Yeni KHK'da da yine at izi it izine karıştırıldı: Sosyalist akademisyenler tasfiye edildi, demokratik kitle örgütleri kapatıldı
AKP iktidarı OHAL kapsamında 677 ve 678 sayılı iki KHK daha çıkardı. Bu KHK'lar ile yine 15 Temmuz süreciyle hiç ilgisi olmayan solcu, muhalif dernekler ve akademisyenler de hedef alındı. Bu KHK ile Samsun 19 Mayıs Üniversitesi'nde aralarında Devrimci Marksizm dergisi yazarı ve yayın kurulu üyesi Doç. Dr. Özgür Öztürk ile Praksis Dergisi yayın kurulu üyeleri Doç. Dr. Melda Yaman ve Dr. Ali Rıza Güngen ile Antalya Akdeniz Üniversitesi'nden ise özgürlükler ve sendikal haklar için mücadelesiyle öne çıkan Doç. Dr. Süleyman Ulutürk gibi isimlerin bulunduğu çok sayıda akademisyen kamu görevinden ihraç edildi. Sözü geçen akademisyenlerin pek çoğu daha önce faşist gruplar tarafından barışı savundukları gerekçesiyle tehdit edilmiş ve hedef gösterilmişti. Aynı KHK ile kapatılan 550 derneğin içinde ise sol, sosyalist ve Kürt yurtsever çizgideki hukuk büroları, yöre dernekleri, öğrenci dernekleri, tutuklu ve hükümlü dayanışma dernekleri gibi çok sayıda kurum yer alıyor.
AKP iktidarı son KHK ile yine muhaliflerin tasfiyesine yönelirken, daha önce KHK ile kapatılmış olan ve son KHK ile faaliyetlerinin devamına karar verilen derneklerin konumu da dikkat çekti. Bu dernekler arasında bir önceki KHK'da İstanbul Üniversitesi'nin Rektör yardımcılarının yöneticisi olduğu ve ilk KHK ile kapatıldığı halde faaliyetlerine aralıksız devam etmiş olan İstanbul İktisatçılar Derneği de bulunuyor. Solcu ve muhalif derneklerin kapısına kilit vurmak için saniye dahi kaybetmeden polis kuvvetlerini seferber eden iktidar, İlk KHK ile cemaatçi olduğu gerekçesiyle kapatılan bu derneğin faaliyetlerini sürdürmesine izin vermişti. Dernek, kapatıldığı dönemde Yenikapı mitingine çağrıda bulunmuş, kapatılmış olduğu halde İstanbul Üniversitesi rektörlüğü ile düzenlediği İslam Ekonomisi sempozyumu basına yansımıştı. KHK'nın işlemediği ve aslında gerçekten hiç kapatılmamış olan bu derneğin resmen tekrar açılması, "İstanbul Üniversitesi'ndeki sol, devrimci, muhalif ve anti-emperyalist akademisyenlerin tasfiyesinin bir mükafatı mı" sorusunu gündeme getiriyor. Zira üniversitelerdeki tasfiyelerde rektörlüklerden hazırlanan listelerin etkili olduğu biliniyor.
Başka bir çarpıcı detay ise daha önceki cemaat tasfiyelerinde yer alan bazı kamu personelinin de bu KHK ile kamu görevinden çıkartılmış olması. Binlerce tasfiye içinde kaybolan bu ayrıntılar, hesap vermeyen bir OHAL rejimi ile yönetilen devletin tasarrufu olan geçmiş ve gelecek KHK'ların hepsi gayri meşru nitelikte olduğunu gösteriyor. Kimin kimi tasfiye ettiği, kimlerin kimler tarafından haklarındaki dosyalar aracılığıyla rehin alınıp muhaliflerin tasfiyesi için aracı hale getirildiği belli değil. Bir dönem iktidarın en tepesinden zikredilen "at izi it izine karıştı" söyleminin gerçekleri gizlediği at izi ile it izinin bilinçli şekilde karıştırılmakta olduğu görülüyor.
Başta Devrimci Marksizm dergisini birlikte çıkarttığımız yoldaşımız Özgür Öztürk olmak üzere, halkın ve emekçilerin nezdinde yok hükmünde olan kararnamelerle kamu görevinden çıkarılan sosyalist, muhalif akademisyenlerle gurur duyuyor ve onlarla dayanışma içinde olmaya devam ediyoruz. Her birinin üniversitelerine geri dönüşü istibdada karşı halkın özgürlük mücadelesinin bir parçası ve gereğidir. Onları tasfiye eden, tasfiye için torba suçlamalar dışında somut gerekçe dahi sunamayan, cemaatçilere ne istedilerse veren, emperyalistler ne talep ettiyse yapan, sermayenin güdümünden ayrılmayan iktidarın bu toprakların geleceğinde bir yeri yoktur. Oysa baskı karşısında fikirlerini korkmadan ortaya koyan, bedel ödemekten kaçınmayan akademisyenler işçilerin, emekçilerin ve tüm ezilenlerin mücadelesiyle yükselecek olan aydınlık geleceğin temsilcisi ve neferleridir. Haksızlık ve baskılar karşısındaki dik duruşlarıyla emekçi halkımız onlarla gurur duymalı, onlarla omuz omuza vermelidir.