OHAL'e karşı çıkmak ve akademisyenlere sahip çıkmak tüm sendikaların ve emekçi hareketinin görevidir!
OHAL kapsamında çıkarılan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname(KHK) ile 2346 akademisyenin görevine son verildi. Bunlar arasında Barış için Akademisyenler'in kampanyasına imza veren 40'tan fazla öğretim elemanı da bulunuyor. Bu akademisyenler aynı zamanda Eğitim-Sen üyesi.
KHK kıyımının ardından, Eğitim-Sen'li akademisyenlerin Fethullah Gülen cemaatiyle hiçbir ilgisinin olmadığına ve olamayacağına dair pek çok açıklama yapıldı. Hiç şüphesiz ki bu insanları bir cemaatin üyelerine yönelik tasfiye listelerinin içine almak akla da, mantığa da, hayatın olağan akışına da uymaz. Ancak sorun bundan ibaret değil tabii. Giderek, "FETÖ" adıyla yürütülen operasyonların işçiye emekçiye ve halkların kardeşliğine düşman, NATO ve emperyalizm dostu bir sermaye mutabakatının saldırılarında perde olarak kullanıldığı daha fazla ortaya çıkıyor.
Örneğin, Dilovası'nda gözünü kâr hırsı bürümüş patronların, yüz binlerce insanı kanserle yüz yüze bırakan, bebeklerin doğar doğmaz küçücük bedenlerinin ağır metallerle dolmasına neden olan uygulamalarını bilimsel kanıtlarla ortaya koyan, yıllar boyu bu yüzden "halkı galeyana getirmek" suçlamasıyla akıl almaz baskılara uğrayan, ama hepsini boşa çıkaran Halk Sağlığı Profesörü Onur Hamzaoğlu şimdi OHAL vesilesiyle Kocaeli Üniversitesi’nden atıldı. Yine sendikal mücadele alanında yaptığı çalışmalarla öne çıkan ve işçi mücadelelerine katkı sunan Hakan Koçak da aynı üniversiteden atılanlar arasında. Mücadeleci Eğitim-Sen yöneticisi Aysun Gezen ve arkadaşları kamu emekçilerine yapılan her türlü saldırıda en ön safta mücadele etmiş, Ankara Üniversitesi’ne yapılan faşist saldırılar karşısında da dik duruşları dolayısıyla hedef tahtasına konmuşlardı. Şimdi KHK ile atıldılar. Kuvvet Lordoğlu, Yücel Demirer, Gülseren Adaklı, Nilay Etiler, Aysun Özuğurlu, Derya Keskin Demirer gibi isimler, hem kamu emekçilerinin sendikal mücadelesinde önde olan hocalar, hem de Tekel'den metal grevlerine akademide işçi sınıfına destek için oluşturulan girişimlerin demirbaşları. Hepsi, üniversitelerin sermayenin araştırma geliştirme departmanlarına dönüştürülmesine karşı mücadele edenler, bedelini işçi ve emekçilerin ödediği savaşa karşı barışı savunanlar. Candan Badem, Rauf Kesici, Yasin Durak gibi genç kuşak araştırmacılar işçi sınıfının ve öteki ezilenlerin sorunları üzerine eğilen bir geleneği yaşatmaya çalışıyor. Burada sayamadığımız daha nice değerli deneyimli ya da genç öğretim elemanı, bütünüyle haksız biçimde bu listede yer alıyor.
Zaten atılma sebepleri de bunlar. Fethullah'la, cemaatle, darbe girişimiyle uzaktan yakından ilgisi yok! Hükümetin "FETÖ" paravanıyla OHAL ilan edip eline geçirdiği yetkileri tüm muhaliflerini bastırmak için kullandığını ve giderek daha fazla kullanacağını, sermayenin kazanıp işçi ve emekçilerin daha fazla zarara uğrayacağını gösteriyor bu gelişme. Cemaatle yıllar içinde pek çok kirli ilişki içine girmiş olan AKP iktidarının, akçeli işlerle birbirine mahkûm hâle gelmiş iç içe geçmiş kadrolarıyla yürüttüğü bu sözümona temizlik operasyonları giderek daha az cemaate, daha fazla işçi ve emekçiye vuracak. OHAL bu saldırılarda işçi ve emekçileri korumasız, iktidarı ise dokunulmaz kılıyor. Bu yüzden derhal kaldırılmalıdır. Sadece kamu emekçisi sendikaları değil işçi sendikaları da OHAL'in kaldırılması için mücadeleyi yükseltmek zorundadır.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Eylül 2016 tarihli 83. sayısında yayınlanmıştır.