Uzak yakın fark etmiyor, emekçi çocukları eğitime erişemiyor!
Sermaye düzeni, pandemi koşullarında emekçi halka büyük bedeller ödetiyor. Sağlık ve geçim sıkıntısının yanında eğitim alanında da zorluyor. Eğitim sistemi, halihazırda müthiş bir eşitsizlik üzerine kuruluyken salgın ile birlikte çocukların geleceğine başlı başına bir engel haline geldi. MEB’in sürecin başından beri aldığı her karar, yaptığı her uygulama emekçi halkın çocuklarının ve dolayısıyla ailelerinin sağlığını büyük tehlikeye atıyor, eğitim haklarını ve geleceklerini de ellerinden alıyor.
Okulların mevcut şekilde açılması ile hastalık hızla yayılıyor
“Çocuklar virüsü yaymıyor” yalanı eşliğinde, 12 Ekim’de ilkokulların tüm kademeleri ile birlikte 8. ve 12. sınıflar yüz yüze eğitime başladı. Tıpkı sağlık bakanlığının vaka sayılarını açıklamadığı gibi MEB de bu süreçte vaka görülen okul, karantinaya alınan sınıf, hasta olan öğrenci ve öğretmen sayılarını açıklamadı. Ancak okulların açılmasının üzerinden iki hafta geçmeden başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerdeki vaka sayıları büyük bir hızla arttı, neredeyse vakanın görülmediği tek bir okul kalmadı. Yüzlerce sınıf karantinaya alınarak eğitimin dışına çıktı bile. Buna rağmen MEB, diğer kademelerin de tamamının başlayacağını duyurmaya devam etti.
Eğitimin yüz yüze yapılması elbette esastır ve çok önemlidir. Ancak bunu bugünkü şekliyle yapmak en hafif tabirle halka ihanettir. Mevcut durumda bir sınıfın karantinaya alınması için14 gün içinde o sınıftan iki öğrencinin testinin pozitif çıkması gerekiyor. Vaka çıktığında ise diğerlerine test yapılmıyor, öğretmen ise çalışmaya devam ediyor. Öğrencilerin, yaş itibariyle hastalığı çok hafif veya semptomsuz geçirdiği ve okulların fiziki koşullarının olumsuzluğu göz önünde bulundurulursa okuldan kaptıkları virüsü ailelerine taşımaları kaçınılmaz oluyor. Bakanlığın tüm sorumluluğu okullara bırakmasıyla, devlet bütçesinden tek kuruş ayırmadan yani okullara temizlik malzemesi ve personeli dahi temin etmeden, sınıf ve öğretmen sayısını arttırmadan özellikle de okula gelen öğrenci ve öğretmenlere test yapıp vaka durumunu takip etmeden, özetle doğru düzgün önlem almadan bu şekilde okullar açılırsa bu kıyımdan başka bir şey olmayacaktır.
Devlet okullarında özel okulların yarısı kadar ders yapılıyor
Bilim kurulu sınıfların en fazla 15 kişi olması gerektiğini söylerken MEB’in sınıf mevcutlarıyla ilgili bir kararı bulunmuyor. Kalabalık sınıflar en fazla ikiye bölünüyor. Yine de pek çok sınıfta mevcut 20’yi geçiyor. MEB’in eğitimi engelleyici yöndeki başka bir kuralı da öğretmen ihtiyacı yaratmama. Hal böyle olunca sınıfın ikiye bölünmesiyle öğrencilerin gördüğü ders saati yarıya iniyor. Özel okullar öğretmeni istediği kadar çalıştırabildiği için tam zamanlı eğitim verirken, devlet okullarındaki öğrencilerin eğitim hakkı yarı yarıya sınırlanıyor. Müfredat ise bu duruma uygun şeklide değiştirilmediği için özellikle de sınava girecek olan 8. ve 12. sınıf öğrencileri büyük bir haksızlık ve eşitsizliğe maruz kalıyor.
Milyonlarca öğrenci uzaktan eğitime erişemiyor
Yüz yüze eğitimi beceremeyen MEB, uzaktan eğitimi de eline yüzüne bulaştırıyor. MEB’in uzaktan eğitim portalı EBA’nın yükü kaldıramadığının kabullenilmesiyle uzaktan eğitim artık başka mecralardan yürütülüyor. Yani MEB burada da aradan çekildi. Ama esas sorun elbette bu değil. MEB’in kendi açıkladığı veriye göre 6 milyon öğrenci şimdiye kadar hiç EBA’ya girememiş. Girebilen öğrencilerin ise %65’i cep telefonundan giriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise İstanbul’da hanelerin %40’ında sabit internetin olmadığını açıkladı. Kısacası uzaktan eğitim ciddi bir alt yapı gerektiriyor. Ne öğrencilerin ne de öğretmenlerin uzaktan eğitimi karşılayacak maddi gücü bulunmuyor. Ve devlet bunun için de bir şey yapmıyor. Dağıtılacağını duyurdukları 500 bin tabletin eğitime erişimde önemli bir fark yaratmayacağı ortada.
Sonuç olarak uzak yakın fark etmiyor. Emekçi halk eğitime her türlü erişemiyor. Patronların iktidarı emekçilerden kürekle topladıkları vergilerle para babalarına vergi afları, teşvikler yağdırıyor. Kamusal eğitime ve sağlığa harcanacak tek kuruşu kayıp olarak görüyorlar, halkın alın terini bir de bu şekilde gasp ediyorlar. Salgının da krizin de bedelini ödemeye artık dur diyelim. Çocuklarımıza sağlıklı ve güvenceli bir gelecek için ne gerekiyorsa hayata geçirilmesi için omuz omuza verelim.
- Tüm öğrenci ve öğretmenlere düzenli test yapılarak vaka durumu ciddiyetle takip edilsin!
- Tüm özel eğitim kurumları kamulaştırılsın! Binaları ve çalışanları merkezi planlamaya dâhil edilsin!
- Sınıf mevcutları 15 kişiyi geçmeyecek şekilde düzenlensin, gerektiği takdirde yeni sınıflar inşa edilsin!
- Okullara gerekli hijyen malzemeleri temin edilsin! Her okula yeterli sayıda temizlik personeli kadrolu olarak atansın!
- Öğrencilerin toplu taşıma kullanmalarının önüne geçmek için ücretsiz servisler konulsun!
- Ders saati kayıplarına, boş derslere ve ücretli öğretmen çalıştırmaya son vermek için atama bekleyen tüm öğretmenler atansın!
- Tüm öğrenci ve öğretmenlere ücretsiz ve sınırsız internet erişimi ve tablet/bilgisayar temin edilsin!
- Süreç şeffaflıkla yürütülsün, kararlar ve uygulamalar eğitim sendikalarının ve tabip odalarının denetimine açılsın!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2020 tarihli 134. sayısında yayınlanmıştır.