Çorlu’da kadınların dayanışması, halkların kardeşliği ve özsavunma kazandı!
Devrimci İşçi Partisi (DİP) militanları ve dayanışma amacıyla mahkeme önüne gelen kitle, saat 13.30’da Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu binanın önünde toplandı. Mahkemenin yapılacağı salona, altı kadın yoldaşımız ve avukatları ile beraber DİP Genel Başkanı'nın da aralarında bulunduğu izleyiciler girerek duruşmayı izlediler.
Özsavunmanın meşruluğu ve haklılığı savunuldu
Yapılan kimlik tespitinin ardından savcı, mütalaasını tekrar etti. Sonrasında yoldaşlarımızın avukatları, bir önceki duruşmada olduğu gibi, kadınların özsavunma hakkına vurgu yapan, bu hakkın meşruluğunu çok sayıda ve çeşitli türlerde delillerle ortaya koyan, Devrimci Marksist militanların sanık sandalyesine her oturtulma girişiminde olduğu gibi, dinleyenler için bir ders niteliği taşıyan savunmalarını gerçekleştirdiler. DİP’li kadın yoldaşlarımızın siyasi propaganda yaptığını, ancak bu propagandanın, herhangi bir örgütün propagandası değil, DİP’in siyasi fikirlerinin propagandası olduğunu belirterek, isnat edilen suçun maddi ve manevi koşullarının oluşmamış olmasından dolayı, yoldaşlarımıza derhal beraat verilmesini talep ettiler.
Duruşma, 6 kadın yoldaşımızın savunmaları ile devam etti. Yoldaşlarımız teker teker söz alarak dağıttıkları bildirinin arkasında olduklarını, özsavunmanın tüm kadınlar için, her yerde tartışmasız bir hak olduğunu, bunun hem evrensel bir hak niteliği taşıdığını hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarında dahi yeri olduğunu tekrar ettiler. Yoldaşlarımız, Sakarya'da, Zonguldak'ta, Kocaeli'de erkekler tarafından öldürülmeyi beklemeyen, meşru biçimde kendini savunan yani özsavunma hakkını kullanan kadınların beraat ettiklerini ifade ederek özsavunmanın Zonguldak’ta olduğu kadar Cizre’de de hak olduğunu söylediler. Devlet görevlilerinin, bölgedeki operasyonlar sırasında öldürülen kadınların bedenlerini çıplak olarak teşhir ettiğini, kadınların yatak odalarına kadar girerek aşağılayıcı yazılamalar yaptıklarını belirterek, DİP’li Kadınlar'ın devletin kadınlara yönelik bu tutumunun karşısında olduklarını, tüm bu baskılara, tacizlere, tecavüzlere ve şiddete karşı özsavunma haklarını sonuna kadar kullanacaklarını bir kere daha mahkeme salonunda haykırdılar.
Öte yandan, mahkeme girişinde, bir önceki mahkemede yoldaşımızın savunmasında geçen ifadelerden rahatsız olduğu belli olan bir çevik kuvvet polisi, bir yoldaşımızı sözlü olarak taciz etti. Elbette, yoldaşlarımız, devletin, polisin bu tür davranışları ile ilk kez karşılamıyorlar ve bunlardan yılacak da değiller. Bu tacize maruz kalan ve püskürten yoldaşımız mahkeme heyetine, "Bize ülkenin en batısı olan Çorlu’da mahkemenin kapısında üzerindeki üniforma ile bir polis bunu söyleyebiliyorsa, kim bilir bölgedeki kadınlara neler yapıyorlardır, onlar kim bilir neler yaşıyorlardır? Biz bunu söylüyoruz. Ben duruşmaya girecek olmanın sorumluluğu ile o polise yönelik bir şey yapmadım ama farklı bir durumda bu davranışa karşı her şeyi yapardım" diyerek, özsavunmanın gerekliliğine dair canlı bir örnek de sunmuş oldu.
Beraat kararı ve basın açıklaması
Kadın yoldaşlarımız mahkeme salonunda özsavunmayı yükseltirken, dışarda davanın sonuçlanmasını bekleyen diğer yoldaşlarımız ve dayanışma gösteren kurumlardan dostlarımız da "Çorlu’da 8 Mart yargılanamaz!” ve "Kadınların dayanışması yargılanamaz!" sloganlarını hep birlikte attılar. Mahkeme heyeti, verilen aranın ardından 6 yoldaşımızın da beraatine karar verdi. Kararın ardından yoldaşlarımızı mahkeme salonundan çıktıklarında alkışlar ve sloganlar eşliğinde karşıladık ve basın açıklamasını yapmak üzere belediye binası önüne yürüyüşe geçtik.
Basın açıklamasını yargılanan bir yoldaşımız okudu. Açıklamada yoldaşlarımızın, yargılamada DİP’in emekçi kadınların mücadelesine, kadınların öz savunmasının meşruluğuna, işçilerin birliği ve halkların kardeşliğine dayanan politikalarını savundukları belirtildi ve mahkeme dışında da dost kurumların ve kadın örgütlerinin temsilcileri ve Çorlulu emekçilerle birlikte örnek bir devrimci dayanışma sergilendiği vurgulandı. Devletin, emekçi kadınların haklı mücadelesine karşı polis ve yargı eliyle yaptığı bu saldırıya karşı kadın yoldaşlarımızın yükselttiği sesin, Çorlu'dan çok uzaklarda da yankılandığı, Arjantin’den Yunanistan’a, Rusya’dan İtalya’ya yoldaşlarımızın DİP’li Kadınlar ile dayanışmayı yükselttikleri ifade edildi.
Basın açıklamasında ayrıca, bu davanın kadın sorununu, emekçilerin sorunlarını ve Kürt sorununu içerdiği, haksız bir dava olduğu, DİP’li kadınların tüm bu kesimlerin haklı davalarını omuzladığı söylenerek, AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın arttığı, böyle bir zamanda DİP’li kadınların, emekçi kadınların mücadelesini mahkeme salonlarına taşıdıkları ve burjuva mahkemelerinin Çorlu’dan Sur’a, Cizre’ye, Nusaybin’e, İdil’e uzanan kız kardeşliği yargılayamayacağı, emekçi kadınların mücadelesini mahkemelerle durdurulamayacağı vurgulandı.
Basın açıklamasının ardından, yargılanan yoldaşlarımızdan Armağan yoldaş bir konuşma yaptı. Yoldaşımız konuşmasında, 6 Mart günü gözaltına alındıklarında, Çorlu’nun emekçi kadınlarını kapitalizme karşı, işyerlerinde yaşadıkları baskı ve sömürüye karşı, erkeklerden gördükleri şiddete karşı mücadeleye çağıran bir bildiri dağıtmakta olduklarını belirtti. Dağıttıkları bildirinin; kadınları kiralık işçi yasasına karşı uyardığını, taşeronun bir zulüm olduğunu söylediğini, kadınları kıdem tazminatını savunmaya davet ettiğini, kadınlara “haklarımızı savunurken, yaşamlarımızı da savunalım” dediğini söyledi. Devletin erkekleri koruduğunu, bu nedenle öz savunmayı kadınlar için bir hak olarak savunduklarını söyledi ve şöyle devam etti: “Biz bunun Çorlu’daki kadınlar için hak olduğunu söylerken dünyanın her yerindeki kadınlar için de söylüyoruz. Sur’da, Cizre’de Nusaybin’de ya da DAİŞ çetelerinin kadınlara uyguladığı şiddete karşı, kadınların köle pazarlarında satılmasına karşı, dünyanın neresinde olursa olsun eğer bir kadın tacizle, tecavüzle, ölümle tehdit ediliyorsa o kadının kendini savunması, yaşamını savunması meşrudur dedik, bildirimize yazdık, mahkeme salonunda bunu savunduk ve bugün burada yine aynısını söylüyoruz. Bundan sonra da bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz”. 8 Mart çalışması ile işçilerin birliğini, emekçi kadınların ve halkların dayanışmasını savunduklarını ve davanın en başından itibaren de bunun yargılanamaz olduğunu ifade ettiklerini belirtti. Konuşmasına şu sözlerle son verdi: “Çorlu’daki emekçi kadınla, fabrikada çalışan kadınla Sur’da, Cizre’de evi yıkılmış, yatak odalarına kadar girilmiş, çamaşırları ortalığa saçılmış kadınların çıkarı birdir. Biz kızkardeşleriz. Biz emekçileriz, ezilenleriz. Hepimizin çıkarı birdir. Devrimci İşçi Partisi bugüne kadar bunun için mücadele etti. Her zaman yaşasın işçilerin birliği dedi, yaşasın halkların kardeşliği dedi, yaşasın kadınların dayanışması dedi. Bu sesi Çorlu’da yükseltmeye, başka yerlerde, işçi kentlerinde daha da güçlü yükseltmeye devam edeceğiz. Bu yargılamalarla bu sesi susturamazsınız! Emekçilerin dayanışmasını, kadınların dayanışmasını, o gücü durduramazsınız. Bugün bu mahkemede bu tescil edilmiştir, bundan sonra durduramayacaksınız!”
Basın açıklaması yoldaşımızın konuşmasının ardından çevredekilerin de alkışlarla ve sloganlarla eşlik ederek destek vermesi ile sona erdi.