Sevda Alyakut’un anısı işçi sınıfının ve emekçi kadınların mücadelesinde yaşıyor!
Geçtiğimiz yıl 25 Ekim’de kaybettiğimiz Devrimci İşçi Partisi üyesi ve öncü işçi Sevda Alyakut yoldaşımız için DİP Çorlu örgütü bir anma toplantısı düzenledi. Toplantı DİP’in Çorlu bürosunda yoldaşlarının, ailesinin ve öncü işçilerin katılımıyla gerçekleşti. Anma toplantısının ardından Sevda Alyakut’un mezarına gidildi. Burada Sevda yoldaşın şahsında Kapitalizm, emperyalizme ve erkek egemenliğine karşı mücadelede yaşamını yitiren tüm işçiler, kadınlar ve devrimciler için saygı duruşunda bulunuldu ve Enternasyonal marşı okundu.
Anma etkinliği DİP Çorlu örgütü adına yapılan ve Sevda Alyakut’un tüm partimiz ve Çorlu’daki sınıf mücadelesi açısından ne kadar önemli katkılar sunduğunu hatırlatan ve tüm yoldaşlarına onun mücadelesini daha ileriye taşımaya çağıran bir konuşmayla başladı. Daha sonra DİP Çorlu örgütünün açılış gününde Sevda Alyakut’un yaptığı konuşmanın videosu yayınlandı. O sözlerinin arkasına bilincini, yaşam ve mücadele pratiğini koyan örnek bir öncü işçiydi. Yoldaşımızın bu görüntülerde kayda geçmiş olan konuşması bugün daha da geçerli bir mücadele çağrısı olarak bilinçlere seslendi.
Anma toplantısında yapılan konuşmalarda Sevda Alyakut’un yaşamı ve eylemleriyle DİP’in “emekçi kadınlar en öne” şiarının somutlaştığı bir örnek oluşturduğu vurgulandı. Ayrıca güncel olarak işçi sınıfının yaşadığı sorunlar, fabrikalarda örgütlenmenin gerekleri ve işçi sınıfının siyasette yer almasının önemi konuşmalarda odak noktası oldu.
Toplantıda Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı’nın Sevda Alyakut için kaleme aldığı bir yazı da okundu. Yazı okunurken 1917’de Çarlığı deviren Şubat Devrimi’ni başlatan kadın işçilerin resmi yansıtıldı. Sevda yoldaşımızı andığımız gün, onun yaşamı, bilinci ve emeğiyle ortağa koyduğu mücadele çağrısına uygun bir biçimde işten atılan ve haklarını direnerek arayan cam işçilerinin yürüyüşüne destek ziyaretiyle sonlandırıldı. Anmaya katılan Devrimci İşçi Partililer araçlarla valilik tarafından Ergene girişinde önleri kesilen Şişecam işçilerinin yanına gitti. Burada atılan mücadele sloganlarında onun da sesi yankılandı. Başını emekçi kadınların çektiği halaylarda onun elleri de omuzlarımızdaydı.
Sevda Alyakut’un anısı işçi sınıfının mücadelesinde yaşıyor ve yaşayacak!
Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran’ın mesajı:
Yoldaşlar, arkadaşlar, dostlar,
Sizlerin “Sevda ablanız” benim neredeyse, neredeyse değil tam tamına kızım yaşındaydı. Ben hayatım boyunca zamansız, sırasız, anlamsız çok kayba uğradım. Ağabeyim 23 yaşında, anam 60 yaşında öldü. 60 yaş bazılarınıza yaşlı görünebilir. Unutmayın bugün Türkiye’de bile ortalama hayat beklentisi 75 yaştır. Kadınlar için bu daha da yüksektir. Yani 60 bile erken ölümdür. Sevda kardeşim, kızım, yoldaşım 43 yaşındaydı. Daha ben bile gelmedim ortalamaya, Sevda kardeşimi nasıl erken yitirdiğimizi anlıyor musunuz?
Salt yaşı bakımından erken gitmedi. Hayatının yeni bir evresine başlamıştı. Onun için de erken gitti. Sevda yoldaş, hayatı boyunca bir işçi olarak ve bir kadın olarak sömürüye, baskıya, ezmeye hep karşı olmuştu. Ama bilinçli bir öncü işçi olarak, bir kadın öncü işçi olarak mücadeleye atılmasından beri sadece iki yıl geçmişti. Oysa ne çok şey alacaktı daha o öncü işçi hayatından, ne çok şey verecekti asıl! Ne çok işçi onun sevecen üslubuyla ama heyecanla, ateşle, aşkla dile getirdiği işçi isyanından feyz alacaktı! Ne çok insan onun dilinden dökülen, işçi deneyimini adım adım kavradığı Marksist bilim ile birleştiren söyleminden ötürü dünyayı kavrayacaktı!
Yoldaşlar, arkadaşlar, dostlar,
Bu yılın tarihin en büyük işçi ve emekçi devrimi olan Ekim devriminin 100. yıldönümü olduğunu biliyorsunuz. O devrim ki, tarihte ilk kez nasırlı ellerin iktidarını, yani kol işçilerinin ve emekçilerin hâkim olduğu bir devleti kurdu. O devrim ki merkezi Çarlık Rusyası’nın o dönemdeki başkentinin kenarındaki Vyborg mahallesiydi. Dev fabrikalarında on binlerce işçinin çalıştığı, çeperinde ise o işçilerin oturduğu dev mahalle. O devrimin büyük gücü işte Vyborg işçileriydi, Rusya’nın bütün işçileriydi. Bir de o devrimin çok önemli başka bir yanı var: önderleri. O devrim insanlığın tarihinde yetişmiş en asil evlatlarından ikisiydi: Lenin ve Trotskiy. İşte bunlardan Lenin ısrarla, tekrar tekrar, çeşitli yapıtlarında diyordu ki: Öyle bir düzen kurmalıyız ki, her aşçı kadın devleti yönetmeyi öğrenmeli!
Sevda ablanız aşçı kadın değildi elbette. Sevda ablanız fabrikada, işçi kolektifinin merkezinde, modern teknolojiyi kullanarak çalışan, bilinciyle dünyayı kavrayan bir kadın işçiydi. Ama eğer kadının genellikle kapatıldığı mutfağa hapsolmuş aşçı kadın bile yönetmeyi öğrenecekse, Sevda yoldaşın o tür bir devlette nasıl bir rol oynayacağını hayal edebiliyor musunuz?
Dostlar, arkadaşlar, yoldaşlar,
Umuyorum ki Çorlu büromuzun duvarında şimdi Rus işçi kadınların fotoğrafını göstermek mümkün olmuştur. Umuyorum ki şu anda eski Rus takvimiyle 23 Şubat 1917 günü, bugün bizim de Rusların da bütün dünyanın da kullandığı takvimle 8 Mart 1917 günü, yani Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Şubat devriminin başladığı gün, kadın işçileri kitlesel olarak sokak gösterilerinde gösteren fotoğrafı görebiliyorsunuz. Bu resim bu yıl boyunca sadece bizim gazetemizde ve sitemizde değil, ilerici birçok yayında defalarca yayınlandı. Tabii yayınlanır! Düşünsenize, yüzlerce, binlerce yıl boyunca horlanmış, “aklı kısa eteği uzun” diye aşağılanmış, ikinci sınıf insan gibi görülmüş kadınlar tarihin en büyük devrimini başlatıyor! Bu olayın fotoğrafı nasıl herkesin aklını çelmesin? İşte bütün yıl boyunca yayınlanan bu fotoğrafa her baktığımda ben ne gördüm, biliyor musunuz? İyi bakın, siz de görürsünüz! O kadınlara iyi bakın. Orada çeşitli yüzler arasında tanıdık bir yüzü mutlaka seçeceksiniz: Sevda yoldaşın yüzünü! Bakın bakın, mutlaka göreceksiniz! O, bütün dünyanın devrimci işçi kadınlarının 21. yüzyıl başında Çorlu’da mücadele eden temsilcisiydi çünkü!
Ne acıdır ki, o fotoğrafa Sevda yoldaşla birlikte bakamıyoruz. Ne acıdır ki, hemcinslerinin ve hemsınıflarının tarihin en büyük işçi-emekçi devrimini başlatmasının gururunu Sevda yoldaş bu 100. yıldönümü boyunca yaşayamadı. Ve en önemlisi, ne yazıktır ki, gelecekte, inanıyorum ki benim bile görebileceğim kadar yakın bir gelecekte, bizde ya da komşu ülkelerde ya da uzak iklimlerde devrim yeniden başladığında, Sevda yoldaş aramızda olup bütün Çorlu işçilerine, bütün Türkiye işçilerine, bütün dünya işçilerine, “haydi yoldaşlar, barikatlara, işçi sınıfının kurtuluşunun günü geldi!” diye haykıramayacak.
Çorlu işçileri, gençleri, kadınları! Öyle bir yerleşimde yaşıyorsunuz ki, Ekim devriminin merkezi olan Vyborg’dan hiç farkı yok! Çorlu, sabahları işçi mahallelerinin fabrikalara, akşamları fabrikaların işçi mahallelerine aktığı bir yerleşim birimidir. Çorlu, kapitalist sömürünün okulunda nice öncü işçinin aklının keskinleştiği bir kenttir. Çorlu, fabrikalarının yarattığı insan trajedisinde geleceğin tohumlarının atıldığı fideliktir. İşçiler! Sınıf kininizi her gün bir usturanın bilenmesi gibi keskinleştirin! Öğrenciler! Liseye, üniversiteye gidiyorsunuz diye sınıfınızın lanetinden kurtulacağınız hayaline kapılmak yerine burjuvazinin kurumlarında öğrendiğiniz bilgileri sınıfınız ve kendi geleceğiniz için, yani sosyalizm için kullanmayı öğrenin! Kadınlar! Binlerce yıldır ezilmenize şimdi işçi sınıfının mensupları olarak sömürülmeniz eklenince tam da bulunmanız gereken yere adımınızı atın: Sevda yoldaşın bütün inancıyla haykırdığı Devrimci İşçi Partisi sloganının söylediği gibi, “kadın işçiler, en öne” çıkın!
Sevda yoldaşımız 25 Ekim’de öldü. Ekim devrimi eski Rus takvimiyle 25 Ekim’de tarihin ilk kalıcı nasırlı eller iktidarını kurdu. Bu sembolizm taşıması güç bir ağırlık taşıyor. Ona borcumuzu ancak devrimi kazanarak ve Sevda’nın çocuklarına, o kadar somut, o kadar elle tutulur, o kadar anlaşılır işte, Burak’a ve Berkay’a güvenilir bir gelecek yaratarak ödeyebiliriz.