Esas CHP’ye oy vermek AKP’nin ekmeğine yağ sürmektir
Devrimci İşçi Partisi, Aralık ayının başında “Düzen partilerinden kop! Ekmek ve hürriyet kavgasında birleş” şiarıyla yaklaşan yerel seçimleri boykot çağrısı yaptı. Emperyalizme ve sermayeye dost olup emekçi halkın ekmeğini ve hürriyetini çalan iktidara, o iktidara çanak tutan düzen siyasetine oy yok dedi. İşçi ve emekçileri düzen muhalefetinden kopup sermayeden ve emperyalizmden bağımsız bir mücadele cephesini, birleşik işçi cephesini inşa etmeye çağırdı.
İktidarıyla muhalefetiyle düzen siyasetinin pespayeliği ve süre giden rant kavgası boykot çağrısına ciddi bir teveccüh yaratıyor. Diğer yandan sosyalistleri CHP’nin potansiyel seçmeni olarak görenlerde “boykot AKP’ye yarar” düşüncesi de var. Biz hiçbir zaman düzen partilerine oy çağıran solculardan olmadık. Düzen siyasetinin iki yüzlülüğünü, hepsinin patronlara ve emperyalizme hizmet etmekte oluşunu teşhir ettik. Her seçim haklıydık ama her seferinde "bu sefer başka"ydı. Peki her seferinde ne oldu? AKP'yi, Erdoğan'ı geriletmek için kendine oy isteyen başta CHP olmak üzere burjuva muhalefeti ne yaptı?
CHP, 7 Haziran 2015'te AKP mecliste çoğunluğu kaybettiğinde, yani ilk kez sandıkta geriletildiğinde, meclisi çalıştırıp üzerine gitmek varken hiçbir adım atmadı. AKP ile koalisyon görüşmelerini sürdürüp/sündürüp 1 Kasım'da iktidarı tekrar Erdoğan ve AKP'ye teslim etti. 16 Nisan referandumunda YSK mühürsüz oyları saydığında, halkın iradesinin alenen gasp edilmesine göz yumdu. Böylece bir daha istese de çalıştırabileceği bir meclis de kalmadı. 24 Haziran seçimlerinde Muharrem İnce, seçim faaliyetleri sırasında halka verdiği bütün sözleri unuttu, iki kelime "adam kazandı" mesajını gönderip ortalıktan kayboldu. Her önemli dönemeçte CHP doğrudan AKP’ye yarayan politikalar izledi.
Bugün, İstanbul Belediye Başkan adayı diye çıkarttıkları müteahhit Ekrem İmamoğlu AKP'li eski belediye başkanlarını gezerek başladığı turunu sarayda noktaladı. CHP’nin adayının akıl hocaları, gelmiş geçmiş AKP’li belediye başkanları! Durum bu, ama yerel seçimi boykot etmek AKP’ye yarıyor öyle mi?
AKP anayasaya aykırı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Meclis Başkanı Binali Yıldırım’ı aday gösterdiğinde, CHP, "anayasaya aykırı ama" dedi, sonra işine baktı. Çünkü YSK'ya güvenmiyorlarmış, başvursalar ne olacakmış. Doğru, YSK'nın sicili ortada. Üstelik bir de 31 Mart öncesi "tesadüfen" görev süresi uzatıldı, tümüyle Erdoğan ve AKP'ye gebe, yok hükmünde. Yine de AKP'yi geriletmek isteyenin bu hukuk tanımazlığı teşhir etmesi, gidebildiği kadar üzerine gitmesi gerekmez mi? Bunun zemini vardı, Binali Yıldırım, CHP kılını bile kıpırdatmadığı halde geri adım atmak zorunda kaldı, meclis başkanlığından istifa edeceğini açıkladı. Ortada açıkça anayasaya aykırı bir durum varken AKP'nin üstüne gitmeyen AKP'nin ekmeğine yağ sürmüş olmuyor, öyle mi?
Daha önce de dokunulmazlıkların kaldırılmasında “anayasaya aykırı ama evet” demişlerdi. Önce HDP milletvekilleri ardından CHP’liler hapse atıldı. İş işten geçtikten sonra Kılıçdaroğlu Ankara’dan İstanbul'a adalet yürüyüşü yaptı. Yürüyüş biter bitmez basına Türkiye’ye nasıl adalet getireceklerini değil, Abdullah Gül’ü nasıl Cumhurbaşkanı yapacaklarını anlatmaya başladı. CHP'nin, AKP’nin kurucusu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü AKP’nin tek alternatifi olarak pazarlaması değil ama boykot AKP’ye yarıyor öyle mi?
Ankara'da halkın karşısına bir kez daha faşist Mansur Yavaş'ı çıkardılar. Eski MHP’li. AKP adayı olsa kimse şaşırmaz. Melih Gökçek’ten gerçek anlamda farkı nedir kimse anlatamaz. Ama seçimleri boykot etmek AKP’ye yarıyor öyle mi?
“Bu sefer son” diye diye yolun sonuna geldik. İstibdadı yenmek ve bu iktidardan kurtulmak isteyenler için esas CHP’ye oy atmaya bir son vermek gerekiyor.
Bizim çağrımız, çözümün değil sorunun parçası olan düzen partilerinden kopma çağrısıdır. AKP’nin yanındaki MHP’nin yerine göz diken İyi Parti de bir alternatif değildir. HDP'nin ise zaten kendisi bir alternatif olmayı reddetmektedir.
Bugün boykot, krizin pençesindeki halkın ekmek mücadelesini hürriyet mücadelesi ile birleştirme çağrısıdır. İşçi sınıfına masaya yumruğunu vurma, geleceğini kendi elleri ile kuracağı bir mücadeleyi inşa etme çağrısıdır. Erdoğan'ı da AKP'yi de geriletecek, istibdadın zincirlerini kıracak esas güç bu mücadelede birikecektir. Bu mücadele 31 Mart'ta sandıkları boykot edecek, 1 Nisan'da yoluna devam edecektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2019 tarihli 113. sayısında yayınlanmıştır.