Bu enflasyon kimin ricası?
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları artık halk nezdinde hiçbir güvenilirlik taşımıyor. Çarşıda, pazarda karşılaştığı fiyat artışlarına bakan vatandaş, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmadığını görüyor. Geçtiğimiz hafta TBMM’de milletvekillerinin karşısına çıkan TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer, eleştirileri yanıtlarken ağzından şöyle bir laf kaçırdı. Dinçer, kamu kuruluşları ve STK’lardan alınan bilgilerde “eksiklikler, ricalar, yapılan protokoller sonucunda istenilen boyuttaki tüm veri miktarına ulaşılamayabiliyor” diyerek herkesçe konuşulan gerçeği birinci ağızdan itiraf etmiş oldu.
Bu itiraftan günler sonra TÜİK enflasyon rakamlarını açıkladı. Buna göre tüketici fiyatlarında (TÜFE) yıllık enflasyon yüzde 17,14 olurken bir önceki aya göre TÜFE’de yüzde 1,68 oranında artış gerçekleşti. TÜİK’in “resmi” ve “ricalı” rakamları bile enflasyondaki durdurulamaz yükselişi gözler önüne seriyor. Üretici Fiyatları Endeksi’ndeki yüzde 35 artış ise bu yükselişin önümüzdeki aylarda artarak devam edeceğine işaret ediyor. TÜİK’ten ayrı olarak, günlük veriler toplayarak, her ay rapor yayınlayan Enflasyon Araştırma Grubu (ENA) ise Nisan ayında aylık enflasyonun yüzde 2,62 olduğunu açıkladı.
TÜİK’in resmi enflasyon oranları artık kimseyi inandırmıyor. Ancak resmen düşük gösterilen rakamlar birilerinin işine geliyor. Durum, AKP iktidarının ekonomide rakamlarla oynayıp pembe tablo çizebileceği noktayı çoktan geçti. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Ama memur maaşlarına ve işçi ücretlerine enflasyon zammı TÜİK’in resmi rakamları üzerinden yapılırken, vatandaş çarşıda pazarda gerçek enflasyonu yaşıyor. Örneğin MESS kapsamındaki metal işçileri ikinci altı aylık enflasyon zammını Mart-Ağustos döneminde alacak. Resmi rakamlara göre Mart-Nisan aylarında iki aylık enflasyon yüzde 2,77. Bu neredeyse ENA’nın sadece Nisan ayında açıklamış olduğu rakam kadar. Benzer bir durum enflasyonun yüzde 3’ü aşan kısmı için zam alacak olan kamu emekçileri için de geçerli. Gerçek enflasyonla resmi enflasyon arasındaki fark işçinin cebinden patronun kasasına, memurun sofrasından devletin bütçesine kaynak aktarmak anlamına geliyor. Sanki işçinin emeği yeterince sömürülmüyor, emekçi halk yeterince vergi yükü altında ezilmiyor gibi…
Sermaye çevrelerinin açıklamalarına bakılırsa patronlar da enflasyondaki artıştan rahatsız. Özellikle TÜSİAD, iktidardan enflasyonla mücadeleyi merkezine alan bir ekonomi politikası izlemesini istiyor. Tabii ki enflasyon bir yönüyle Türk lirasının değer kaybetmesi demek. Yüksek enflasyon işçinin emekçinin sofrasındaki ekmeğin küçülmesi demek olduğu gibi patronların TL cinsinden elde ettiği kârlarının, özellikle döviz karşısında azalması demek. Ancak patronların bir ayrıcalığı var. Özellikle ihracatçı sektörlerdeki büyük patronlar, işçiye Türk lirası ile ücret verip, işçilerin emeklerinin ürünlerini dolar ve avro ile ihraç ederken işçi maliyetlerinden tasarrufa gitmiş oluyorlar. Patronlar enflasyon dolayısıyla yaşadıkları kayıpları emek sömürüsünü arttırarak telafi edebilirken, milyonlarca işçi ve emekçi yoksullaştıkça yoksullaşıyor. Yani iktidarın ve patronların ricası ile iş yapan TÜİK sadece gerçekleri gizlemiyor, aynı zamanda emekçi halkın sofrasındaki ekmeğin gasp edilmesine ortak oluyor.