Fabrikalardan Haberler Nisan 2020

Vip Tekstil’de Koronavirüs şüphesi ve patron fırsatçılığı - Kocaeli VİP Tekstil’den bir işçi

“Fabrikalardan Haberler” köşesinde, çeşitli sektörlerden fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

Patronların fırsatçılığı virüsten daha tehlikeli - İzmir’den bir tekstil depo işçisi

Ben İzmir’de Ünpar Giyim tekstilin deposunda çalışıyorum. Daha doğrusu çalışıyordum. Ta ki virüsten dolayı ücretsiz izne çıkarıldığımdan beri. Koronavirüs türkiye’ye geldiğinden beri bizim patronları bir korku saldı. Hem mağaza, hem üretim, hem depo olduğu için hangi bir yeri kurtaracaklarını şaşırdılar. En sonunda toplamda mağazalar dahil 250-300 kişinin çalıştığı şirket 200den fazla işçinin işine son verdi. Daha doğrusu ücretsiz izne çıkardı ama imzaladığımız kağıtta iznin bitiş süresi yok. Bu bizim için işsizlik demek. 6 yıldır çalıştığım, alınteri döktüğüm, para kazandırdığım işyeri bu dönemde onlara yük oluyoruz diye bizi bir kalemde gözden çıkardılar. Bizim sektör ilaç, tıbbi cihaz gibi şu dönemde gerekli olan şeyleri üretmediği için bizi ücretli izne çıkarabilirlerdi. Kalan arkadaşlarımızı da hem mağazayı, hem üretimi dönüşümlü kısa saatlerde çalıştırabilirlerdi. Ama kârlarından bir lira eksiltmeyi tercih etmediler. Bu virüs belki en çok bizleri etkiledi ama şunu unutmayalımki bizi böyle zor zamanda yoksulluğa işsizliğe iten bu patronlar virüsten daha tehlikeli.

İşçinin emekçinin de canı kıymetlidir! - Eskişehir’den bir belediye temizlik işçisi

İşçinin emekçinin de canı kıymetlidir! - Eskişehir’den bir belediye temizlik işçisi

Biz temizlik işçileri belki de en zor ve tehlikeli koşullarda çalışmaya devam ediyoruz. En büyük sorunlarımızdan biri mola verecek, ellerimizi yıkayacak, tuvalet ihtiyacımızı giderecek yer yok çünkü her yer korona nedeniyle kapalı. Yemek yiyecek yerimiz yok, virüse karşı bizim için yeterli önlemler alınmıyor, sadece göstermelik bir maskemiz var. Ne kaliteli bir eldiven veriliyor ne de virüse karşı korunacak ekipmana sahip bir kıyafet. Biz şehrin pislikleri, çöpleriyle uğraşıyoruz zaten normal şartlarda dahi riskli alandayız ve normal zamanlarda yapılan aşı hizmetinden bile uzun süredir faydalanamıyoruz. Servislerimizin bu salgına dönük hijyen ve yeterli önlem anlamında yeniden düzenlenmesi lazım. İş saatlerimizin kısaltılması lazım, arkadaşlarımıza ücretsiz izin verip gönderdiler iş yükü daha da arttı. Ücretsiz izin aç kalın demektir. Hiçbir bilgilendirme yapılmıyor, rapor yok, hastalanmak yasak, çalışmaya devam edin diyorlar. Korona virüsü işçiye emekçiye yine açlık, sefalet demek oluyor. Biz büyük risk altındayız, tek isteğimiz önlemler alınsın sağlığımız hiçe sayılmasın. Yaşlı ve hasta arkadaşlarımıza ücretli izin verilsin. İşçinin de canı kıymetlidir!

Vip Tekstil’de Koronavirüs şüphesi ve patron fırsatçılığı - Kocaeli VİP Tekstil’den bir işçi

Vip Tekstil’de Koronavirüs şüphesi ve patron fırsatçılığı - Kocaeli VİP Tekstil’den bir işçi

Merhaba arkadaşlar, ben Vip Tekstil’den yazıyorum. Geçen günlerde hepimizi korkutan virüs salgını için ülkemizde ilk vaka açıklaması yapıldı. Biz 600 küsür işçi çalışıyoruz ve salgından ölüm haberleri gelse de Vip’te alınan önlemler fabrikanın sadece 7 noktasına dezenfektan konması ve işe girerken kapıda ateşimizi ölçmeleri oldu. Ayrıca yemekhanede çok sıra oluyor ve bundan sürekli şikayetçi olmamıza rağmen çözüm getirmiyorlar. Önlem olarak sırada dip dibe beklenmesin diye altmış kadar işçinin çalıştığı bir bandı kalabalık gruptan ayrı, on dakika sonra yemeğe indirmeye başladılar. Ama bir önceki grubun sırası hala bitmemiş oluyor. Yani bu sadece göz boyamak için yapılan bir şey. Alınabilecek önlem bir tek bu kadar olmamalı. Yemekler hala bize sıra gelip alınana kadar üstü açık şekilde tabaklarda bekliyor. Tüm dünyada bu virüs yayılmışken bu kadarı da olmaz diyorum bazen. Maske konusuna girmek bile istemiyorum. Fabrikada maskeler sadece yaşlı, hamile ve kronik hasta olanlara veriliyor. Onların çalışması zaten çok büyük bir risk. Buna rağmen çalışmaya devam etmek zorunda kaldılar. Çünkü dikilmesi gereken mallar vardı. Halbuki biz bir tekstil fabrikasıyız, bir sürü makinamız var. Böyle bir salgın varken maske, önlük dikebilecek imkana sahibiz. Sağlık malzemesi üreteceğiz dense biz seve seve çalışırız. Çünkü bu salgından ancak birlikle kurtuluruz.

Ekstra mesailerimizden birinde bir olay patlak verdi. İş arkadaşlarımdan birinin her gün işe gelirken çocuğunu bıraktığı akrabasının karantinaya alındığı haberi geldi. Haberi aldıktan sonra herkes panik oldu ve arkadaşımıza izin verdiler. Ertesi gün bazı bantlar makinaları kapatıp 30 dakika çalışmayı durdurdu. Biz biliyoruz ki patronu korkutmanın ve istediğimizi yaptırmanın yolu birlik ve beraberliktir. İş durdurmamız tabiki işe yaradı. Normalde bir bant izne gidecek, kalanlar bir hafta daha çalışacaktı. İş durdurmamızla tüm fabrika izne çıktı. Üç haftalık izin süresi belirlendi. Ama patron fırsatçılık yapıp ilk haftayı yıllık izinden kesiyor ve kalan iki hafta kısa çalışma ödeneği alacağız. Biz birlik beraberlikle bütün haklarımızı alabileceğimizi gördük ve işe döndüğümüzde yıllık iznimizi geri almak için bastıracağız. Şunu da gördük, biz istemiyorsak patron bizim önümüzde duramaz. Çünkü hepimiz farklı yollar izlesek de amacımız, düşüncemiz aynı, işçinin hakkını alması. Vip Tekstil işçileri olarak birlikten gelen gücümüzü kullandık ve biz bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Önümüzde sendika hakkımızın mücadelesi var arkadaşlar, yolumuz açık olsun!

Nerede sosyal mesafe, hani önlem! - İzmir’de A101’de çalışan bir işçi

Nerede sosyal mesafe, hani önlem! - İzmir’de A101’de çalışan bir işçi

Herkese merhaba. Ben İzmir’de A101 depoda ürün toplayıcı olarak çalışıyorum. Depoda şu an 150 kişi çalışıyoruz. Ama bu dönemde 150 olduk, önceden 100 kişi civarında çalışıyorduk. İnsanlar virüsün Türkiye’de görülmesiyle marketlere akın edip kuru gıda, deterjan, tuvalet kağıdı almaya başladı. Haliyle bu durumda bizim depoya gelen giden tır sayısı da iki katına çıktı. Bu krizi fırsat bilen, satışların arttığını gören patronlar anında işe alım yaptı. Biz vardiyalar daha çok olur, aynı anda çalışan insan sayısı azalır en azından tehlike azalır diye beklerken, bırakın sayının azalmasını 150 kişinin tamamını aynı depoya aynı vardiyaya yazdılar. Üstelik hepimizin çalışma saatini 17.30’dan 20.30’a çektiler. Bize hiçbir şey sorulmadan, mesaiye kalıp kalmamayı istemememizin bir önemi yok çünkü… Tüm bunlar olurken depoda önlemler sıfır. Ne dezenfektan, ne maske, ne eldiven var. 150 kişi aynı şeye sürekli elini sürüyor ve tabii her an yan yanayız. Öğlen yemeklerini bile aynı masada 4 kişi yiyoruz. Sosyal mesafeni koru diyorlar. Soruyorum. Biz bu halde nasıl sosyal mesafeyi koruyalım? Günde 50 tane tır boşaltıp yüklerken kendimizi nasıl virüsten koruyalım? Evde kal diyorlar ama biz evde kalsak kira nasıl ödenecek, faturalar nasıl yatırılacak bunu söyleyen yok. Tek bildikleri kriz anında patronlara teşvik vermek. Patronların canı can da bizim canımızın hiç mi değeri yok? Sadece onlara para kazandırdığımızda mı önemliyiz? Devlet bizim güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışmamızı sağlamıyor, bunu yapacak olan yine biziz. Bunca yıldır işçi sınıfı hakları için mücadele etti. Şimdi yaşam hakkı için mücadele zamanı!

Taleplerimiz için mücadele etmek yaşamı savunmak demektir! - Bilecik’ten bir karayolu işçisi

Ülkenin yakıcı gündemi koronavirüs salgını bizi de yakıyor. Salgına karşı önlem kapsamında bütün yetkililer evde kal çağrısı yaparken biz yollarda çalışmaya devam ediyoruz. Şu an en ihtiyaç duyulan şey bizim yolları onarmamızmış gibi çalıştırılıyoruz. Eğer salgına çare olacaksa biz çalışırız elbette, gocunmayız. Fakat çalışma koşullarımızda hiçbir değişiklik, önlem yok ve bu bizi güvensiz hissettiriyor. Çoğu zaman yollarda ne su ne de ihtiyaçlarımızı giderecek bir yer bulamıyoruz. Bizim sağlığımız açısından ele gelir hiçbir önlem alınmış değil. En azından çalışırken su tankeri ve sabun hizmeti verilebilir bizim için, hijyeni bir nebze sağlamış olurduk. Ücret kesintisine gidilmeden çalışma saatlerimiz düşürülmelidir. Kronik hastalığı olan ve yaşı ilerlemiş çalışma arkadaşlarımız ücretli izne çıkarılmalıdır. Bu taleplerimiz salgının ilerleyen günlerde daha da yayılmasıyla hayat memat meselesi haline gelecektir. Bunun için şimdiden mücadele etmek yaşamı savunmak demektir.

Sarıkamışa gönderilen askerler gibiyiz - Bursa’dan bir Migros depo işçisi

Sarıkamışa gönderilen askerler gibiyiz - Bursa’dan bir Migros depo işçisi

Koronavirüs ağır vakalar ve ölümlere sebep olmasına rağmen hala hükümet ve patronlar işçiyi ölümüne çalıştırmaktan vazgeçmemektedir. Evinizde oturun diyorlar ama faturalardan geçim derdinden hiç bahsetmiyorlar. Evde kalın diyorlar ama masraflarınızı devlet karşılayacak diyemiyorlar. Sebebi belli çünkü kara gün için ayrılan parayı bile harcadılar. Tıpkı Sarıkamış’a yazlık elbise ile gönderilen askerler gibi olan sağlık çalışanları gibi, biz gıda sektörü işçileri de büyük risk altında çalışıyoruz. Halk en temel ihtiyaçlarını karşılayabilsin diye bizler de perakende çalışanları olarak bu koşullarda riskleri göze alıp iş başı yapmaktayız. Hükümet yetkililerine ve patronlara buradan sesleniyorum: BİZLERİN OLMADIĞI YERDE SİZLER HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSINIZ! Biz varsak sizler varsınız bu yüzden bizleri riske atmak yerine tedbir alın ki işin sonu size dokunmasın.

Kapitalizm korona virüsünden daha zararlı! - Bursa’dan Cargill işçileri

Cargill

Öncelikle ülkemizde ve dünyada korona virüsüne karşı alınan önlemlere ve ‘’EvdeKal’’sloganına uyarak Cargill direnişçileri olarak mücadelemize önce sağlık diyerek bir süre ara verdik. Virüs belasından kurtulup hayat normale döndüğünde bizler direnişimize kaldığımız yerden devam edeceğiz. Hükümet evde kal çağrısı yapsa da toplumun çoğunluğu olan işçi sınıfı işine gitmeye devam ediyor. Faturasını kirasını ödemek için mecburi olarak işlerine giderek aynı soyunma odalarında aynı yemekhanelerde yemek zorunda kalarak hayatlarını tehlikeye atıyorlar. İşçilerin sağlık durumu patronların hiçbir şekilde umurlarında değil. Cargill de beyaz yaka evinde çalışırken işçiler fabrikada canları pahasına üretime devam etmek zorunda kalıyor. Artık anlamalıyız ki patronların umurun da değiliz, bizler ürettiğimiz kadar varız onların gözünde. Önce sağlık diyoruz ve direnmek yaşamaktır.

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Nisan 2020 tarihli 127. sayısında yayınlanmıştır.