Mısır’da seçimlerin ilk aşamasından sonuçlar: sandıklarda siftah yok
Mısır’da yeni mecliste görev alacak milletvekillerinin belirleneceği seçimlerin ilk aşamasının, ilk turu için oy verme işlemleri tamamlandı. Ezici çoğunluğu Sisi rejimini destekleyen parti ve bağımsız adayların kendi aralarında yarıştıkları seçimin bu ilk aşamasında sandığa gitme oranının düşüklüğü, Mısırlıların bu meclisten ve Sisi rejiminden bir beklentilerinin olmadığını gösteriyor. Diğer yandan, seçim sisteminin de çeşitli düzenlemeler vasıtasıyla kapıları muhalefete kapatmış olması ve bir dizi başka önlem, Sisi’nin, üçte iki çoğunluğunun oyuyla kendisini görevden alabilecek bu tür bir meclis bileşiminin oluşma riskini şansa bırakmayacağını göstermiş oluyor.
Meclis seçimleri, 2013 yılının Temmuz ayında gerçekleşen darbeden bu yana bir meclise sahip olmayan Mısır’da, darbe yönetiminin ilan etmiş olduğu ve ülkeyi demokrasiye götüreceği iddia edilen “yol haritasının” üçüncü aşamasını oluşturmakta. Bahsi geçen planın 2014 yılının Ocak ayında tamamlanmış olan ilk aşaması, bir anayasa hazırlanması ve referanduma sunulmasıydı. İkinci aşama ise, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasıydı. Bu seçimler de aynı yılın Haziran ayında gerçekleştirildi.
Üçüncü aşamayı oluşturan meclis seçimlerinin 2015 yılının Mart ayında yapılması planlanıyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin, seçim kanununda yeni anayasaya aykırı maddeler bulması nedeniyle seçimler, içinde bulunduğumuz Ekim ayına ertelenmişti.
Nasıl bir seçim?
88 milyon nüfusa sahip olan ülkede, meclisi oluşturacak 568 milletvekilini seçecek 55 milyon seçmen bulunuyor. Seçim sistemi ise, son düzenlemelerin ardından karmaşık bir hâl almış durumda. 420 milletvekili herhangi bir partiye üye olmayan bağımsız adaylar arasından seçimle, 120 milletvekili partilerin gösterdikleri adaylar arasından yine seçimle, 28 milletvekili ise bağımsız adaylar arasından doğrudan cumhurbaşkanı tarafından atamayla belirlenmekte. Bu 28 kişilik kontenjan, Mübarek döneminde uygulanan ve şimdilerde “hortlatılan” bir uygulama.
Meclisin büyük çoğunluğunun bağımsız adaylar arasından seçilecek olması, Mübarek dönemine bir dönüş anlamına geliyor. Seçim öncesindeki propaganda ve benzeri masrafların yüksekliği hesaba katıldığında, meclisin büyük çoğunluğu, bu maliyetlere katlanabilecek varlıklı kesimlerden oluşacak. Nitekim bu bağımsız adayların, seçim öncesindeki çalışmalarında siyasi meselelere veya Mısır halkının acil sorunlarına değinmek yerine, kendi bağlantılarını ve güçlerini ön plana çıkarmaları, meclisin nasıl bir yer olacağını gösteriyor. Zaten seçimden önce adaylık başvuruları kabul edilen 5500 kadar bağımsız adayın yarısına yakını Mübarek’in eski partisinden gelmekte ve neredeyse tamamına yakını da Sisi rejimini desteklemekte.
Sadece 120 milletvekilliği için yapılan parti listeleri oylamasında ise, bir seçim bölgesinde en yüksek oyu alan partinin listesi seçimi blok halinde kazanmış oluyor. Bu durum muhalefet partilerinin, Sisi destekçisi büyük bloklar karşısında hiçbir şanslarının kalmaması sonucunu doğuruyor. Bunun dışında, muhalefet partilerinin mecliste yer almasını güçleştiren bir diğer uygulama parti listelerinde yer alan adaylara dair kota uygulamaları. İlk bakışta oldukça demokratik görünen bu uygulamaya göre, 15 kişilik bir parti listesinde 7 kadın, 3 Hıristiyan, 2 işçi veya çiftçi ve 1 engelli aday bulunması şart. Oysa belirli bir kitleselliğe ulaşmamış partilerin bu kadar ayrıntılı özelliklere sahip adaylardan bir liste yapmaları, hele ki adayların sudan bahanelerle adaylıklarının reddedildiği bir ortamda, imkânsız olmasa da ona gayet yakın.
Meclis seçimleri, seçimleri takip edecek yeterli yargıç olmadığı gerekçesiyle, iki aşamada yapılıyor. İlk aşamada 27 ilin 14’ünde (Yukarı Mısır ve Batı Delta seçim bölgelerinde) seçim yapıldı. 22 ve 23 Kasım tarihlerinde yapılacak ikinci aşamada ise kalan illerde (Kahire-Orta Delta ve Doğu Delta’da) seçim yapılacak.
Hangi partiler veya ittifaklar yarışıyor?
Müslüman Kardeşler örgütünün darbe yönetimi tarafından terörist örgüt olarak ilan edilmesi ve ardından gelen baskılar, hareketin siyasi parti örgütlenmesi olan Hürriyet ve Adalet Partisi’nin de kapatılması sonucunu doğurmuştu. Müslüman Kardeşler hareketi, seçimleri boykot ediyor. Ancak boykota çağrı için etkili bir siyasi çalışma ve propaganda yapabilmesinin önünde ciddi engeller bulunuyor.
Müslüman Kardeşler’in yanı sıra, Baradey’in Destur Partisi, Trotskist bir gelenekten gelen Devrimci Sosyalistler, başka bir sosyalist yapı olan Ekmek ve Hürriyet Partisi, İslamcı partilerden İnşa ve Kalkınma Partisi, Vatan Partisi, Merkez Partisi ve daha birçok siyasi yapı; seçimleri boykot ediyor. Bazı partiler de, boykot kararı açıklamaksızın sadece seçimlere girmiyor.
Bunları dışarıda bıraktığımızda, geriye 120 kişilik kontenjan için liste açıklamış 7 oluşum kalıyor. Bunların başında, “Mısır Sevgisi Uğruna” adlı seçim ittifakı bulunuyor. Muhaliflerin alaylı biçimde “Sisi Sevgisi Uğruna” adını verdiği ittifakın başında Mübarek döneminde istihbarat teşkilatında görev almış bir isim olan Seyf El-Yezel bulunuyor. Bu ittifak, Sisi destekçisi grupların en güçlü ittifakı olarak öne çıkıyor ve rakiplerinin aksine, 4 seçim bölgesinin tamamında seçime giriyor. Darbe öncesinde Mursi’ye karşı 20 milyondan fazla imza toplamış ve darbe sonrasında ordunun kuyruğuna yapışmış olan Temerrüd hareketi, Mübarek’in eski partisinden unsurların kurduğu Modern Mısır Partisi ve benzeri partiler; bu yapının bileşenleri arasında yer alıyorlar.
Mısır Sevgisi Uğruna adlı ittifak dışında, yine Sisi rejimini destekleyen partilerin oluşturduğu Nida Mısır, Arap Sosyalistleri ve Nasırcıların bulunduğu Mısır koalisyonu, Cumhuriyetçi İttifak, Bağımsız Ulusal Yeniden Uyanış Bloku gibi daha küçük şemsiye örgütler de seçime giriyorlar.
Forsan Mısır adlı, bir grup emekli general tarafından kurulmuş olan ve Mısır’ın demir yumrukla idaresi, gösteri yapanların vurularak öldürülmesi gibi önerileri bulunan partiyi bir kenara bırakırsak, seçimlerde tek başına yarışan en önemli politik grup, Selefi İslamcıların en güçlü siyasi örgütü durumunda bulunan Nur Partisi. Devrim sonrasındaki süreçte İhvan’ın ardından en büyük siyasi güç olarak sahneye çıkan Nur Partisi, darbeyi savunduğu için pek çok İslamcı tarafından Zur (sahtelik) Partisi olarak adlandırılır hâle gelmişti. Seçim öncesinde çok sayıda genç üyesi gözaltına alınmış bulunan partinin yöneticileri, her türlü zorluğa karşılık seçime girerek mücadele edeceklerini açıklamışlardı.
İlk sonuçlar
Seçimin bu ilk aşamasının sonuçları belli olmaya ve açıklanmaya başlandı. Elbette kesin resmi sonuçlar Aralık ayında açıklanacak. Ancak şu ana kadar elde edilen bilgilerden, seçime katılım oranının rekor düzeyde düşük olduğu göze hemen çarpıyor. Seçim Komisyonu tarafından %26,56 olarak açıklanan katılım oranı, rejimin, kamu emekçilerine seçimin ikinci günü yarım gün tatil vermesi, 500 Mısır Pound’u (55 Euro) tutarındaki oy kullanmama cezasının seçime katılmayanlardan mutlaka tahsil edileceğinin sürekli dile getirmesi gibi önlemlerine rağmen ortaya çıktı. Her ne kadar Mısır’da sandığa gitme oranları tarihsel olarak hep düşük olmuşsa da, bu oran, Mısır halkının Sisi rejimine ciddi bir tepkisi olarak okunmalıdır.
Ayrıca Mısır gazeteleri oy kullanmaya giden kitlenin sadece çok sınırlı bir bölümünün gençlerden oluştuğunu aktarıyor. Arap devrimlerinin aynı zamanda “gençlik devrimi” olarak da adlandırıldığını unutmamak gerekli. Devrimin itici gücü olan gençler, Sisi’nin işlerini yapacak bir meclisten bir şey beklemiyorlar. Toplumu cendere içine almış olan rejimin gösteri yasağı gibi uygulamaları bu tepkinin açığa çıkmasını şu aşamada elbette olanaklı kılmıyor. Ancak, örneğin seçimin yapıldığı günlerde sosyal medyada “#NoOneWent” (kimse gitmedi) başlığı inanılmaz bir popülariteye ulaştı. Diğer yandan Sisi yanlılarının düşük katılıma dair açıklaması ise, siyaset bilimcileri dahi dehşete düşürecek cinsten: halk sandığa gitmiyor, çünkü meclisi gereksiz buluyor, bunun yerine Sisi’ye güveniyor!
Nihayetinde, yeni meclisten kimse bir şey beklemiyor. Meclisin en önemli uğraşı, Sisi emrindeki baskıcı bir burjuva hükümetinin işini kolaylaştırmak olacak. Ayrıca, yeni meclis ve hükümet, öncelikle darbe yönetiminin ortada bir meclis yokken yaptığı yasal düzenlemeleri onaylamakla yükümlü olacak. Sisi, darbeden bu yana ülkeyi bir meclis olmadan yönettiği için; o günden bu güne çıkarmış olduğu çok sayıda kanun hükmünde kararnamenin, şimdi bu meclis tarafından onaylanması gerekiyor. Bunu yapmak için yeni meclisin 15 günü var. Yani kendilerinden önceki çok sayıdaki düzenlemeyi tartışmaya vakitleri dahi olmayacak. Önlerine gelen her düzenlemeye imza atacaklar. Görülen o ki bu meclis, “Augeas’ın ahırlarına” benzeme açısından emsallerine ciddi fark atacak.
İlk sonuçlara göre, seçimin birinci aşamasında oy kullanılan bölgelerde partilere ayrılan 60 milletvekilliği koltuğunun tamamı, tahminler doğrultusunda Mısır Sevgisi Uğruna adlı ittifaka gitti. Diğer yandan, bu iki bölgede 226 koltuk için yarışan 2548 bağımsızdan sadece 4’ü ilk turda milletvekili olmaya hak kazandı. Kalan koltuklar için ise ikinci eleme turu yapılacak.
Nur Partisi, kalesi konumundaki İskenderiye’de Mısır Sevgisi Uğruna adlı ittifak karşısında yenilgiye uğradı. Ayrıca kendisine yakın görüşlere sahip 160 bağımsız adaydan sadece 24’ü ikinci tura kalabildi. Bu durum, her ne kadar parti kadroları Sisi rejiminin kendilerine yönelik baskılarını ve seçimin düzenleniş şeklini eleştirseler de, Selefilerin, darbeye destek vermenin bedelini ödediklerini gösteriyor. İskenderiye ve bir dizi başka yerde hem seçimi kaybetmeleri hem de eskiden Nur’a oy veren seçmenlerinin sandığa gitmemiş olması aslında bir hezimet. Buna karşılık Nur Partisi, daha az oy alacağı ikinci turda da yarışa devam edeceğini duyurdu.
Selefilerin kendi kalelerinde bile yenilmekte olmaları ve yukarıda açıkladığımız şekliyle özellikle “bağımsız” adayların yarısına yakınının Mübarek döneminin “fülul” adı verilen kalıntıları olması, eski rejimin ülkeye yıllarca musallat olmuş kadrolarının “sıhhat ve afiyetinin”, dolayısıyla Mısır burjuvazisinin de “sıhhat ve afiyetinin” hızla restore edildiğini gösteriyor. Sadece seçimlerle bağlantılı olmamak kaydıyla, devrim/isyan kampının da, kendi örgütlenmesi aracılığıyla kitle hareketinin hegemonyasını ele geçirmekten şu an için uzak olduğunu söylemek olanaklı.