Devrimci yükselişlerin yeni durağı İran
Devrimci yükselişler zincir halinde bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya, bir ülkeden başka bir ülkeye yayılarak genişliyor. Bir heyuladır adeta dolaşıyor dünya üzerinde. Son 11-12 ayın içinde Fransa, Sudan, Cezayir, Ekvador, Şili, Lübnan ve Irak’ta ardı ardına halk, isyan bayrağını yükseltti. Küçük veya büyük kazanımlar da elde edildi; Fransa’da Macron hükümeti geri adım atmak zorunda kaldı. Sudan ve Cezayir’de diktatörler devrildi, devrimci bir süreç başladı. Son zamanlarda ise ekonomik sıkıntıların yaşandığı Şili, Lübnan ve Irak’ta yoksullar, işsizler ve öğrenciler hayat pahalılığına karşı düzenledikleri eylemleri düzene karşı isyanlara, hatta devrimci yükselişlere dönüştürüp değişim isteğini haykırdı. Bolivya’da emperyalist darbeye karşı yerli halk, direniş safları oluşturmaya başlamış durumda. Son olarak da İran’da benzin fiyatlarına gelen zamma karşı halk sokağa çıktı ve İslam Cumhuriyeti'nin temellerini tekrar sarsmaya başladı. Görmezden gelinse de 2007 yılında başlayan ve neoliberal dünya düzenini bir sağa bir sola savuran buhran siyasal sonuçlarını doğurarak yoluna devam ediyor.
İran’da benzine yapılan yüzde 200'lük zam, sadece benzin fiyatının üç katına çıkması anlamına gelmiyor. Bu artış hemen başka temel tüketim kalemlerine yansıyacaktır. Bu da zaten enflasyonun yüksek olduğu İran’da düşük gelirli ailelerin ve yoksulların geçim sıkıntısını birkaç kat daha arttıracaktır. Bu kesimler ise İran nüfusunun büyük bir oranını oluşturmaktadır. Ambargoların etkisi ve petrol fiyatlarının düşüşü sonucunda üretiminin hatırı sayılır ölçekte durduğu İran’da işsizliğin ve yoksulluğun yaygınlığı adeta bir doğal durum haline gelmiştir. Birçok şehirde taşımacılık ve seyyar satıcılık binlerce ailenin tek geçim kaynağı olmuştur.
Dış etkenler İran’ın ekonomik sıkıntılarının ortaya çıkmasında rol oynasa da önemli etken İslam cumhuriyetinin çürümüş yapısıdır. Bu yapının, İran İslam Cumhuriyeti’nin gözbebeği durumundaki unsurlara (Devrim Muhafızlarının ortağı olduğu işletmeler, vakıflar vb.) sağladığı artık değer başta olmak üzere, rejimin hücreleri içinde gerçekleşen yolsuzluklar, hırsızlıklar ve kolay yollardan büyük kâr etme çabaları bir hastalık gibi İran ekonomisini felç etmiş durumda. Bu sorunlar çözülmeden de herhangi bir ilacın etkili olmayacağı ve sadece kısa süreliğine sıkıntıları erteleyeceği gayet açık ve malumdur; nitekim de öyle oldu. Halk, bu hastalığın geçmesini çok bekledi, geçmeyince de sonunda isyan etti. Geçen yıl Ocak ayında yoksulların öfke dolu isyanına şahit olmuştuk (Bu konudaki yazımız için bkz. https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/iranda-yoksullarin-ofke-dolu-isyani). Yeni ortaya çıkan isyan ise Ocak isyanının devamıdır ve sadece benzin zammına karşı ortaya çıkmış değildir. Bu isyan Ocak isyani ile ayni çelişkilerin tezahürüdür.
Bu isyan da aynı Ocak isyanı gibi başkent Tahran’dan önce çevre illerde başladı, hızla yayıldı ve bir gün içerisinde büyük şehirlere ulaştı. Başlangıçta odağı Ahvaz ve çevre ilçeleri iken, hemen Şiraz ve Meşhet gibi büyük şehirlere ve adı sanı olmayan küçük şehirlere de yayıldı. Cumartesi ise küçük kentlerle birlikte Tahran, Tebriz, İsfahan gibi büyük şehirler de eylemlere ev sahipliği yaptı. Ocak isyanına göre eylemler bu sefer daha hızlı yayılmakta ve daha büyük sayıda kente sıçramaktadır. Eylemlere güvenlik güçleri hemen saldırmaya başladı, iddialara göre Cuma günü bir, Cumartesi günü ise onbeş eylemci güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Bu sayının daha da artmasından korkulur.
İslam Cumhuriyeti yetkilileri durumun ciddiyetini anlamış olmalı ki benzin zammına karar veren yürütme, yasama ve yargı kuvvetlerinin oluşturduğu Ekonomide Kordinasyon Konseyi Cumartesi günü hemen toplandı. Tehlikeyi gören bazı din adamları ise zammın geri alınması çağrısı yaptı. Fakat iş işten geçmiş, halk da gücünün farkına varmıştır. Eylemler istibdadı hedef almış durumda. Diktatöre ölüm, Hamenei’ye ölüm sloganları sokaklarda yaygın bir şekilde atılıyor.
Ortadoğu bir isyan havzası haline gelmiş durumda. Lübnan ve Irak’ın hemen ardından İran’da da devrimci yükseliş patlak verdi. Bu olaylar geniş kitlelerin en temel yaşam hakkı talebinden ortaya çıkmakta ve gerici devletleri sarsmaktadır. Kendiliğinden ortaya çıkan bu hareketlerin yenilgiye uğrama olasılığının yüksekliği geçmişteki deneyimlerden bilinmektedir. Böyle bir hareketin elde edeceği kazanımların gerici güçler tarafından gasp edilmesi de uzak ihtimal değildir. Bunlara rağmen işçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, farklı ulusların, doğanın ve temel hak ve hukukun düşmanı olan İslam Cumhuriyeti gibi her yönüyle gerici bir yapının kitlelerin devrimci faaliyetiyle devrilmesi sadece İran coğrafyasında yaşayan halkların ve kitlelerin özgürlüğünü sağlamaz, Ortadoğu’daki diğer gerici yapıların devrilmesine de zemin hazırlar ve bölgede emperyalizme ve Siyonizme karşı gerçek mücadelenin yolunu açar.