Cezayir’de birinci devrimin yıldönümünde dev Cuma gösterisi
Sudan devriminden sonra Cezayir devrimi de “ayaktayım, bir yere gitmiyorum” dedi! Geçtiğimiz 5 Temmuz Cuma günü Cezayir’in Bağımsızlık Bayramı idi. Cezayirlilerin yaygın olarak kullandığı adla “hirak”, yani “hareket”, bunu vesile bilerek 20. Cuma eylemini dev bir gövde gösterisine dönüştürmeyi önüne koymuştu. Cezayir halkı bu çağrıya bütün kalbiyle ve varlığıyla yanıt verdi. Birçok kentte yüz binler çıktı sokağa. Sadece başkent Cezayir’de değil, Konstantin, Oran, Tizi Uzu, Becaya ve birçok başka kentte büyük gösteriler yapıldı. Bu gösteriler “tarihi” büyüklükte olarak anıldı.
Şubat’ta başlayan, her hafta Cuma namazından sonra halkın sokaklara dökülmesine dayanan Cezayir devrimi yakında 5. ayını dolduruyor. Salı günleri ise öğrenciler kendi gösterilerini düzenliyor. Devrim aylar önce, 5. defa seçilmeye çalışan, bir ayağı çukurda eski cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika’yı devirdi ama durmadı. Halk bir ağızdan “sistem defol” diyerek mücadelesini sürdürdü. Yeni cumhurbaşkanı seçimi 4 Temmuz için öngörülmüştü. “Hirak” ise gerçekten kendisini ifade eden bir demokratik düzen kurulmadan yapılacak seçimlere karşı çıkıyordu. Yine halk kazandı. Seçimler belirsiz bir tarihe ertelendi. Şimdi talep kirli düzeni temsil eden herkesin gitmesi, ordunun siyasetten elini çekmesi, şu anda düzenin baş temsilcisi haline gelmiş olan Genelkurmay Başkanı Ahmet Kayid Salih’in çekilmesi, halkın kendi kararlarını kendisinin vermesi, yeni düzeni kendi elleriyle kurması. Ama başta ordu olmak üzere düzenin başına çökmüş olan güçler buna izin vermiyor.
Cezayir’in Bağımsızlık Bayramı, aslında 20. yüzyılın en önemli ulusal kurtuluş savaşlarından birinin ve o savaşa eşlik eden bir devrimin sonunda kazanılan bir zaferin kutlanması. Cezayir, Fransız kapitalizmi ülkeyi Osmanlı’dan 1830’da koparıp sömürgeleştirdikten sonra, Fransız hâkim sınıfları ve emperyalizmi için muazzam bir zenginleşme kapısı olmuş bir ülke. Vietnam savaşı Amerikan emperyalizmi için ne ise, 1954-62 arasında yaşanan “Cezayir Savaşı” da Fransa için odur. O sekiz yıl içinde Fransız emperyalizmi, büyük vahşetine rağmen, “Cezayir Fransa’nın bir ilidir” tezinden bağımsızlığı kabul etmeye kadar geri adım atmak zorunda kalmış, tasını tarağını toplayarak Afrika kıtasından çekilmiştir. Bazen bir milyon, bazen bir buçuk milyon olarak verilen şehit sayısına rağmen Cezayir halkı onurunu ve kendi kaderini tayin etme hakkını kazanmıştır.
O, birinci Cezayir devrimi idi. Şimdi ikinci Cezayir devrimi yaşanıyor. Bu sefer yabancı sömürgeciye karşı değil, yerli sömürücüye karşı verilen bir savaş söz konusu. Cezayir, bağımsızlığın şanını suistimal ederek askeri ve sivil bir asalak bürokrasi eliyle işçi ve köylünün emeğinin ürünlerine el koyan bir eski devrimciler kastı ile yeni yetme bir burjuvazinin ortak rejiminin sonunu yaşıyor. Devrim bütün zaaflarına rağmen ayaktadır. Kazanırsa, ikizi Sudan devrimi ile birlikte, Afrika’nın ve Arap dünyasının yoluna ışık tutacaktır!