İşsizlik çığ gibi büyüyecek
TÜİK’in 2020 Ocak ayı için açıkladığı işsizlik rakamları yılbaşından itibaren işsizliğin artma eğiliminde olduğunu gösterdi. Salgının başladığı Mart ayından itibaren işsizliğin çok daha vahim boyutlara ulaşacağı açıkça görülüyor. Geçtiğimiz yıl Ocak ayında yüzde 14,7 ile zirve yapan işsizlik oranı bu yıl yüzde 13,8’e gerilemiş gözükse de bu gerileme iş bulanların sayısının artmasından çok iş bulmaktan ümidini kesenlerin sayısının artmasından ileri geliyor.
Kötüye gidişin işareti istihdam oranındaki düşüşte
Bir önceki yılın Ocak ayına göre bu yıl istihdam edilen kişi sayısı sadece 100 bin kişi fazla. Bu zaman zarfında iş aramayı bırakanların sayısı ise yaklaşık 500 bin kişi. Resmi işsizlik tanımına göre iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda kişiler işsiz sayıldığından, bu 500 bin kişi işsiz olarak sayılmıyor. Diğer sebeplerle iş gücüne dahil olmayanları da eklediğinizde bir yıl içerisinde işgücüne dahil olmayan nüfusun 1 milyon 200 bin kişi (yüzde 4,1) arttığını görüyoruz. Dolayısıyla kötü sinyaller veren esas veri Aralık (2019) ayında 44,7 olan istihdam oranının bir ay içerisinde yüzde 44’e düşmesi.
Gerçek işsiz sayısı resmi rakamın neredeyse iki katı: 8 milyon işsiz!
Bu açıdan bakıldığında dar tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 668 bin’den 4 milyon 362 bin’e düşmüş gözükse de iş bulmaktan ümidini kesenler, zamana bağlı eksik istihdamda olanlar ve mevsimlik işçiler de eklendiğinde geniş tanımlı (gerçek) işsiz sayı 8 milyona (tam rakam 7 milyon 960 bin) varmış durumda. En büyük istihdam kaybı son iki yıldır sürekli gerileyen inşaat sektöründe yaşanıyor. İki yıl içinde inşaat sektöründe istihdam 2,2 milyon kişiden 1,5 milyon kişiye düştü. Sanayi ve hizmet sektörü istihdamı nispeten sürdüren sektörler olarak öne çıkıyordu. Bir önceki Ocak ayı rakamlarına göre sanayide 300 bin, hizmet sektöründe 166 bin yeni istihdam gözüküyor. Ne var ki bu iki sektör de Koronavirüs salgınından çok ciddi şekilde etkilenmiş durumda. Salgınla birlikte öncelikle hizmet sektörü peşinden de sanayi sektöründe işten çıkartmaların ciddi şekilde arttığını gördük. Hizmet ve sanayi sektörlerindeki işsizliği karşılayabilecek bir istihdam alanı şu anda yok ve bu, işsizliğin bir çığ gibi büyümesi tehlikesini doğuruyor.
Kısa çalışma ve ücretsiz izin işsizliği önlemez körükler
İktidarın işsizlikle ilgili aldığı kısa çalışma ödeneği ile yeni gündeme getirilen ücretsiz izin uygulamasını yasallaştırma uygulamaları, işsizliği önleyecek değil körükleyecek uygulamalar. Her iki uygulama da işsizliği değil resmi işsizlik rakamlarını azaltmaya yönelik uygulamalar. Kısa çalışma ödeneğinde olan tüm işçiler geniş tanımlı işsizlik hesabına göre işsiz olarak sayılması gerekirken resmi rakamlarda gözükmeyecek. Yeni yasa taslağına göre ücretsiz izne çıkartılarak işsizlik sigortasından günlük 39 lira alacak olanlar da geçici de olsa işsiz bırakıldıkları halde resmi işsizlik rakamlarında gözükmeyecek. 15 Mart’tan sonra işten atılmış olanlar da bu kapsama sokulursa işsizlik rakamlarındaki yükselişin iyice üstü örtülmüş olacak. Ancak kısa çalışma, ücretsiz izin ya da düpedüz işten atılarak, salgın koşullarında gelirlerinden olan milyonlarca insanın yaşadığı geçim sıkıntısı baki kalacak. Ayrıca bu uygulamalar patronları işten çıkartmada caydırıcı olan kıdem ve ihbar tazminatı yükünden kurtardığı için patronlar giderek daha az işçiyi işletme içinde tutma eğiliminde olacak ve bu işsizliği önlemek bir yana körükleyecek.
İşsizlik salgının doğal sonucu değil
Sermaye ve AKP iktidarı işsizliği salgın sürecinin doğal bir sonucu olarak göstermeye çalışıyor. Bu doğru değil. Koronavirüs salgını bir gerçek. Ama işsizliğin sebebi Koronavirüs değil kapitalizm. Çünkü kapitalizm üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanıyor ve kapitalist sistemde üretim sadece kâr için yapılıyor. İstendiği kadar kâr getirmeyen mal ve hizmetler üretilmiyor ve buralarda çalışanlar işten atılıyor. Halbuki salgın koşulları sağlık hizmetlerinin, bu hizmetlerde kullanılacak teçhizat ve ekipmanın daha fazla üretilmesini gerektiriyor. Halkın hayatını idame ettirmesi için temel tüketim mallarının her koşulda üretilmesi ve halka ulaştırılması lazım. Tüm sanayi bu önceliklere göre üretim yapmak üzere dönüştürülmelidir. Üstelik salgın koşullarında tüm bunlar için çalışacak işçilerin, virüse yakalanmamak için çok daha az saatlerde ve vardiya sayısı arttırılarak dönüşümlü çalışması akla uygun olanıdır. Tüm bunları yapmak için bırakın işçi çıkartmayı yeni işçi bulmanız bile gerekecektir. Yani eğer kâr için değil ihtiyaç için üretim olsa ve üretim araçları özel değil devlet mülkiyetinde olsa o takdirde işsizlik artmak bir yana azalacaktır. Bu yüzden yapılması gereken herhangi bir ücret kesintisi olmadan, iş saatlerinin kısaltılması, vardiya sayısının arttırılmasıdır. Buna yanaşmayan, bunun yerine faturayı işçiye emekçiye kesen iktidar sermayenin iktidarı olduğunu göstermektedir. Çığ gibi üzerimize gelen işsizlikten kurtulmak için sermaye iktidarından da kurtulmak gerektiği açıktır.