İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkanlar İsrail’le serbest ticaret anlaşmasını feshetmek için neyi bekliyor?

İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkanlar İsrail’le serbest ticaret anlaşmasını feshetmek için neyi bekliyor?

Gazze’de Siyonizmin soykırımcı saldırıları sürerken Türkiye’den İsrail’e ticaretin hız kesmeden devam etmesi Erdoğan’ı ve AKP iktidarını yerel seçimler öncesinde ciddi şekilde sıkıştıran bir konu oldu. İktidarın propagandistleri bu durum karşısında en iyi savunma saldırıdır diyerek İsrail’le kanlı ticaretin durdurulmasını isteyenleri suçlamaya hatta seçimler öncesinde fesat çıkarmaya çalışmakla itham edip ağza alınmayacak hakaretler etmeye başladılar. Sadece Ümit Özdağ gibi yeminli Siyonist işbirlikçisi faşistleri, Fatih Altaylı gibi liberal sağcıları ya da Batı hayranlığından beyni uyuşmuş birtakım sözde solcuları ayırıyorum. Onların İsrail’le yapılan ticareti durdurmak gibi bir dertleri yok. İktidarın iki yüzlülüğünü fırsat bilerek Filistin davasını kötülemeye ve gözden düşürmeye, Filistin için mücadele edenlerin moralini bozmaya çalışıyorlar. Ama şu da bir gerçek ki bu yeminli emperyalist ve Siyonist uşaklarına bu kirli ve sinsi propagandayı yapma imkânı veren de yine bugünkü iktidarın izlediği utanç verici işbirlikçi politika.

Filistin halkı için, Siyonist soykırım saldırısını durdurmak ya da hiç değilse zayıflatmak için seçimleri Erdoğan’ı ve iktidarı sıkıştırmak üzere kullanmakta bir şey yok. Bunu oy kazanma kaygısıyla yapmış olan varsa bunda da sorun yok. Çünkü Gazze’nin yıkılması, insanların aç susuz bırakılması, çocukların katledilmesi iktidarı harekete geçirmedi bugüne kadar. Belki çok daha fazla değer verdikleri oyları ve iktidarları tehlikeye düşer de harekete geçerler diye ummak, bunun için seçim sürecini değerlendirmek niye ahlaksızlık olsun? Mesela AKP mitinglerine gidip “kanlı ticareti kes” diye pankart açan gençler doğru bir iş yaptılar. O gençleri gözaltına alıp pankartlarını söküp alanların gerçek yüzlerinin ortaya çıkması iyi oldu. Bizim Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları Platformu olarak limanlarda yaptığımız eylemler bugün daha fazla karşılık buluyorsa bundan neden gocunalım?

En başından beri söylüyoruz, ne yazık ki Filistin’i sözle savunan, İsrail’e ise eylemiyle destek olan bir iktidar yönetiyor Türkiye’yi… Ama halkın kalbi Filistin’le atıyor. Belki halktan utanırlar harekete geçerler. Belki oy derdine düşerler de belediyeleri kaybetmemek için bir adım atarlar… Harekete geçtiler. Devletin resmî kurumları üzerinden dezenformasyon yapmak için harekete geçtiler. Gel gelelim mızrak çuvala sığmıyor işte. Bir kurumun açıklamasını diğer devlet kurumu tekzip etti. Ticaret bakanı biz Filistin’e İsrail üzerinden mal gönderiyoruz dedi, sonra Ulaştırma bakanı Gazze savaşının başlamasından sonra Filistin’e malların gitmediğini açıkladı. İstibdadın bir propagandisti çıktı ticareti devlet değil özel şirketler yapıyor, uluslararası ticaret yasaları dolayısıyla hükümetin bu ticareti engellemesi mümkün değil diye bir yalan uydurdu. Sonra başka bir propagandist, “Devlet destek ve teşvikleri kaldırdı daha ne yapsın?” deyince sağ olsun kendisinden AKP iktidarının İsrail’le ticareti destekleyip teşvik ettiğini de öğrenmiş olduk.

Yalanın en büyüğü “uluslararası ticaret yasaları” lafının altında gizli. İşçinin hakkını yerken ILO sözleşmelerini yok sayan, muhalifleri hapse tıkarken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tu kaka edenlerin mesele İsrail olunca bir anda uluslararası yasalar karşısında nasıl da elleri kolları bağlanıyor! Bu arada Türkiye’nin İsrail’e ticareti durdurmasını engelleyecek bir uluslararası ticaret yasası falan yok. Bir soykırıma mâni olmana engel olacak bir uluslararası belge ya da anlaşma olsaydı bile canı cehenneme zaten o belgenin de anlaşmanın da! Ama tam tersi söz konusu! İsrail’in soykırım saldırısına engel olmak isteyen için, Uluslararası Adalet Divanı’nın 26 Ocak’ta İsrail’in Gazze’deki soykırım eylemlerinin durdurulması amacıyla önlemler alması için verdiği ihtiyati tedbir kararı orada duruyor. Bunu da geçtik, 1997’de İsrail’le imzalanmış olan Serbest Ticaret Anlaşması hâlen yürürlükte ve kanlı ticaret bu ikili anlaşma üzerinden gerçekleştiriliyor. Bu anlaşmanın 37. Maddesi şöyle diyor: “Her bir taraf bu anlaşmanın feshini diğer tarafa diplomatik yollardan, yazılı olarak ihbar edebilir. Bu anlaşma ihbar tarihinden altı ay sonra yürürlükten kalkar.” İsrail’in Gazze’ye soykırım saldırısı altı ay önce başladığında Türkiye harekete geçmiş olsa kanlı ticaret durdurulabilir, bu kanlı anlaşma da şimdiye yürürlükten kalkmış olurdu. Hükümet anlaşmayı feshetmese bile aynı anlaşmanın 31. Maddesindeki güvenlik istisnalarını gerekçe göstererek soykırıma mal taşınmasını durdurabilirdi.

Ne demiş büyüklerimiz? Aklı namazda olmayanın kulağı ezanda olmazmış… Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilenler nerede? Mesele İsrail olunca, işin ucunda Doğu Akdeniz’de İsrail’in Filistin halkından gasbettiği doğalgazı İskenderun üzerinden Avrupa’ya taşıyacak boru hattı pazarlığı olunca, Merkez Bankası 60 milyar dolar ekside, hazine tam takır, ülke 70 sente muhtaç bırakılmış olunca, işler değişiyor tabii. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkıp emperyalizme karşı millî irade şovu yapanları sahnelerde göremiyoruz! İktidara İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması için baskı yapmak üzere kampanyalar düzenleyen kadın düşmanı yobaz erkeklerin sesleri içlerine kaçıyor mesele İsrail olunca! Yapamayız, edemeyiz, gücümüz yetmez diye ezik ezik ağlaşıyorlar.

Filistin’e ve Gazzeli çocuklara yardımcı olmak, Siyonist soykırım makinesinin çarklarına çakıl taşı koymak için şu ya da bu şekilde çaba gösteren herkes var olsun. Her kim soykırımcıya mal taşıyorsa, yardımcı oluyorsa, yapabilecekleri varken yapmaktan imtina ediyorsa kahrolsun!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2024 tarihli 175. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın. 

 

levent dolek nisan 2024 podcast