Kadınları aşağılamanın, çocuk istismarını meşrulaştırmanın neresi ifade özgürlüğü?
Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız katıldığı bir programda “Buluğ çağından önce de bir çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikah da yapılabilir, büyük küçük nikahı da yapılabilir. Mesela 7 yaşında bir kız çocuğu 25 yaşında bir erkek veya 7 yaşında erkek 25 yaşında kız evlenebilirler mi, nikahlanabilirler mi? Nikah evlilikten daha hassas bir mesele. Evet. (…) 10 yaşında 7 yaşında 6 yaşında 78 yaşında, yaşıyorsa 135 yaşında bir adam evlenmeye adaydır. Ne küçük yaşta olduğu için ne büyük yaşta olduğu için nikaha engel bir durum yoktur” sözlerini kullanmıştı.
Bu sözler üzerine Oda TV’nin haber müdürü Barış Terkoğlu “Dinciler sapıklaşıyor: Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız: 6 yaşındaki çocuk evlenebilir” başlıklı bir haber yayınlamıştı. Yıldız, hakaret iddiasıyla Terkoğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Nureddin Yıldız hakkında ise Kocaeli Baro Başkanlığı suç duyurusunda bulundu. Hukukun rafa kaldırıldığı Türkiye’de pek de şaşırılmayacak bir şekilde, Nureddin Yıldız’ın sözleri değil Barış Terkoğlu’nun haberi soruşturma konusu oldu.
Çocuk istismarını meşrulaştıran sözler ifade özgürlüğü kapsamındaymış!
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı, Barış Terkoğlu hakkında hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle iddianame düzenledi. Yıldız için yapılan suç duyurusunda ise soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verildi. Gerekçesi ise “söz konusu beyanların T.C. Anayasa 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi açıklama, yayma kapsamında kaldığı”. Türkiye Cumhuriyeti devletinin savcısı çocuk istismarının önünü açan, istismarı meşrulaştıran sözleri düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında deyip soruşturmaya değer görmemiş!
Cumhurbaşkanına hakaret davaları rekor sayıya ulaştı
Bununla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yaptığı süre boyunca 1.845 kişiye cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle dava açılmış. Bu sayı Erdoğan’ın yalnızca bir buçuk yıllık cumhurbaşkanlığı dönemine ait. Bugüne kadar bu davaların sayısı katlanarak arttı. Öyle ki sosyal medyada sakıncalı(!) bir cümle kuran kim olursa olsun anında soruşturma başlatıldı, anında gözaltına alındı. E nerede kaldı anayasa ile güvence altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğü? Bu hükümetin kaç tane yüzü var ya da anayasada yazan düşünce ve ifade özgürlüğünün kaç tane anlamı var?
Bugün, sadece düşüncesini ifade ettiği için hapishanelerde olan binlerce insan var. Bu ülkenin gazetecileri, siyasi parti temsilcileri, bir öğrenci ya da bir emekçi, Erdoğan’ı ya da hükümeti eleştiren üstelik gerçekleri yansıtan sözler söylediğinde ya hakaret nedeniyle ya da halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçuyla yargılanıyor. Nureddin Yıldız’ın daha fazla çocuğun istismar edilmesine zemin hazırlayan, bu durumu meşrulaştıran sözleri ise ifade özgürlüğü kapsamında sayılıyor. Her geçen gün artan tecavüz ve istismar olaylarına karşılık asıl yargılanması gereken Yıldız iken savcı bey soruşturmaya gerek duymuyor. Öyleyse savcı da Yıldız’ın suçuna ortak oluyor desek acaba bize de “düşünce ve ifade özgürlüğünüzü kullanıyorsunuz” der mi?
Bu cesaret nereden geliyor?
Bu sözler ilk değil. Nureddin Yıldız 2014 yılında da çalışan kadınları fuhuş ile ilişkilendirmiş: “Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir. Çalışan kadın ya evlenmeyi erteleyerek erkeklerin evlilik sürecini baltalıyor ya da evli olduğu halde çalıştığı için yorgunluğu ve vakit darlığı nedeniyle erkeği ile ilişkisinde kadınlığı arızalıdır. Kadınlığı arızalı olduğu için erkeğin gözü açtır. O evinde erkeğini eksik bırakıyor erkeği de iş yerinde bir başka kadına tasallut oluyor. Böyle fuhuş değil ama fuhuşa hazırlık yapan sürece destek oluyor. Ayrıca çalışan kadın doğurmayan ya da az doğuran kadın demektir. Yani benim ümmetim zarar gördü.” Çalışan kadınları açıkça aşağılayan, kadınlara hakarette bulunan, kadınların bir cinsel obje olduğunu ima eden, kadınları adeta bir kuluçka makinesi olarak gören bu adam o zaman da yargılanmamış. Bu cesareti nereden alıyor? Nereden alıyor da bu aşağılık düşüncelerini kamu önünde ifade edebiliyor?
Bunlar yalnızca bir kişinin düşünceleri değil
Bugün bu ülkede çocuk istismarının önünü açan, çalışan kadınları fuhuşla ilişkilendiren sözler bu kadar kolay dile getiriliyorsa bunun bir zemini var. Bunun sorumlusu her türlü politik eleştiriyi yargılamaktan çekinmeyen ama her türlü dini istismarı mubah gören, kadınlara karşı ayrımcı politikalar izleyen bu hükümettir. Ensar gibi vakıflarda yaşanan istismarlara göz yumanlardır. Çocuk gelinlerin sayısının artmasından, çocuk istismarının meşrulaştırılmasından bu vakfın başkanı kadar hükümet de sorumludur. Artık tümüyle iktidara bağlı hale gelen yargı sorumlulardan hesap sormasa da kadınlar sorumlular yargılanana kadar mücadeleye devam edecektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2017 tarihli 93. sayısında yayınlanmıştır.