Metal Fabrikalarından Haberler - Nisan 2019
Umut da gelecek de bizim elimizde - Bursa Tofaş'tan bir işçi
Tofaş’ta seçimler sonrasında ne olacağı belirsiz. İkili vardiyaya geçilip geçilmeyeceği hala belli değil. ÖTV indirimi üç ay daha uzatıldı. Bu sebeple belirsizlik devam ediyor. Yönetimden de konuya ilişkin bir açıklama yapılmıyor. Türk Metal Sendikası ise kendi içinde savaş veriyor. Seçim olmadan atama ile şube başkanı değişiyor. Şube başkanının seçtiği temsilcilerin de birkaçı Tofaş yönetiminden geçemiyor. Seçilen daha doğrusu atanan temsilciler iki ay sonra değişiyor. Tofaş’ta Türk Metal temsilcileri kimlerdir, bilen, duyan yok. Kafalarına göre atıyor, kafalarına göre görevden alıyorlar. Gövde bölümünde neredeyse yılbaşından beri temsilci gören olmadı. Ne iş yaptıkları belirsiz. Görevden alınanlarla, yeni temsilci olanlar birbirlerine hakaret etmek, iftira atmak, her türlü hile hurda, dalkavukluk yani tipik Türk Metal Sendikası içinde ne varsa hepsini yapıyorlar. Eylül ayındaki toplu sözleşmeyi düşünürsek, işçinin yararına ve güvencesine ortada olan hiç bir iş yok. Tek bildikleri işçileri alıp üç günlüğüne Ankara’ya otele tatile götürmek. Zaten bir kere giden o ortamı görünce ne bir daha gitmek istiyor, ne de sendikaya güveni kalıyor.
Önümüzde bir seçim var. Seçimin sonuçlarının işçilerin ve emekçilerin hayatında bir değişiklik yaratmayacağı, derdine derman olamayacağı aşikar. Fakat Tofaş’taki genel havadan bahsetmek gerekirse, EYT için olumlu sonuç bekleyenlerin yanı sıra umudu kesmiş olanlar da var. Tofaş açısından bakılırsa, AKP Bursa’da kaybedecek gibi görünüyor. Ancak ekonomik kriz, ülkenin ve işçilerin asıl gündemini oluşturan konu. Kimse bu kriz ortamında işten çıkarılmak istemiyor. Bu nedenle hakları gasp edilse bile sesini çıkarmıyor. Seçim sonrası süreçten umut bekliyor. Halbuki mücadele etse kazanacağını da biliyor ama kendi gücüne güvenmiyor. Yapılan en büyük hatalardan biri de siyasetçilerin söylediklerini söylüyorlar ve bir süre sonra kendi söylemlerinin olduğunu düşünüp, sahipleniyorlar. Aynı bantta çalışan, aynı işi yapan iki kişi, iki farklı partinin söylediklerini savunuyor, birbirleriyle tartışıyorlar. Biri diğerine hain, diğeri öbürüne koyun diyor. Bir gerçek var ki ikisi de köle gibi çalıştırılıyorlar, ikisinin de hakkı yeniyor, ikisi de insanca muamele görmüyor. Siyasetçiler, politikacılar ve sarı sendikalar işçileri ve emekçileri ayrıştırıyorlar. Bu her zaman böyle olmuştur. Onların söylemleri bizim söylemlerimiz değildir. Durum bizi sömürmeye geldiğinde dinimizi, dilimizi, kökenimizi, tuttuğumuz takımı, hangi partiye oy verdiğimizi ayırt etmeksizin bizi sömürüyorlar. Bu sebeple bizim söylemimiz yalnızca birlikten, birleşmekten yana olmalıdır. Birleşmekten ve mücadele etmekten başka yolumuz yoktur. Kendi kaderimizi başkalarının elinde aramaktan, hele ki bizi sömürmek için hiçbir fırsatı kaçırmayanlarda aramaktan bir an evvel vazgeçmeliyiz. Unutmayalım; umut da, gelecek de bizim elimizde.
Kurtuluşumuz Birleşik İşçi Cephesindedir! - Gölcük’ten bir metal işçisi
Merhaba ben Kocaeli’nde Ford Otosan’a yakıt tankı üreten bir fabrikada vardiyalı olarak çalışan bir işçiyim. 16 gün boyunca gece vardiyasında çalışmak zorunda bırakılıp, sosyal hayatımın elimden alınmasının yanında yaşadığım şehirden dolayı soluduğum her havanın beni kansere bir adım daha yaklaştırdığını bile bile 65 yaşında emekli olmaya zorlanıyorum.
TÜİK verilerine göre Kocaeli’nde solunan havada ölçüm yapılan günlerin üçte ikisinde kanserojen madde bulunduğu tespit edilmiş. Yine TÜİK ve ILO verilerine göre Türkiye’de işçiler yasal çalışma saatlerinin dışında ortalama 8 saat daha fazla çalıştırılıyorlar. Haftalık tatil gününün belli olmaması Dünya Sağlık Örgütü’ne göre işçi sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir faktör. Bütün bu olumsuz verilere rağmen hükümet bize 65 yaşında emekli olun diyor. Biz de hükümete soralım bu çalışma şartlarında, bu yaşam koşullarında 65 yaşında nasıl emekli olalım?
Peki patronlar ve iktidar her gün kazanılmış haklarımızı gasp etmeye çalışırken biz ne yapmalıyız? Sorunlarımız bu kadar ortak ve can alıcıyken türlü oyunlarla bizi 99 parçaya bölen patronlara karşı bir olmalıyız. Birlik olmanın yolu da birleşik bir işçi cephesi kurmaktır. Arkadaşlar, bizim kurtuluşumuz Birleşik İşçi Cephesindedir!
Bir parmak bal değil, hakkımız olanı istiyoruz - Bursa Akwell'den bir metal işçisi
Geçenlerde fabrikamızda işçileri motive etmek amacıyla düzenlenen bir akşam eğlencesi yapıldı. Yapılan bu eğlenceye binlerce lira harcayan patron bizim bu eğlenceler sayesinde daha iyi çalışacağımızı düşüyor. Ama durum aslında patronun düşündüğü gibi değil. Günden güne artan hayat pahalılığında her gün alım gücümüz düşerken, her günümüz bir diğerinden daha kötü geçerken yılda sadece bir gün yapılan eğlenceler bizim moralimizi yerine getirmiyor. Bizim talebimiz patronların bizi eğlendirmesi değil. Bize hakkımız olan ücreti ödemeleridir. Biz işçiler ve emekçiler çocuklarımızı nasıl okuturuz, faturalarımızı nasıl ödeniriz diye düşünürken patronlar eğlence yapalım motivasyonları artsın, daha verimli çalışsınlar derdinde. Patronlar bu yıl verilen asgari ücret zammının çok iyi olduğunu düşünüyor. Ama unuttukları birşey var. Hayat günden güne gittikçe pahalılaşıyor. Sene başında bize verilen zam daha zammı verdikleri ay bitmeden pul oldu.
Bugün yapmamız gereken çalıştığımız fabrikada hakkımızı almak için birlik olmaktır. Birlik olup sendikalaşmalıyız. Sadece sendikalaşmakla kalmayıp işçinin yani bizim hakkımızı savunması için sendikayı da kontrol etmeliyiz. Patronlar ve onların yancıları işçinin ve emekçinin hakkını savunmaz. Bizim hakkımızı ancak biz ve bizim örgütlendiğimiz, sahip çıktığımız ve kontrol ettiğimiz sendika savunabilir. Bulunduğumuz iş yerine örgütlenip sendika getirmeliyiz ki daha iyi şartlar altında çalışabilelim. Bizim tabi ki motivasyona ihtiyacımız var. Ama biz ancak o motivasyonu hakkımızı aldığımızda kazanabiliriz. Olmaz ya da olamaz diye birşey yoktur. İşçiler ve emekçiler el ele verdiği sürece her türlü zorbalığın üstesinden gelirler ve sadece bugün bulunduğumuz fabrikada değil tüm ülkede bu birliği sağlamalıyız.
İşçiler ve emekçiler olarak herşeyin en iyisini hak ediyoruz! - Bursa Oyak Reno’dan bir işçi
Geçtiğimiz hafta 16.00-24.00 vardiyasında yaklaşık 80 arkadaşımız yemekhanedeki yemeklerden dolayı gıda zehirlenmesi yaşadı. Hastaneye kaldırılan arkadaşlar tedavi edildikten sonra serum takılıp taburcu edildi. Uzun zamandan beri yemeklerdeki şikâyetlerimizi yönetime ve sendikaya ilettik. Her gün yemek yedikten sonra bir çok arkadaş yemeklerden dolayı mide de yanma hissi, mide bulanması vb. sağlık sorunları yaşıyor. Yediğimiz yemekten tat alamıyoruz. Yaşadığımız rahatsızlıktan dolayı çalışırken zorluk çekiyoruz. Uzun saatler boyunca, geceli gündüzlü vardiyalarla çalışıyoruz. Bu kadar uzun ve yorucu biçimde çalışırken düzgün, kaliteli, beslenmeyi bekleriz. Yaşadığımız bu sıkıntının peşini bırakmayacağız. Yemeklerin kaliteli ve sağlıklı olması için de mücadele edeceğiz.
Bir başka gündem ise Oyak Renault kuruluşunun 50. yılına giriyoruz. 7 Nisan'da 50. yıl etkinliği yapılacak. Yönetimin açıklamasına göre etkinliğe şarkıcı Hadise'nin geleceği açıklandı. Etkinlikte sürpriz hediyeler verileceği ve çekiliş yapılacağını da söylediler. Eski kuruluş kutlamalarında yönetim tüm işçilere hediye dağıtmıştı. Bu kutlama içinde beklentimiz aynı ancak net olmayan son bilgiye göre bir kaç tane hediyenin çekilişle dağıtılacağı söylentisi var. Bu durum fabrikada sıkıntı yarattı. Birçok arkadaş herkese hediyenin verilmesi düşüncesinde olduğu için etkinliğe gitmememe kararı verildi. Oyak Renault'yu bu günlere getiren biziz ne istesek azdır. İşçiler olarak her şeyin en iyisini hak ediyoruz.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2019 tarihli 115. sayısında yayınlanmıştır.