa/Kemalpaşa’da Eker Süt direnişi eklendi. Selüloz-İş sendikası İstanbul/Tuzla’da MKB Rondo’da greve çıktı. Petrol-İş sendikası art arda Kocaeli/Gebze’de Tarkett ve İstanbul/Hadımköy’de As Plastik, Tekirdağ/Çerkezköy’de Elba Bant grevlerine çıktı. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasının Gebze’deki Mersen grevi sürerken Hatay/İskenderun’daki Befesa grevi kazanımla sonuçlandı. Hak-İş’e bağlı Lezita’da ise grev ve mücadele tüm zorluklara rağmen devam ediyor. Konfederasyon üyesi olmayan DGD-SEN’in İstanbul/Esenyurt’daki CarrefourSA deposundaki fiili grevi kazanım elde ederken iş güvenliği ve sendikal haklar için direnen Bağımsız Maden-İş üyesi Fernas maden işçileri de mücadelelerini bir Ankara yürüyüşüyle Türkiye’nin gündemine taşıdılar.
Sorunlar ortak! Düşman ortak! Mücadele de ortak olmalı!
Konfederasyonların miting, eylem ve basın açıklamalarında işlenen konular ortak. Hayat pahalılığı, vergide adaletsizlik, iş güvenliği, emeklilik hakları, sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar… Direnişlerin ve grevlerin hepsi de bu sorunları biraz olsun hafifletmek için işçi sınıfının örgütlü gücüyle verdiği mücadeleler. Tüm konfederasyonları harekete geçmek zorunda bırakan, fabrikalarda birbiri ardına grevlerin ve direnişlerin patlak vermesine yol açan sebep ve failler belli. İktidarın İngiliz Mehmet eliyle, Orta Vadeli Program adı altında yürüttüğü işçi düşmanı kemer sıkma ve hak gaspı politikaları ve bu politikalardan güç alarak işçi sınıfına sefaleti dayatan patronlar… Sermayenin iktidarı, istibdad rejiminin tüm aygıtlarını kullanarak, patronlarla tam bir birlik içinde işçi sınıfına saldırıyor. Bu saldırıya karşı işçi mücadelelerinin de birleşmesi ve büyütülmesi gerektiği açık. Tüm işçilerin özlemi ve isteği de bu yönde. Dahası çeşitli eylemlerle tepkilerini ortaya koyan köylüler ve kamuda tasarruf adı altında üzerlerindeki baskı günden güne artan kamu emekçileri başta olmak üzere ekonomik krizin faturasını şu ya da bu ölçüde üstlenen tüm emekçi halk kesimleri de bu birliğin gerçekleşmesini istiyor.
Çözüm Birleşik İşçi Cephesi’nde! İrade direnen işçilerde!
İhtiyaç tüm işçi ve kamu emekçisi konfederasyonlarının bir araya geldiği, meslek odalarının, baroların ve diğer demokratik kitle örgütlerinin katıldığı, emekten yana siyasi partilerin desteklediği somut eylem planları ortaya koyan ve gerçekleştiren bir Birleşik İşçi Cephesi! Bunun için kağıt üstünde kalan deklarasyonlar ya da görev savma türünden eylemler değil gerçek bir birlik ve güçlü bir mücadele gerekli. Oysa konfederasyonların miting ve eylemlerinde işyeri temsilcileri ve şube yöneticilerinin ağırlık taşıdığı bir kitle öne çıkıyor. Sendika yönetimlerinin birçoğunda dostlar alışverişte görsün düşüncesinin hâkim olduğu görülüyor. Ve halen konfederasyonlar kendileri çalıp kendileri oynuyor. Tüm konfederasyonların güç birliği yapmasına, ortak eylemler örgütlemesine yönelik bir plan açıklanmış değil! Fabrikalardaki grevler ve direnişler ise tam tersine gerçek ve canlı bir mücadele örneği ortaya koyuyor. Fabrikalardaki sınıf kavgası göstermelik verilmiyor. İşçiler işsizliğin arttığı iş bulmanın zorlaştığı bu dönemde işten atılmayı, borçlarla ve geçim sıkıntısıyla boğuşurken gelirlerinden olmayı göze alarak mücadeleye girişiyor. Yetmiyor yeri geliyor işçiler bedenlerini ortaya koyuyor. Gözaltına alınıyorlar çıkıp direnmeye devam ediyorlar. Fernas madencileri ve Polonez işçileri gibi işyerlerinden çıkıp adımlarını Ankara’ya yönlendirerek sadece kendileri için değil tüm emekçi halk için iş, aş ve hürriyet mücadelesini büyütme cesareti ve kararlılığı gösteriyorlar. Konfederasyonların bir türlü ortak eylem programı açıklamadığı dönemde farklı sendikalarda ve konfederasyonlarda örgütlü işçiler birbirlerine sosyal medyadan dayanışma mesajları gönderiyor, yakın olanlar birbirlerine dayanışma ziyaretlerinde bulunuyor, birbirlerinin seslerini kendi direniş alanlarına taşıyor, birbirlerinin yaptıklarını yakından takip ediyorlar.
Sınıf mücadeleci sendikacılar, işyeri temsilcileri, öncü işçiler göreve!
Bu tablo bize şunu gösteriyor: Birleşik İşçi Cephesi’ni kuracak olanlar elbette ki milyonlarca işçi ve emekçiyi temsil eden sendikalardır. Ancak bu sendikaların yönetimlerini bu cepheyi kurmaya zorlayacak olan irade de tabandaki işçi mücadelelerindedir. Grevlerde ve direnişlerde kendini gösteren bu sınıf mücadelesi iradesi tüm fabrikalara ve işyerlerine taşınmalıdır. Sendikasız işyerleri sendikalaşma mücadelesine atılmalıdır. Sendikalı işyerlerindeki işçiler eylemlere temsilcilerini göndermekle yetinmemeli sendikalarından tüm işçileri meydana taşımasını talep etmelidir. Sınıf mücadeleci sendikacılar, işyeri temsilcileri, öncü işçiler göreve! Fabrika ve işyeri içinde eylemler yaparak hem patronlara krizin faturasını ödemeyeceklerini hem de sendikalarına daha büyük mücadeleler için hazır olduklarını göstermelidir. Grev ve direnişleri zafere ulaştıracak, işçi düşmanı Orta Vadeli Program’ı çöpe atacak, İngiliz Mehmet’i evine gönderecek, krizin faturasını krizin sebebi olan sermaye sınıfına ödetecek güç Birleşik İşçi Cephesi’ndedir!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2024 tarihli 181. sayısında yayınlanmıştır.