Soma katliamının 5. yıldönümü: Katillerden hesabı emekçiler soracak!
Türkiye işçi sınıfının tarihinde yaşanan en büyük işçi katliamlarından olan Soma katliamının üzerinden beş yıl geçti. Emekçiler, “iş kazası” denilen ve “Madencinin fıtratında ölüm var” denilerek normalleştirilmek istenen katliamda 301 sınıf kardeşini yitirdi. Binlerce işçinin sağlığının ve güvenliğinin sağlanması için ortaya çıkan maliyeti ödemek yerine “ölüm/kaza tazminatı” vermenin hesabını yapan asalak patronların tercihlerinin sonuçları en acı şekliyle Soma’da yaşandı. Katliamdan önce özelleştirmelerle, sermaye düzeninin teşvikleri ve işçi düşmanı politikalarıyla zenginleşen Soma Holding patronları, katliamdan sonra da burjuva hukukunun mahkemelerinde ödül gibi cezalar aldılar.
Katliamdan bu yana neler yaşandı?
Beş yıl içerisinde sermaye düzeni eli kanlı patronları korumak için elinden geleni ardına koymadı. Katliamın ardından patlayan öfke “Hakkınızı hukuk yoluyla arayın” denilerek sönümlendirildi. Dava süreci bilinçli olarak uzatıldı, deliller karartıldı. Dava sürecinde aileler üzerinde baskı yoğunlaşırken, maden zengini patron ve bürokratlara güvenceler verildi. Ve en nihayetinde, daha fazla kâr etmek için tüm güvenlik önlemlerinden vazgeçen ve işçileri madene değil ölüme gönderen şirket patronu Can Gürkan, istinaf mahkemesi tarafından geçen ay tahliye edildi. Böylece patron Can Gürkan katledilmelerinde sorumlu olduğu her bir işçi için 5 gün hapis yatmış oldu. Mahkeme ayrıca Can Gürkan’ı maden ocağı işletmekten men eden kararı da kaldırdı. İstinaf incelemesi yapan mahkeme hakimlerinden biri de karara yazdığı muhalefet şerhi ile bu gerçeği bir kez daha ortaya koydu, şöyle diyor muhalefet şerhinde:
"(…) kullanılan gaz maskelerinin oksijensiz ortamda çalışmayacağını bilen, buna rağmen işçilere oksijen bulunmayan havada bir işe yaramayan söz konusu maskelerin, nasıl kullanılacağını dahi bilmeyen işçilere maskeleri kullanmak için vererek kullanmasını bekleyen, (…) ocakta çekilen kamera görüntülerine göre başlayan yangın tamamen söndürüldükten sonra ocakta çalışma yapılması gerektiği halde, yangınla mücadele edilme sırasında dahi işçileri çalıştırarak tahliye ettirmeyen, ocağın tamamının tahliyesi için gerekli olan megafon sistemini dahi (basit bas-konuş) kaldıran, kullanılmaz hale getiren, ocakta ilk önce tahliye yerine su sıkarak yangını söndürmeye çalışarak işçilerin tahliyesinde gecikmeye neden olunması karşısında, (…) bu şartlarda çalışmaya ve üretime devam edilmesi yönünde inisiyatif kullanan ve karar alma ve uygulama mekanizmasında yer alan sanıklar Alp Gürkan, Can Gürkan, Mustafa Yiğit, Ramazan Doğru, Hayri Kebapçılar, Akın Çelik, İsmail Adalı, Ertan Ersoy, Mehmet Ali Günay Çelik, Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Hilmi Karakoç, Hüseyin Alkan, Mehmet Erez, Haluk Evinç, Fuat Ünal Aydın, Murat Bodur’un olası kastla öldürme ve yaralama suçlarından cezalandırılmalarına, tahliye taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun hükme karşı yapılan istinaf taleplerinin reddine ve tahliye kararına katılmıyorum.”
Madenler işçi denetiminde kamulaştırılsın!
Mahkeme dosyasında tüm bu hususlar delilleriyle birlikte yer alırken, katil patronlara verilen sembolik cezalar, katliamın üzerinin örtülmesinden, patronlara “arkanızdayız” mesajı verilmesinden başka bir şey değildir.
Düzen partileri, kolluk kuvvetleri, yandaş hukukçular ve medya, patronların etrafında birlik olup Soma’nın üzerini örtmeye çalışıyor. Katil patronların cezasız kalmasını sağlayarak yeni katliamlara kapı aralıyor. Bizler de sınıf düşmanlarımız kadar uyanık olmak, sadece alınterimizi değil canımızı da korumak için örgütlenmek zorundayız. Bir sonraki olası katliamın önüne geçebilmek için madenlerin işçi denetiminde kamulaştırılmasını savunarak birlikte mücadele etmeliyiz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2019 tarihli 116. sayısında yayınlanmıştır.