Tarih, asıl, sol liberalizmi affetmeyecek!
Daha bir gün önce “Günaydın Şansölye” diye başlık atmıştı Cumhuriyet gazetesi. Şu mantıkla: “Sığınmacı pazarlıklarının ‘başmüzakerecisi’ Angela Merkel, eleştirilere daha fazla kayıtsız kalamadı. Alman parlamentosuna hitap eden Merkel, Türkiye’ye açık çek vermeyeceklerini ifade etti. Merkel ‘Gayet açık ki Türkiye’ye basın özgürlüğü ya da Kürtlere yönelik muamele konusundaki kanaatlerimizi iletiyoruz’ dedi.” Böyle şeyler insanı utandırıyor. Cumhuriyet ve onun artık çocuk yaşta olmayan yöneticileri, Merkel’in bu sözlerinin ciddiye alınamayacağını, sadece kendisini eleştiriler karşısında sağlama alma çabasının ürünü olduğunu gerçekten anlamıyor olabilirler mi? Anlamıyorlarsa onlara yazık. Anlıyor ama halkı aldatmaya çalışıyorlarsa halka yazık!
Bir gün önce bunları yazmışlardı. Sanki Alman emperyalizminin başı Türkiye’ye demokrasi getirme görevini hatırlamış gibi. Sanki öyle bir görevi varmış gibi. Sonra ertesi gün büyük bir hiddete kapıldılar ve “Tarih bu anlaşmayı affetmeyecek!” diye manşet attılar birinci sayfalarına. Nasıl dramatik! Ne düş kırıklığı! AB emperyalizmi kendi çıkarlarının peşine düşmüş, Türkiye’ye demokrasi empoze etmiyor ya, tarih bunu affetmeyecekmiş!
Kısa bir yazı
Bu, kısa tutulması en kolay yazı. Uzun yazılmamasının bir nedeni, burada anlatılacak olan her şeyin arka planının Gerçek sitesinde çok yakında yayınlanan bir yazıda, “Midilli kriterleri” yazısında anlatılmış olması (bkz. http://gercekgazetesi.net/karsi-manset/midilli-kriterleri). Bir zamanların ünlü ve çok demokrat “Kopenhag kriterleri”nin nasıl “Midilli kriterleri”ne dönüştüğünü o yazıda izlemek mümkün. Başka türlü söylenirse, mülteci sorununun köşeye sıkıştırdığı Avrupa Birliği, nasıl AKP’ye destek veriyor, bunu kolaylıkla izlemek mümkün.
Peki, bu yazıda ne söylemek istiyoruz? Sadece şunu: Sol liberalizm, AKP konusundaki teşhis ve tespitlerinin bütünüyle iflas ettiğini zaten görmüştü. Bunu çok çeşitli bağlamlarda ortaya koymuştuk. Şimdi aynı ekol, Avrupa Birliği’nden demokrasi beklentisinin de çöktüğünü görüyor. Ne acıklı! Bütün bunların arka planında da Türkiye’nin “modern” bir kapitalizm ile “demokrasi”ye ulaşması için yıllardır gösterilen çabaların göz göre göre yanlış olduğunun anlaşılması var.
Bir yazımızı kaynak göstereceğiz. “Burjuva Sosyalizminin Düşman Kardeşleri: Liberal Sol ve Ulusal Sol” başlığını taşıyor. Devrimci Marksizm dergisinin Kasım 2006 tarihli 2. sayısında. Yani 10 yıl olmuş yayınlanalı. O yazı, başlığının da ifade ettiği gibi Türkiye solunda baskın çizgiler olan liberal sol ile ulusalcı solu inceliyor ve eleştiriyor. İkincisi bu yazıda tartışma konusu değil. İlkine ilişkin yazının ana tezleri, şu altbaşlıklarda dile geliyor:
“Programatik hedef: Modern kapitalizm ve demokrasi”
“Strateji: AB üyeliği”
“Yöneliş: ‘Liberal’ burjuva partilerine destek”
“Liberal” burjuva partileri Özal’ın ANAP’ı ve Demirel’in DYP’sinden sonra AKP idi. İflasla sonuçlandı! Ama bu sadece taktik hattın yenilgisi anlamına geliyordu.
Oysa AB demokrasinin kendisi idi.Onun sol liberalleri yaya bırakması, stratejik hattın bozguna uğraması anlamına geliyor. Ama kimse hâlâ oralı değil. Özeleştiri kapasitesi kalmayan bir akım düşünsel hayatiyetini yitirmiştir!
Afyon
Sol liberalizmin Avrupa Birliği macerası sadece düşünsel bir yara değildir. Türkiye’nin sol hareketine, Kürt hareketi de dâhil olmak üzere yolunu şaşırtmış, toplumsal muhalefeti bir bütün olarak uyuşturmuştur. 1995’i, Gümrük Birliği’nin AB hayallerinin dönüm noktası olarak alırsak, şimdi 20 yıl sonra rüya sona eriyor, ama elde avuçta bir şey kalmamıştır.
Yalnızca, Avrupa Birliği'ni değil, işçi sınıfını çıpa olarak alan Marksizm.