Ücretsiz beslenme hakkı için birleşelim
Eylül ayında okulların açılmasıyla gündeme gelen kırtasiye ve okul servisi masraflarına bir de fahiş kantin ve yemekhane fiyatları eklendi. Devlet okullarında kantinlerde satılan tostların fiyatının 20 küsür liraya, anlaşmalı yemekhane fiyatlarının ise günlük ortalama 40 liraya yükseldiği söyleniyor. Çoğu okulda ise yemekhane dahi mevcut değil. Yüksek fiyatlar sebebiyle yemekhane fiyatlarını karşılayamayan veliler, ya çocuklarına her akşam ertesi gün için öğle yemeği hazırlamak ya da çocuklarını kantinde satılan hazır gıdalara yönlendirmek zorunda kalıyor. Çocuklara her gün öğle yemeği hazırlamak, her ay gıda ürünlerine gelen fahiş zamlar nedeniyle vatandaşın sırtına büyük bir maliyet yüklüyor. Üstelik velilerin çok büyük kısmı, her gün sekiz ila on saatini işyerinde geçiren işçi ve emekçilerden oluşuyor. Dolayısıyla öğrencilere öğle yemeğini paketli, hazır gıdalarla geçiştirmekten başka seçenek kalmıyor.
%50 ila 200 arasında zam
Durum üniversitelerde de farklı değil. Üniversite yemekhanelerinde verilen yemeklerin öğün başı fiyatları geçtiğimiz döneme göre %50 ila 200 arasında zamlandı. Zamlanması yetmedi, üniversitelerin çoğu öğünlerin porsiyonlarını da küçülttü. KYK (Kredi ve Yurtlar Kurumu) yurtlarındaki yemekhanelerde ise öğrencilerin seçenekli yemek hakları kaldırılırken sabit menü uygulamasına geçildi. Öğrenciler ne yemek seçebiliyor ne de nitelikli yemeğe ulaşabiliyor; üstelik yemeklere bir çuval para ödüyor. Öğrencilerin bir kısmına verilen KYK bursu, neredeyse yemeğe verilen para ile eşitlenmiş durumda. Okullara “alternatif” kılığında sokulan özel işletmelerse fırsattan istifade kârlarını artırmak için fiyatları daha da yükseltmekle meşgul.
Gıda fiyatlarında artış sürecek
Türk lirasının dolar karşısında değer kaybetmesine ve piyasanın düşük faiz dolayısıyla ucuz para ile tıka basa doldurulmasına bağlı olarak iğneden ipliğe her ürüne zam gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda Ekim ayından itibaren et ve süt ürünlerine yeniden zam yapılacağı açıklanmış, zamların devam etmesinin beklendiği de eklenmişti. Türk-İş’in açıkladığı rapora göre gıda fiyatları bir önceki seneye kıyasla %130 oranında artış gösterdi. Üstelik açıklanan artış oranı, şu anda Türkiye’de gerçekliğine inanan kimsenin kalmadığı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri baz alınarak hesaplanıyor. Bunun yerine bağımsız ENAG’ın (Enflasyon Araştırma Grubu) çok daha güvenilir verileri kullanılsaydı ortaya çıkacak korkunç tablo açık. Hal böyleyken vatandaşa “okullarda verilecek bir öğünün maliyeti”nden söz etmek, bu maliyeti krizin yaratılmasında hiçbir sorumluluğu olmayan emekçi halka yüklemekten başka bir şey değil.
Nitelikli ve ücretsiz beslenmek temel haktır
Ücretsiz ve nitelikli beslenmek en temel haktır, vatandaşın attığı her adımdan kendine vergi borcu çıkaran, işçinin emekçinin ücreti henüz cebine girmeden vergi kesmeyi bilen devlet, bu hakkı sağlamakla yükümlüdür. Beslenme hakkı, birkaç belediyenin dönem dönem yaptığı beslenme yardımlarıyla sağlanamaz.
Kârlarına kâr katan şirketlerin vergi borçlarını tek kalemde silip halka adeta “başının çaresine bak” diyenlerden hakkımızı kendiliğinden vermelerini bekleyemeyiz. Gerekirse öğrencilerden aç katılmaları beklenen dersler durdurulmalı, hem öğrencilerin hem öğretmenlerin bir arada boykotu örülmelidir. Üniversite öğrencileri fahiş fiyatlı ve niteliksiz yemekhane öğünlerine karşı yemekhane boykotlarıyla, ses çıkarma eylemleriyle mücadele ediyor. Nasıl işçiler işyerlerinde çalışma koşullarının düzeltilmesi için birlik olduğunda, iş durdurduğunda sonuç alıyorsa; ilkokullardan üniversitelere beslenme hakkını da öğretmen, çalışan, öğrenci, veli birleşerek, söke söke alabilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2022 tarihli 157. sayısında yayınlanmıştır.