Örümcek Adam neden başkanlık sistemine karşı
Ülkenin en önemli sorunlarının başında hiç kuşkusuz işsizlik geliyor. Yeni açıklanan veriler de bu sorunun her geçen gün kötüleştiğini ortaya koyuyor; 2016 yılı resmi işsizlik oranı yüzde 10,9’a çıkmış durumda. Mart ayı itibariyle yüzde 12,7 olarak açıklanan rakam ise işsizliğin son 7 yılın en yüksek oranına çıktığını, kriz dönemi olan Aralık 2008’deki düzeyine yaklaştığını gösteriyor. İş aramaktan vazgeçenleri de hesaba kattığınızda elde edilen geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 21’e, işsiz sayısı yaklaşık 7 milyon kişiye çıkıyor. Bunun anlamı beş kişiden birinin işsiz olması. Genç işsizliğinde ise durum daha da vahim. Yaklaşık her 4 gençten biri işsiz. Bu soruna ilişkin olarak yakın dönemde yayınlanan iki haber ise, “aslında yeteri kadar iş olduğu, kimsenin iş beğenmediği, yan gelip yattığı” safsatasını çeşitli ortamlarda dile getiren AKP propaganda aygıtına inat, memleketteki manzarayı gözler önüne seriyor. DHA’nın haberine göre (22.01.2017) Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nü bitiren 28 yaşındaki Eren Özgen Sevinç, uzun zaman kendi alanında iş arayıp bulamayınca geçimini sağlamak için Örümcek Adam kostümü giyerek sokakta balon satmaya başlamış. Başka bir haberde ise Zonguldak’ta “Toplum Yararına Çalışma Programı” kapsamında belediyeler ve diğer kamu kurumlarında geçici işçi statüsünde işe alınacak bin kişi için 5 bin 64 kişinin başvuruda bulunduğu, geçici iş için bile metrelerce kuyruk oluştuğu aktarılıyor (Cumhuriyet, 15.02.2017).
Artık sıradanlaşmış bu tür haberler karşısında Erdoğan/AKP hükümeti ne yapıyor? Güya bir yandan “yeni istihdam seferberliği” başlatıyor öte yandan referanduma giderken Başkanlık sisteminde, güçlü hükümetlerin, ekonomik istikrar ortamı tesis ederek, büyümenin ve böylece işsizliği ortadan kaldırmanın teminatı olacağını ileri sürüyor. Neymiş, koalisyonlar ekonominin istikrarlı büyümesi önünde bir engel oluşturuyormuş. Sanırsınız ki kendilerinin 15 yıllık tek parti döneminde işsizlik, büyüme hızının yüksek olduğu dönemlerde bile, azalmış. Oysa olgular bunun tam tersini söylüyor. AKP’nin hükümette olduğu dönemde işsizlik oranı, azımsanmayacak büyüme oranlarının yakalandığı dönemler de dâhil olmak üzere, ortalama yüzde 10-11 düzeyini korudu. Bunun istisnası 2011-2013 yılları arasında işsizlik oranının yüzde 10’un altına düşmüş olması. TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı’nın “Ülkemizde Tek Parti ve Koalisyon Hükümetleri Dönemlerinde Büyüme ve İşsizlik Oranları” başlığıyla hazırladığı rapor da (Sözcü, 20.02.2017) büyüme oranlarıyla işsizlik oranları arasındaki ilişki bakımından AKP’nin tek parti iktidarları arasında en başarısız hükümet olduğunu ortaya koyuyor.
Biz yıllardır toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçilerin en temel sorunu olan işsizliğin önlenemediği gibi artış eğiliminde olmasının, bizzat Erdoğan/AKP hükümetinin kendisinden önceki burjuva hükümetlerden devraldığı neoliberal politikaları daha da keskin bir şekilde harfiyen uygulamasının ürünü olduğunu yazıp durduk. Erdoğan’ın ikbal savaşının yeni bir evresi olan referandum öncesi, göz boyamak için bile olsa, ilan ettiği “istihdam seferberliği”, bırakın istihdamı teşvik etmeyi, İşsizlik Fonu’ndan, yani işçinin cebinden patronlara kaynak aktarmayı amaçlıyor. İşsizlik sorununa pansuman olmak bir yana, işçinin daha fazla sömürülmesine yol açacak bu politika, AKP hükümetinin işsizlik sorununu emekçilerin değil, patronların ihtiyaçları doğrultusunda çözmek bakımından “istikrarlı” olduğunun yeni bir kanıtı niteliğinde. Erdoğan’ın kendisinin yıllar evvel, başbakan olduğu sırada, bir AKP grup toplantısında (31 Mayıs 2005) “ABD ve Avrupa işsizliği çözememiş, ben nasıl çözeyim” diyerek Türkiye kapitalizminin bu kronik, yapısal sorunu karşısında teslimiyetçi ve özürcü bir tavrı benimsemiş olduğunu da hatırlayalım. Bu tespitler ışığında, geçmiş yılların “deneyimi”ni de dikkate alarak, başkanlık sistemine dayalı bir istibdat rejiminin geniş emekçi kitlelerin çalışma koşullarının, artan işsizlik baskısı (ve bunun bir yan ürünü olarak) iş güvencesinin ortadan kaldırılması tehdidi altında, daha da ağırlaşacağı sonucuna varıyoruz. Çözüm daha önce olduğu gibi bugün de ancak bir emekçi hükümetinin iktidarında gerçekleştirilecek “acil kamulaştırma” ve “toplum yararına çalışma programları” ile herkese güvenceli iş sağlanmasından geçiyor. Önümüzdeki referandumda başkanlık sistemine bu nedenle de “hayır” demek, emekçiler için bu doğrultuda yürütülecek mücadelede hiç kuşkusuz önemli bir adım olacaktır.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2017 tarihli 90. sayısında yayınlanmıştır.