İşçinin Ekonomisi: İşsizler ordusunun yeni bölükleri: Ücretsiz izinliler
İktidarın ve TÜİK’in açıkladığı rakamlar işsizlikte de gerçeği yansıtmıyor. TÜİK’in son açıklamasına göre işsizlik yüzde 12,7; işsiz sayısı ise 4 milyon. Bu rakam doğru değil. Çünkü ne iş aramaktan ümidini kesen 1,4 milyon, ne çalışmaya hazır olan ama çeşitli sebeplerden resmi kriterlere uymadığı için işsiz sayılmayan 2,7 milyon kişiyi, ne de tam zamanlı iş arayan ve geçici part-time işlerde yarı işsiz konumda olan 1,2 milyon kişiyi hesaba katıyor.
Ücretsiz izin tazminatsız işten çıkarmanın yeni biçimi!
En önemlisi de son dönemde patronlara fiilen ihbar ve kıdem tazminatı vermeden işçi çıkartma fırsatı tanıyan ücretsiz izin olgusu resmi işsizlik rakamlarına dâhil edilmiyor. Oysa Nisan ayından itibaren ücretsiz izne çıkartılanların toplam sayısı 2 milyonu geçti. Üstelik ücretsiz izinlerin geçici birer uygulama olmadığı da görülüyor. Ücretsiz izinde kalma süresi ortalama 76 güne çıkmış durumda. Kimsenin ücretsiz izin ödeneği olan 1.170 lirayla bu kadar uzun süre geçinmesi mümkün değil. Dolayısıyla işçiler yeni bir iş bulur bulmaz kıdem ve ihbar tazminatını yakarak yeni işlerine geçmek zorunda kalıyorlar. Sendikalaşmayı kırmak için sendika üyesi işçileri ücretsiz izne çıkartmak da patronların son dönemde sıklıkla başvurduğu ve devletin de göz yumduğu bir fırsatçılık biçimi!
Kriz derinleştikçe pandemi yayıldıkça işsizlik saldırısı da artıyor
İşsizler ordusunun gerçek boyutu ücretsiz izinleri de dâhil ettiğinizde Eylül ayı itibariyle 9,6 milyon kişidir. İşsizlik oranı ise TÜİK’in açıkladığının iki katından fazla, yüzde 26,8’dir. Bu devasa işsizlik rakamları pandemi dolayısıyla kapanmaların sona erdiği (Mayıs ayında geniş tanımlı işsizlik oranı ücretsiz izinlerle birlikte 11,5 milyona ulaşmıştı); normalleşme adı altında, sırf sermayenin kârı için açılıp saçıldığımız yaz aylarının ardından hesaplanan rakamlardır. Özellikle Kasım ve Aralık ayları ile birlikte işsizlikte ibrenin yeniden yukarı döndüğü aşikârdır. Unutmayalım, işsizlik ekonomik gidişatın doğal bir sonucu değil, sermayenin krizin faturasını işçiye ödetmek için yaptığı bir saldırıdır. Kriz derinleştikçe, pandemi yayıldıkça saldırının dozu da artmaktadır. Bu saldırı karşısında yapılacak tek şey örgütlenerek direncimizi arttırmak, işimize ve ekmeğimize örgütlü gücümüzle sahip çıkmak ve faturayı kapitalistlere ödetmektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2021 tarihli 136. sayısında yayınlanmıştır.