Cezayir devriminde yol ayrımı
Altı hafta boyunca her Cuma günü milyonlarıyla hürriyet uğruna sokaklara çıkan Cezayir halkı, şimdi bir yol ayrımına gelmiş durumda. Halk, mücadeleye, 20 yıldır cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden, bir ayağı çukurda Abdülaziz Buteflika’nın beşinci kez cumhurbaşkanlığına aday olmasına karşı çıkarak başladı ve “sistem defol!” sloganıyla bütün iktidar blokunu karşısına alan, yepyeni bir siyasi rejimin kurulmasını hedefleyen bir politikleşme düzeyine ulaştı. Buna karşı iktidar bloku üst üste tavizler veriyor ama her birinde nihai kontrolü kendi elinde tutmayı hedefliyor.
Önce Buteflika aday olmayacağını söyledi ama seçimleri güya demokratik bir rejim tartışması yapma gerekçesiyle erteleyerek fiilen cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal edeceğini ilan etmiş oldu. Halk buna kanmadı, Buteflika’nın açıklamasına karşı 15 Mart’ta (dördüncü hafta) sokakları daha da kalabalık olarak doldurdu. Beşinci hafta ise ağır yağmura rağmen kalabalık azalmadı. Buteflika’nın artık kabul görmeyeceği anlaşılmıştı.
Bunun üzerine iktidarın esas yüzü ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih, Buteflika’yı anayasanın ülkeyi yönetemeyecek duruma düşen cumhurbaşkanının görevden alınmasına ilişkin 102. maddesi uyarınca görevden almayı teklif etti. Aynen Buteflika’nın ilk önerisi gibi bu da “tamam yeni bir rejim için tartışma yapılsın, ama biz başta olalım” demekti. Yani taviz-kontrol ikilisine devam. Halk buna altıncı Cuma olan 29 Mart’ta gösterilerin başlangıcından bu yana en kalabalık şekilde sokaklara çıkarak cevap verdi! “Sistem defol!” sloganı aynı zamanda genelkurmay başkanına “Kayid Salih, sen de defol!” anlamına geliyordu!
Devrimin karşısındaki yol ayrımı açıktır. Her devrim bir iktidar meselesidir. Bütün mesele, Cezayir’e yeni bir rejimin kimin iktidarında geleceğidir. Ya eski çete, eski iktidar sahibi sınıflar, en başta Cezayir’in TÜSİAD’ı FCE iktidarda kalacak ve halka göstermelik tavizler vererek devrimin ateşini söndürecek. Ya da devrimin coşkun seli, önüne geleni süpürerek gerçekten yeni bir siyasi iktidar yapısı kuracak, işçinin ve yoksulun sosyo-ekonomik taleplerinin önünü açacak, bir sürekli devrim mantığı içinde belki de burjuvazinin hâkimiyetini silip süpürecek. Bunun için egemenliğin bir kurucu meclise aktarılması, daha da ötede halk hareketinin, özellikle işçi sınıfının içinden çıkabilecek bir şurâlar hareketinin esas iktidar odağı olması için mücadele etmek gerekiyor.
Geçtiğimiz günler bir meseleyi daha çözdü. Cezayir devrimi bütünüyle anti-emperyalist bir doğrultuda gelişiyor. Emperyalist hükümetler ve emperyalist basın halkın devamlı hedefinde. Özellikle eski sömürgeci güç Fransa bundan payını alıyor, Macron aynen Sarı Yelekliler gibi Cezayir devriminin de hedefinde. Buteflika ilk tavizi verdiğinde Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian ona destek vererek halkın büyük tepkisini çekmişti. Şimdi aynı Le Drian Cuma coşkusunu görünce Kayid Salih’in önerisine değinmedi bile, Cezayir halkının “yurttaşlık” cesaretine övgüler yaptı. Fransa da geri adımlar atıyor, halk hareketinin görkemi karşısında.
Bakan göz görüyor. Cezayir devrimi “emperyalizmin dizaynı” falan değil! Türkiye solunun çoğunluğu, 2011’de Mısır ve Tunus’a bu uyduruk gerekçelerle karşı çıktı. Şimdi Cezayir’de “protestolar”dan söz ediyorlar, burjuvazinin dilini kullanarak. Halk protesto falan etmiyor, devrime yürüyor. Devrimi görünce tanımayanlar yarın nasıl devrim yapacak?
Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2019 tarihli 115. sayısında yayınlanmıştır.