İslamcıdan anti-emperyalist olur mu?
Son birkaç yıldır, daha doğrusu hem uluslararası ilişkilerde yaşanan çıkar çatışmaları hem de AKP’nin iktidarını kaybetme korkusu, İslamcıların, havuz medyasında köşe yazanları başta olmak üzere, kendilerini anti-emperyalist gösterme yarışına sokmuştur. Yok “bizi kıskanıyorlar”, yok “büyümemizi istemiyorlar”, yok “bize düşmanlar”, yok “Türkiye büyüyor” hezeyanları bu korkunun yansımalarından başka bir şey değildir.
Peki, başlıktaki soruya dönelim. İslamcıdan anti-emperyalist olur mu? Elbette ki olmaz!
Anti-emperyalist olmanın ilk koşulu, anti-kapitalist olmaktır. Anti-emperyalist mücadeleye girişen birisi, ister istemez kapitalizme de karşı çıkmak zorundadır. Çünkü emperyalizm, dışarıdan zorla dayatılan bir olgu olmaktan ziyade doğrudan doğruya ülkenin kapitalist sınıflarının çıkarlarıyla bağlantılıdır. Ancak bu sayede uluslararası emperyalist sermaye sömürdüğü ülkelerin artı-değerine el koyabilir ve bunun başka yolu yoktur. AKP iktidara geldiği andan itibaren ülkeyi küresel kapitalist sistemle bütünleştirmeye çalışan bir parti olduğu ölçüde anti-emperyalist olması olanaklı değildir ve herkesin bildiği üzere AKP, serbest piyasacılığın, özelleştirmenin, işçi düşmanlığının şampiyonudur. Eğer böyle olmasaydı, AKP yöneticileri, kendilerine her ihtiyaç duyulduğunda avuçlarına bir avuç tuz alıp ABD kapısına koşmazdı. Hatırlayalım, Erdoğan’ın BOP’un eş başkanı olduğunu söylediği zamanlar ya da ABD’nin isteğiyle Suriye’de yaratılan yıkıma ortaklığı, Avrupa Birliğinden müzakere tarihi aldıkları için Ankara’nın orta yerinde miting düzenlemesi, olmadı Irak’a müdahale içeren 1 Mart tezkeresini canhıraş savunusu çok da uzak geçmişlerde olmamıştır.
Kaldı ki sadece ülkemizde değil, tüm dünyadaki İslamcıların bugüne kadar hiçbir biçimde anti-emperyalist bir söylemi ve mücadelesi olmamıştır. Zaman zaman anti-Amerikancı söylemleri olur, ama anti-Amerikancılık anti-emperyalizm demek değildir. Aslında yabancı düşmanlığına ya da olmadı “batı karşıtlığına” işaret eden söylemleri çok daha fazladır. Lakin yabancı düşmanlığının ya da “batı karşıtlığının” anti-emperyalizmle alakası yoktur. Buna Hizbullah da, Müslüman Kardeşler de, İran da, Suudi Arabistan da ve aklınıza hangi İslamcı hareket ya da ülke gelirse, hepsi de dahildir. Daha da ileri giderek söyleyelim: Ülkemizde dahil olmak üzere tüm dünyada İslamcılar, emperyalizmin suç ortağı olmaktan başka bir şey yapmamışlardır ve belli ki öyle de kalacaklardır.
Bir de kapitalizmi sorun etmeden, kapitalizme karşı çıkmadan, hem kapitalist bir ekonomiyi savunup hem de “bağımsız” olunacağını zanneden ulusalcılar vardır ki, düpedüz AKP’nin payandası, emperyalizmin de uşağı olmaktan başka bir iş görmezler.
Bugün görünen durum çok açıktır: AKP ve aklınıza hangisi geliyorsa İslamcı herhangi bir hareket asla anti-emperyalist olamaz. Emperyalizmi yenmek için önce kapitalizmi yıkmak, onun yerine adil, eşitlikçi ve insanın insanı sömürmediği bir düzeni getirmek zorunludur. Bunu yapabilecek tek güç, kapitalist sınıf ile çıkarları çatışan, kapitalizmden ve emperyalizmden fazlasıyla zarar görmüş, sömürülmüş ve ürettiği her şey elinden alınmış işçi sınıfından başkası değildir. İşçi sınıfına yakışan da budur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.