İşçinin Ekonomisi: Açlık ücretine hayır! Asgari ücret yoksulluk sınırına göre belirlensin!
Artan hayat pahalılığı ile birlikte açlık ücretine dönüşen ve açlık sınırının da altına düşen asgari ücretin belirlenmesi için Aralık ayı boyunca müzakereler yapılacak. Türkiye’de yaklaşık 7,4 milyon işçi asgari ücret ya da asgari ücretin yüzde 10 fazlasını alıyor. Asgari ücretin sadece adı asgari… Çünkü 1,8 milyon işçi asgari ücretin altında ücret alıyor. Yani işçi sınıfının büyük bir kısmı asgari ücret seviyesinde ücret alıyor.
Açlık sınırı 1.943 lira, yoksulluk sınırı 6.328 lira
Asgari ücret 2018 yılında 1603 lira olarak belirlenmişti. Bu rakam belirlendiğinde Türkiye’de hesaplanan açlık sınırına denk geliyordu. Sene sonuna geldiğimizde yüzde 25’lere varan enflasyon ve hayat pahalılığı ile birlikte açlık sınırı 1943 liraya ulaştı. Bu rakam dört kişilik bir ailenin asgari gıda harcamalarından oluşuyor. Türk-İş’in açıkladığı bu rakama barınma, ulaşım ve diğer harcamalar dâhil değil. Dört kişilik ailenin gıda, ulaşım, eğitim, sağlık, barınma, elektrik, su vb. harcamalarının da eklendiği yoksulluk sınırı 6.328 lira. Bir bekâr işçinin aylık asgari harcaması ise 2.385 lira.
Üreten biziz sömüren onlar
Durum böyle iken dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının baz alınması ve her iki ebeveynin çalışarak yoksulluk sınırını geçen bir ücret alabilmesi gerekir. Patronlar bunun asla mümkün olmadığını, ekonominin batacağını söylerler. Bu bir aldatmacadır. Bir işçi ailesinin yoksulluk sınırındaki harcamalarını ele alalım. Aslında bu harcamalar tamamen emek ürünü olan mal ve hizmetlerden oluşmaktadır. Ekmekten elektriğe kadar, ulaşımdan eğitim ve sağlığa kadar tüm mal ve hizmetlerin üretiminde emek vardır. İşçi sınıfı hem bu değerleri üretmekte hem de bu değerlerin asgari bir tutarından dahi mahrum bırakılmaktadır. Bunun adı sömürüden başka bir şey değildir.
Asgari ücret komisyonu patronların elinde
Ancak asgari ücret bu gerçeklere göre değil, ekonomik gücü elinde bulunduran sermayenin isteklerine göre belirleniyor. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin bulunduğu Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda son sözü hükümet söylüyor. Hükümet ise bugüne kadar hep çubuğu sermayeden yana büktü. Patronların kârını, işçinin geçiminden daha çok düşündü. Bazı seçim dönemlerinde asgari ücret zammı daha yüksek belirlense de hiçbir zaman dört kişilik ailenin mutfak masraflarından oluşan açlık sınırını geçmedi. Yani komisyonda işçiler azınlıkta kalıyor. Patronların istediği oluyor.
Türk-İş bile pazarlığı 2.000’den açıyor
Bu düzeni öyle bir kurmuşlar ki milyonları açlık ve yoksulluğa adeta alıştırmışlar. Türk-İş bile asgari ücret talebini 2.000 lira olarak belirlemiş durumda. Patronlara “bak biz ne kadar uzlaşmacıyız” diye mesaj veriyorlar. Oysa patronlar bundan sadece tek bir mesaj alırlar. O mesaj da işçi sınıfının direncinin zayıf olduğudur. Madem Türk-İş 2.000 istiyor biz de pazarlığı aşağıdan açarız yine açlık sınırının altında bağlarız diye düşüneceklerdir.
Yüzde 25 zam otomatik olmalı, pazarlık onun üzerine yapılmalıdır
Asgari ücretli sadece enflasyon dolayısıyla kayıplarını gidermek için en az yüzde 25’lik bir artışı hak etmektedir. Yani olması gereken asgari ücretin otomatik olarak 2.000 liraya yükselmesi ve pazarlıkların ondan sonra yapılmasıdır. Olan ise bambaşkadır. Bize, asgari ücret zammı üzerinden pazarlık yapıldığını söyleyecekler. Enflasyon oranı yüzde 25 iken ve bunun 2019’da da devam edeceği belliyken aslında masada tartışılan asgari ücretin ne kadar artacağı değil, alım gücünün ne kadar düşürüleceğidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2018 tarihli 111. sayısında yayınlanmıştır.