Gara’da muhalefet şaşırttı mı?
10 Şubat’ta Kuzey Irak’ın Gara (Garê) bölgesinde yapılan ve 14 Şubat’ta sona erdiği açıklanan sınır ötesi askeri operasyonda PKK tarafından 6 yıldır alıkonan, aralarında asker, polis ve istihbarat görevlilerinin bulunduğu 13 rehinenin öldürülmesi yoğun ve sert tartışmalara neden oldu. Yaşananların ayrıntılarıyla bağımsız araştırma ve soruşturmalara dayanan net bilgiler hâlâ ortada yok. Ancak bu süreçte Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu ve Hulusi Akar’ın açıklamalarında birçok çelişik ifadeden, operasyonun bir rehine kurtarma operasyonu olarak planlanmadığını gösterdi. Bu konuda ayrıntılı bir değerlendirmeyi Gerçek gazetesinin internet sitesinde “Gara’da garabetler” başlıklı yazıda ele almış bulunuyoruz. Rehinelerin kurtarılması için diyalog yollarının kullanılmamasını eleştirenlerin haklılığı apaçık ortada. Ancak bu haklı eleştirileri dile getirmek, askeri harekatla ilgili çelişkili açıklamaları sorgulamak kolay değil. Derhal iktidarın terörist suçlamasına maruz kalmak, polisiye, adli ve fiili baskıya uğramak mümkün.
Bu koşullarda Gara operasyonunun ardından CHP ve İyi Parti’nin Erdoğan’ı suçlaması ve bu tutumunda ısrar etmesi tartışma konusu oldu. Özellikle liberal çevreler daha önceki sınır dışı askeri operasyonlarda iktidara destek olan bu partilerin aldığı tutumdan son derece memnun olmuş gözüküyor. CHP ve İyi Parti’nin devletten ve özellikle ordudan bağımsız siyaset yürütmesi gerçekte değil, liberallerin hayal dünyasında olan bir şey.
CHP ve İyi Parti’nin farklı olduğu söylenen tutumu “sivil” bir tutum almaktan değil bilakis Gara operasyonunun ordunun içinde de ciddi bir tartışma ve rahatsızlık konusu olmasından kaynaklanıyor. Her iki partinin de ordu içinde ciddi bir etkisi ve bağlantıları vardır. CHP ve İyi Parti bu kaygıların sözcüsü olmuştur. Tartışılan bir diğer konu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın bilgilendirme yapmasına rağmen muhalefetin tutumunu sürdürmesi. Ancak başka bir açıdan bakıldığında arada karşılıklı atışmalar olsa da CHP de İyi Parti de bu görüşmelerin ardından Soylu ve Akar’a yüklenmemiş, doğrudan Erdoğan’ı hedef almıştır.
Türkiye’deki istibdadı bir “tek adam rejimi” olarak değil de kendi içinde pek çok çelişkilerle malul bir yarı askeri rejim olarak kavradığınızda, CHP ve İyi Parti’den umutlanmak yerine onların mevcut sisteme çok farklı bağlarla bağlanmış olduğunu görürsünüz. Örneğin böyle bir bakış açısıyla muhalefetin itina ile parlatılan ismi İsmail Saymaz’ın bu süreçte Soylu’yu öven paylaşımlar yapması şaşırtıcı değil son derece anlamlıdır. CHP ve İyi Parti, Erdoğan’ın da, AKP’nin de, bir bütün olarak istibdad rejiminin de alternatifi değildir. Bunlar düzen partileridir, düzen muhalefetidir. Bunlardan medet ummak, hürriyet mücadelesini yükseltmek yerine, yarı askeri rejimin kendi iç çatışmalarında taraf olmakla sonuçlanacaktır.
Bu yazının kısaltılmış bir versiyonu Gerçek gazetesinin Mart 2021 tarihli 138. sayısında yayınlanmıştır.