Titreyin diktatörler, şeyhler, krallar, emirler!
Burjuva çağının şafağının büyük şairi Shakespeare’in, belki de en ünlü oyunu Hamlet’te karakterlerden birine söylettiği şu sözler insanlığın ortak belleğinde unutulmaz yerini almıştır: “Danimarka krallığında çürüyen bir şeyler var!” Filistin halkının isyanının büyük şairi Mahmud Derviş 2008’de ölmemiş olsaydı, 2019’da ona şöyle bir nazire yapardı muhtemelen: “Arap dünyasında kanayan ve kaynayan bir şeyler var!”
Bir halk düşünün ki, Mezopotamya’dan kara Afrika’nın kalbine, Hint Okyanusu’ndan Atlas Okyanusu’na uzanan devasa bir coğrafyada, sınırlarını sömürgeciliğin kendi elleriyle çizdiği onlarca ülkeye bölünmüş ama aynı kültürü, dili ve ne acıdır ki aynı lanetli tarihi paylaşıyor. O halk, bir on yıl içinde halk isyanlarından devrimlere kalkışma üzerine kalkışma ile makûs talihini değiştirmeye çalışıyor. 2011’den 2013’e beş ülkede devrim, 2018-2019 diliminde şimdilik iki ülkede devrim, bunların yanı sıra bütün bu dönem boyunca birçok ülkede iktidara aday olmayan ama halkın içinde biriken öfkeyi ve özlemi ortaya koyan halk isyanları yaratıyor. İşte 21. yüzyıl başı Arap dünyası budur. Başına çökmüş kralların, şeyhlerin, emirlerin “çürüyen” ortaçağ rejimlerini devirdiği yerlerde de kurtulamadığı diktatörlere artık yeni yüzyılda boyun eğmeyeceğini ilan ediyor.
Henüz zafer kazanamadı. Tunus’ta 23 yıllık bir diktatörün sultasının yerine parlamenter demokrasiyi geçirdi, o bile bir şeydir. Ama bu devasa halk enerjisinin sonucu bu olamaz. Henüz kazanamıyor çünkü petrolün rant yiyicileri, Suudisi, Birleşik Arap Emirlikleri, Katarı, Kuveyti her yerde her yöntemi kullanarak devrimleri bastırıyor ya da susturuyor. Mısır’da diktatör satın alıyor parayı bastırarak. Sisi’nin 2013 Bonapartist darbesi, Arap devriminin ilk kuşağının sonu oldu. Yemen’de düğünleri, öğrenci servislerini bombalıyor. Bahreyn’i işgal ediyor. Suriye’de tekfirci mezhepçilere iç savaş çıkarttırıyor. Her yerde emperyalizmin desteğini alıyor. Ya Libya’da, Irak’ta, Yemen’de olduğu gibi emperyalist ölüm makinelerine bombalatıyor ya Sudan’da olduğu gibi emperyalist “sivil toplum” ile uyuşturuyor.
Ama halkın korkunç gazabını bir türlü dindiremiyor. 2011-2013 devrimci dalgasını söndürdüm sandı, 2018-2019’da devrim Sudan ve Cezayir’de yeniden ayağa kalktı! Sudan’da Aralık 2018’de başlayan halk hareketi bu yılın Şubat ayında hakiki bir devrim karakteri kazanınca yazdığımız bir yazıda, devrimin olası uluslararası etkilerini tartıştığımız bölümü şöyle bitirmiştik: “Sudan’da kitlelerin bir zaferi, kısmi kalsa bile, muhtemelen başka Arap ülkelerinde de benzer refleksler doğuracaktır. Tabii etkisi öncelikle zaten kaynamakta olan ülkeler üzerinde olacaktır. Ama hakikatin saati, devrim Arap dünyasının devi Mısır’ın kapısını çaldığında gelecektir. Durum buysa, Arap devrimi tarihe karışmış olmaktan uzaktır.”
İşte şimdi, altı ay sonra devrim Mısır’ın kapısını yine çaldı. Uçan kuşu hapse atan, muhaliflerini karanlık gecelerde paramparça edip cesetlerini kurda kuşa yem eden Sisi diktatörlüğüne karşı halk 21 ve 22 Eylül geceleri, Kahire’de, İskenderiye’de, Süveyş’te, Port Said’de, işçi kenti Mahalle Kübra’da ve başka yerlerde binleriyle sokağa çıktı. Bine yakın gösterici gözaltına alındı. Bu dalga durulabilir, durulacaktır. Ama yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı ilk devrim sırasındaki yüzde 20’den bugünkü yüzde 35’e, yarın İMF’nin pençesine teslim edilmiş bir ülkede Üçüncü Büyük Depresyon’un darbeleriyle yüzde 50’lere tırmandıkça, Mısırlılar öteki Arap kardeşlerinin kavgasından mutlaka yeniden etkilenecektir. Mısır halkı ve gençliği korku duvarını aşmaya doğru ilk adımını atmıştır. Kapak açılmıştır. Şimdi kapansa yarın yeniden açılacaktır.
Coğrafyamız çok büyük bir devrim dalgasını biriktiriyor. Yağmura aç, kurumuş çatlamış Arap toprağında o devrim zaferin yolunu bulabildiğinde ne Sünni ile Şii boğazlaşacaktır, ne tekfirci kafa kesecek kör bıçak bulacaktır, ne petro-dolarlar şeyhi emiri zengin edecek halk ise acından ölecektir, ne de Arap kadını dünyaya kapkaranlık bir perdenin arkasından bakmak zorunda kalarak yaşamaya devam edecektir.
Unutmayın. Araplar bizim yüzlerce yıl memleketlimiz, dertdaşımız, kardeşimiz oldular. Padişahı, paşası, tımar sahibi, mültezimi hem bizi hem onları sömürdü. Hâlâ sevmedikleri seçkinlerine “effendi”, devletin katillerine “baltaci” diyorlar. Coğrafyamızı o efendilerden ve baltacılardan hep birlikte arındırmak üzere hazırlanalım. Her ülkede proletaryanın devrimci partilerini kuralım, işçiyle yoksul köylünün ittifakı temelinde bu coğrafyayı yeniden, bir zamanlar olduğu gibi, insanlığın en önünde giden toplumların diyarı kılalım. Farsını, Kürdünü, Hıristiyanını, Yahudisini de unutmadan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sosyalist Federasyonu’nu şimdiden hayal edelim, günü gelince kuralım.
Çünkü Mahmud Derviş’in dediği gibi: “Ne kadar geniş devrim,/ Ne kadar dar yolculuk, / Ne kadar büyük düşünce, / Ne kadar küçük devlet!”
*Karikatürdeki mezar taşında, 2011'de diktatör Hüsnü Mübarek'i deviren Mısır devriminin başladığı gün olan 25 Ocak yazıyor.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2019 tarihli 121. sayısında yayınlanmıştır.