Kışanak ve Anlı serbest bırakılmalıdır! Kürt halkına yönelik ablukaya son!
OHAL'i tüm muhalefetle birlikte Kürt halkını da sindirmek için kullanan AKP iktidarı, 24 HDP ve DBP'li belediyeye kayyım atadıktan sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'yı gözaltına aldırdı. Diyarbakır gibi Kürt halkı açısından son derece önemli bir şehrin belediye başkanlarının özellikle de 2009-2014 yılları arasında BDP Eş Başkanlığı görevini de yürüten ve Kürt halkı açısından son derece önemli bir siyasi kişilik olan Gültan Kışanak'ın gözaltına alınması elbette ki basit bir adli işlem olarak değerlendirilemez. Nitekim protestolar esnasında HDP'li milletvekillerini darp etmekten çekinmeyen AKP iktidarı eş başkanların gözaltına alınmasına paralel olarak Kürt illerinde halkın internete erişimini kısıtlamaya başlayarak halka yönelik ablukanın boyutlarının çok yönlü olduğunu da göstermiş oldu.
İnternet kısıtlaması, her şeyden önce Diyarbakır başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerini kullanarak baskıları protesto eden halka ve temsilcilerine yönelik mezalimi gözlerden uzak tutmayı ve halkın toplanmasını zorlaştırmayı amaçlıyordu. Tüm ablukaya rağmen halk toplandı, milletvekilleri dahil olmak üzere polisin uyguladığı baskı ve şiddet apaçık görüldü. Gültan Kışanak ve Fırat Anlı gözaltındayken HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'a yeni bir soruşturma daha açıldığı haberi geldi. Tüm gelişmeler Erdoğan ve AKP iktidarı tarafından çemberin milletvekillerine doğru daraltılmak istendiğine işaret ediyor.
Elbette ki bu baskıların halkta büyük bir tepki doğurması kaçınılmazdır. Baskı ve şiddetin, şimdilik halk öfkesinin büyük bir Serhildan biçimini almasını engellemiş olması iktidar ve çevresinde Kürt hareketinin zaafı ve zayıflığı olarak değerlendiriliyor. Oysa biriken öfke sokaklardaki barışçıl eylemlerin şiddetle bastırılması yüzünden daha da artıyor. Gençlik başta olmak üzere Kürt halkının geniş kesimleri yüzünü daha fazla parlamentodan alternatif mücadele yöntemlerine dönüyor. Devlet, belediyelere kayyım atamaları, gözaltılar, tutuklamalar ve milletvekillerine yönelik saldırı ve tehditlerle sömürgecilerin tipik davranış kalıplarını sergiliyor. Bu politikalar dolayısıyla, Kürt halkı için parlamenter mevzilerin önemi giderek azalıp, toptan bir ulusal kurtuluş arayışı güncelleşebilir. Barış istemenin yetmediği, AKP'yi yenmeden barışın gelmesinin mümkün olmadığı apaçık bir gerçek olarak kendini gösteriyor.
Erdoğan ve AKP'nin elinde Türkiye, hızla Suriyeleşme yönünde ilerliyor. Hem Suriye'de hem Irak'ta hem de Türkiye'nin sınırları içinde giderek savaş giderek yükseliyor. Bu gidişata dur diyebilmek için Kürt halkına yönelik baskı ve haksızlıklara karşı çıkmak şarttır. Zira Kürt halkının siyasi iradesinin ezilmesi Türkiye'nin işçi ve emekçilerine hiçbir kazanç getirmez. Tersine Kürt halkının ezilmesi, aynı baskıcı iktidara karşı haklarını korumak için mücadele etmek zorunda olan tüm işçi ve emekçilere vurulmuş bir pranga olacaktır.