Sürpriz! Putin Lenin’i değil Stalin’i seviyor!
Rusya’nın “ulusal çıkarları”nın bekçisi, kapitalizmin yeniden tesisinin güvenlikçisi Vladimir Putin, ülkenin Stavropol kentinde düzenlenen bir panelde içini açmış, adaşı Vladimir İlyiç Lenin’e cepheden saldırmış. İsabet olmuş!
Putin’in Lenin’e siteminin bir yönü Çar’ı savunma anlamına geliyor. Çar’ın ve ailesinin zalimce öldürüldüğünü söylüyor. Bir devrim döneminde, kendisi zalimin zalimi, “Çar” kelimesinin neredeyse bütün dillerde “zalim” ve “despot” anlamına gelmesine yol açacak kadar gaddar bir despotun ortadan kaldırılmış olmasını bugün bir yüzyıl sonra “zalim” diye nitelemek epeyce tarih anlayışından yoksun olmak demek. Putin’i ilgilendirmese de biz hatırlatalım: Fransız devrimi önderleri de kraliyet ailesini benzer bir sona layık görmüştü. Devrimler sınıfların ölümüne hesaplaştığı tarihsel dönüm noktalarıdır.
Putin, anlaşıldığı kadarıyla, bir de Lenin’in yüzlerce papazı katlettiğini iddia etmiş. Bu konuda bütün karşı devrimciler müsterih olabilir. Lenin’in papaz öldürme konusunda hiçbir tutkusu yoktu. Hatta 1905 devriminde, bütün solun ve işçi hareketinin yanı sıra, yarı devlet ajanı olan Papaz Gapon’a “ilkeli güç birliği” bile önermişti. Buna karşılık, 1917 devrimi ertesinde, on dört emperyalist ülke tarafından askeri, siyasi ve mali olanaklarla desteklenen karşı devrim cephesine (“beyazlara”) karşı üç yıl boyunca verilen iç savaşta karşı devrimin yanında yer alanların bir bölümü haklı olarak öldürüldü. Yani o papazlar papaz oldukları için öldürülmedi. Karşı devrimci oldukları için öldürüldü. Hiçbir karşı devrimcinin aynı zamanda papaz olduğu için hayatının bağışlanması gerekir diye bir ilke yoktu ve bugün de yoktur!
Ama Putin’in Lenin’e esas eleştirisi, federal bir devlet kurmasından, bütün ulusların eşitliğini savunmasından, bütün uluslara federasyondan ayrılma hakkını saklı tutmasından dolayı. Böylece Rusya’nın altına bir saatli bomba yerleştirdiğini söylüyor. Hoş geldin büyük Rus şovenizmi, hoş geldin Stalin!
Putin’in hakkını vermek gerekir. Lenin’in Sovyetler Birliği konusundaki kavrayışını, devlet modelini gayet güzel anlatmış. Lenin, Rus şovenizminin önyargılarının maalesef Bolşevik Partisi saflarına bile sızmış olmasına karşı büyük bir mücadele açmıştı. 1922 yılı sonunda Sovyet devleti hiçbir ulusun adını taşımayan (“Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği”, SSCB), bütünüyle proletaryanın enternasyonalist ideolojisinin gereklerine uygun bir işçi devleti olarak kurulduysa, bu Lenin’in hasta yatağından parti içindeki Rus milliyetçilerine karşı verdiği kararlı mücadelenin bir ürünüydü. Onlar Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ni, yani Lenin’in SSCB’sinde sadece Rusya’yı kapsayacak olan siyasi birimin adını bütün Sovyet devletine veren ve böylece Rus ulusunu, ötekileri bir ölçüde gözetmekle birlikte onlardan üstün bir konuma yerleştiren bir devlet modelinden yanaydılar. Lenin “hasta yatağımdan bir kalkayım, onları bütün sağlam dişlerimle parçalayacağım” dediği bu Rus milliyetçilerine savaş açtı ve son zaferini kazandı!
Putin’i Lenin’in politikasında en üzen şey bu işte! Lenin’in her türlü milliyetçiliği aşan, geride bırakan, halkları proletarya enternasyonalizminde birleştiren yanı. Lenin’i despotlukla, diktatörlük düşkünlüğüyle, gaddarlıkla eleştiren burjuva aydınlarına Putin istemeden bir tekzip yazdı. Bu çağda, halklar arasındaki eşitsizlik en azgın haliyle devam ederken, demokrasinin en önemli boyutlarından birini ulusal sorun, yani ulusların gerçekten eşitlenmesi sorunu oluşturur. Modern çağda bu konuda Lenin kadar demokrat başka bir tek şahsiyet yoktur! Putin de Lenin’den o yüzden şikâyetçi!
Putin, sadece Lenin’e saldırmakla kalmamış. Stalin’in üniter devlet (bizde fetiş haline gelmiş olan tekçilik) yanlısı olduğunu da kaydederek Stalin’i Lenin’in karşısına koymuş. El hak, durumu anlatması yine birçok Stalinistten daha isabetli. Lenin enternasyonalist, federalist, Stalin milliyetçi, üniterci. Güzel. Yalnız Putin tarihten hiçbir ders alamadığını da kanıtlıyor. Temel iddiası Lenin’in federalizmi ile dünkü SSCB’nin, bugünkü Rusya Federasyonu’nun temeline saatli bomba koymuş olduğu. Okuyucularımızın bazılarının bile bu argümanın çekiciliğine kapılacağını tahmin edebiliyoruz.
Küçücük bir sorun var. Lenin’in federalizmi kısa bir tarihsel parantez dışında uygulanmadı! Buna karşılık Stalin’in politikası onyıllar boyunca uygulandı. Şimdi eski Sovyetler Birliği dağıldıysa, faturasını uygulanmayan Leninist federalizme çıkarmak yerine Stalin’in Rus şovenizmine çıkarmak çok daha akla uygun.
Ama Putin’in derdi üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Onun gibi ezilen halklara düşman bir burjuva politikacısından başka ne beklenir?
Bazı turistik eşya satıcıları, burjuva ideolojisine kapılarak şöyle bir matruşka seti hazırlıyor: En dışta Putin, onun içinde Yeltsin, sonra sırasıyla Brejnev, Stalin, Lenin. Buna göre, Putin’in politikasının özü Lenin’den geliyor. Bu seti piyasadan çekseler daha doğru olacak. Baksanıza adam kendisi benim politikamın özü Stalin’den gelir, Lenin başımızın belası demiş!