Başyazı: İktidarlar hayati önemdeki 20 yılı nasıl ve neden israf ettiler?
Türkiye saraydan belediyelere kadar israfı tartışırken, İstanbul’da 5,8’lik deprem en büyük israfın 1999 Marmara depreminden bu yana kaybedilen zaman olduğunu hatırlattı. 17 Ağustos 1999 depreminin ardından bilim insanları, İstanbul’u etkileyecek yeni ve yıkıcı bir depremin beklendiğini söylemiş ve devleti önlem almaya çağırmıştı.
Marmara depreminin 20. yılını idrak ettiğimiz geçtiğimiz Ağustos ayında TMMOB (Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği) bir rapor yayınladı ve İstanbul’un depreme hazırlık açısından 20 yıl öncesinden daha iyi olmadığını açıkladı. Hatta birçok alanda daha da kötüye gidildi. 496 olan afet toplanma sahası bugün 77’ye düşmüş durumda. Konutlar hâlâ depreme dayanıksız birer tabut niteliğinde. Birçoğunun yıkılması için depreme bile gerek yok. Bu tablo karşısında 20 yıl hiçbir önlem almayan iktidar sahipleri halkı önlem almaya ve sakin olmaya çağırıyor!
1999 depreminin ardından devlet ne yaptı? Deprem vergileri geldi. 10 yıl sonra bu vergilerin akıbeti sorulunca dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, deprem vergisi adı altında toplanan 44 milyar liranın otoyol, havalimanı vb. yapımına harcandığını açıklamıştı. Ondan önce de yine Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan da “zaten onlar deprem vergisi değildi, öyle olsa depremzedeye harcardık” demişti. Deprem vergileri 2002 yılında ÖTV adı altında birleştirilip kalıcılaştırıldı. Bugün ÖTV ile bütçeye sağlanan yıllık yaklaşık 135 milyar liralık gelir hiçbir zaman depreme hazırlık için harcanmadı. Kentsel dönüşüm uygulamaları, depreme hazırlık için değil müteahhitleri zengin etmek için yapıldı. Afet toplanma alanlarının üstüne gökdelenler, AVM’ler inşa ettiler. İstanbul’un arazi rantını yiye yiye bitiremediler.
Devlet 20 yılda boş durmadı, zamanı halk için israf etti belki ama 20 yılın her anını kâr ve rant için değerlendirmeyi ihmal etmedi. Yollar, köprüler, AVM’ler, hatta şehir hastaneleri yapıldı. Ama hepsi kâr getirdiği, rant sağladığı için yapıldı. Depreme hazırlık, halka sağlıklı ve güvenli barınma hakkı sağlamak ise maliyetli görüldüğü için es geçildi. Yani DSP-MHP-ANAP hükümetiyle başlayan, AKP ile devam eden kapitalist iktidarlar, halkın ihtiyaçlarının gerektirdiği değil kâr getiren ve rant sağlayan işleri yaptılar. Kapitalist sistemin kurallarını işlettiler: Her şey kâr ve rant için! Şimdi yeni ve büyük bir deprem daha geldiğinde İstanbul’u deprem mi yıktı diyeceğiz! Hayır! Deprem sarsacak ama şehirleri yıkan kâr, rant ve sömürü düzeni olacak. Bu sistem bizi yıkmadan biz bu sistemi yıkmak zorundayız!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2019 tarihli 121. sayısında yayınlanmıştır.