Lev Trotskiy: İşçilerin ve köylülerin Kızıl Ordusu'nun kurucusu
Lev Trotskiy, Ekim Devrimi'nin V.I. Lenin'le birlikte iki büyük önderinden biri olarak tarihe geçmiştir. Trotskiy, Ekim Devrimi'nin teorisini yapmıştı. 1905 Devrimi'nin deneyimi ışığında Sürekli Devrim kuramını geliştirmiş ve bu kuram Ekim Devrimi ile adeta pratik olarak uygulamaya konmuş ve başarıya ulaşmıştı. Trotskiy, Ekim Devrimi'nin örgütleyicisi oldu. Petrograd Sovyeti'nin Askeri Devrimci Komitesi'nin başkanı sıfatıyla ayaklanmayı bizzat o yönetti. Devrimin temsilcisiydi. Çiçeği burnunda işçi devletini, Dışişleri Halk Komiseri sıfatıyla köklü emperyalist devletler karşısında temsil eden de o oldu.
Lenin, işçi sınıfının bu büyük devriminin baş mimarıydı. Devrimin partisi onun partisiydi. Trotskiy'in sözleriyle o olmasaydı devrim olmazdı. Ama Lenin'in sözleriyle de bir kez Bolşevik Partisi'ne katıldıktan sonra Trotskiy'den daha iyi bir Bolşevik yoktu ve bu boş bir iltifat değildi. Gerçekten de öyleydi ve bu yüzden Lenin ve Bolşevik Partisi, en hayati görevlerde devrimin hayat memat meselelerini çözmek için hep Trotskiy'i görevlendirdi. O hiçbir zaman bir komplocu olmadı. Ama ayaklanmayı yönetme ve Kışlık Saray işini halletme görevi ondan başkasına verilemezdi. O bir diplomat değildi ama en kritik anda Almanlarla barış görüşmeleri sırasında işçi devletinin baş müzakerecisi Trotskiy olacaktı. O bir asker değildi. Ama iç savaş gelmiş çatmıştı ve devrimin ölüm kalım savaşında komutanlık yapma görevi de yine ona düşecekti.
Trotskiy askerlik ve savaşla ilgili birikiminin pratik kısmını Balkan Savaşı sırasındaki muhabirlik faaliyetinden, teorik bölümünü ise doğal olarak kitaplardan edindi. Herhangi bir askeri okulda eğitim görmedi. Meslekten asker değildi. Meslekten devrimciydi. Bu onun en büyük avantajıydı. Çünkü ona verilen görevde, ondan sadece komutanlık yapması değil komuta edeceği orduyu sıfırdan kurması bekleniyordu.
Sınıf ordusu
Ekim Devrimi'nin askeri aygıtı; Petrograd'ın bahriyelilerinden, devrimci askerlerden, partinin etrafında örgütlenmiş olan silahlı işçilerden oluşan Kızıl Muhafızlardan oluşuyordu. Bu güçlerle önce Kışlık Saray, sonra bir hafta içinde de Kremlin ele geçirilmiş ve hem Rusya'nın hem de işçi sınıfının en büyük iki kenti kontrol altına alınabilmişti. Ama Trotskiy'in deyimiyle Ekim Devrimi kolay kazanmıştı. Esas büyük savaş yeni başlıyordu. Devrim sadece Almanların değil İngilizlerin, Fransızların, Japonların ve Amerikalıların, kelimenin gerçek anlamıyla yedi düvelin desteklediği karşı devrimci beyazlarla savaşmak zorundaydı. Bu da eldeki mevcut güçlerle mümkün değildi.
Kızıl Ordu kurulacaktı. Trotskiy'in tüm emir ve talimatlarında andığı şekliyle İşçilerin ve Köylülerin Kızıl Ordusu. Tarihteki tüm ordular gibi Kızıl Ordu da toplumun çoğunluğunu meydana getiren emekçi sınıflardan oluşturulacaktı. Ancak tarihte ilk defa bir ordu açıkça deklare edilmiş biçimde sınıf prensibine dayanarak kuruluyordu.
Bu ordu teknik açıdan diğer ordulara benzeyecek, daha doğru bir ifadeyle bu ordunun teknik olarak düşmanın ordularından geri kalır yanı olmayacaktı. Ama Kızıl Ordu özü ve niteliği itibariyle burjuva ordularının tam zıddı bir özelliğe sahipti. Bu ordunun askerleri ilk defa yönetici azınlığın menfaatleri için değil kendilerinin ve toplumun çoğunluğunun menfaatleri için çarpışacaktı. Bu, tüm yoklukların ve olanaksızlıkların içinde Kızıl Ordu'nun bağrındaki bitmez tükenmez güç kaynağıydı.
Zorunlu askerliğe geçiş
Trotskiy, orduyu ilk başta gönüllülük temelinde kurmaya yöneldi. Kendi ifadesiyle bu, işçi demokrasisinin bir gereği değil mevcut durumun dayattığı bir zorunluluktu. Ordu bir belkemiği etrafında inşa edilmeliydi ve bu belkemiği ancak bu ordunun hizmet ettiği davayı benimseyen ve bu uğurda savaşmak isteyen gönüllülerden, işçi sınıfının bilinçli kesimlerinden oluşturulabilirdi. Trotskiy, işçilerin ileri katmanlarının oluşturduğu merkez etrafında adım adım halkalar halinde genişleyen bir biçimde orduyu inşaya girişti. İşçilerden sonra orduya katılacak köylüler için başkasının emeğini sömürmeme şartı koydu. Böylece ordu işçilerin ve başkasının emeğini sömürmeden geçinen yoksul köylülerin ordusu oldu. Sınıfsal temellerde ordunun belkemiği sağlamlaştırıldıktan sonra giderek gönüllülük ilkesinden zorunlu askerlik uygulamasına geçildi.
Tüm sınıflardan erkekler için askeri eğitim ve askerlik hizmeti zorunlu hale getirildi. Kadınlar ise istedikleri takdirde erkeklerle aynı temelde askeri eğitim alma hakkına sahipti. Kızıl Ordu'nun, büyümesi ile birlikte hem gücü hem de sorunları arttı. En büyük sorun ordunun beslenmesi meselesiydi. Toprak sahipleri tahıllarını orduya vermek istemiyor ya da istedikleri fiyattan satmak istiyorlardı. İşçi iktidarı, toprak sahipleri ile uzlaşmadı. Çiftçilerin tahılına zorla el koymadı. Sınıf ordusu sınıf mücadelesiyle beslendi. Kırın yoksul köylüleri toprak sahiplerine karşı seferber oldular. Gerektiğinde toprakları işgal ettiler. Toprak sahiplerinin işgal edilen topraklarından elde edilen ürünler, hem yoksul köylülüğün geçimini sağlamaya hem de orduyu beslemeye yetecek miktardaydı. Ukrayna tahıl savaşlarının en çetin geçtiği bölge oldu.
Çarlık ordusunun eski subayları devrimin hizmetinde
Diğer büyük sorun ordunun komuta kademesiydi. İşçiler ve köylüler yıllarca asker olarak savaştılar. Ama askerlik sanatını tüm incelikleriyle ve komutanlık düzeyinde öğrenme ayrıcalığı sadece varlıklı sınıflara mahsustu. Kızıl Ordu, Çarlık ordusunda görev yapmış eski subayları görevlendirmek zorunda kaldı. Trotskiy, askerliğin kendine özgü gerekleri olduğunun bilincindeydi. Eski ordunun subaylarını istihdam ederken askeri konularda onlara tam yetki veriyor ama mutlaka yanlarına birer siyasi komiser yerleştiriyordu. Komiserlerin görevi askeri kararlara karışmak değildi. Bu kararların devrimin çıkarına olup olmadığını denetlemekti. Böyle bir durum olduğunda yani subaylar ihanet içine girerse, tutuklama dâhil gerekli tedbirleri alma yetkisi komiserdeydi. Ayrıca tüm ordu birimlerinde komünist hücreler kuruluyor, partili askerler, orduda durmaksızın komünist propaganda yaparak bilinç aşılıyordu. Çarlığın yağmacı ordusunu bozguna uğratan propaganda, şimdi işçilerin ve köylülerin devrimci ordusunun temel direği olmuştu. Bir komünist askerin haklar açısından ve koşulları itibariyle herhangi bir askerden en ufak bir ayrıcalığı yoktu. Sadece görev ve sorumlulukları fazlaydı. Üstelik ihmalde bulunan hata yapan komünist askerler çok daha sert şekilde cezalandırılıyordu. Diğer askerlere ise hatalarını düzeltmeleri için daha müsamahakâr davranılıyordu.
Trotskiy, Çarlık ordusunun eski astsubaylarını, kurduğu askeri akademilerde hem askeri hem de siyasi eğitime tabi tutarak yeni kızıl subaylar olarak yetiştirdi. Her ne kadar pek çok eski subay sadık ve samimi bir biçimde Kızıl Ordu'ya hizmet etse de Trotskiy tüm komuta kademesini kızıl subaylardan oluşturmayı stratejik bir hedef olarak benimsemişti.
Kızıl disiplin
İşçilerin ve Köylülerin Kızıl Ordusu'nda tam ve kesin bir disiplin vardı. Ancak bu disiplinin kaynağı baskı değil ezilen sınıfların davasının haklılığı ve bu haklılığın bilince çıkarılmasıydı. Komutanların emirlerine uymak kati bir zorunluluktu. Ama komutanların askerleri bırakın ezmesi, onlara karşı kaba davranması bile kabul edilmiyordu. Trotskiy, komutanların askerlere "sen" diye hitap etmesini dahi ilkelere aykırı buluyordu. Öte yandan disiplinsizlik hoş görülmüyor, ihanet ise ölümle cezalandırılıyordu.
Kızıl Ordu bir milis kuvveti değildi. Düzenli ordu yapısına sahipti. Ancak Trotskiy ve Bolşevik Partisi milis yapısı ile düzenli orduyu sentezlediler. Adım adım Kızıl Ordu'yu yerleşim birimlerine paralel biçimde örgütlediler. Her bölge o bölgenin sakinleri tarafından oluşturulmuş ordular tarafından savunulacaktı. Bunun için yerel bir askeri örgütlenme ağı kuruldu. Bu askeri ağ, Sovyetlerle doğrudan ilişki içinde çalışmalarını yürüttü.
Trotskiy işte bu temellerde Kızıl Ordu'yu kurdu. Bilimsel sosyalizmi askerlik sanatına uyguladı. Askerlik sanatının tarihten süzülüp gelen ilkelerini ise sosyalizmin hizmetine sundu. Meşhur Zırhlı Treni ile cephe cephe dolaşarak kendi kurduğu orduya bizzat komutanlık etti. Trotskiy'in Kızıl Ordu'yu üzerinde inşa ettiği temel prensipler, ondan sonra emperyalizme ölümcül darbeler indiren Vietnam, Kore ve Çin halk orduları tarafından da benimsendi. Trotskiy kurduğu orduyu, emperyalizmin işbirlikçilerinin, toprak sahiplerinin ve burjuvazinin savaş makinesinin üzerine acımasızca sürdü. Sınıf düşmanını ezmekte hiçbir tereddüt göstermedi. İhaneti affetmedi. Milliyetçilikle değil Komünist ideallerle saflarını güçlendirdi, hamasetle değil ajitasyonla askerlerini cesaretlendirdi, kurduğu orduyla partiye hâkim olmayı hiç düşünmedi, onun yöntemi partiyle orduyu kurmak ve yönetmekti. İşçi sınıfına güvendi ve onun etrafında kurduğu İşçilerin ve Köylülerin Kızıl Ordusu'yla zafere koştu.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2015 tarihli 72. sayısında yayınlanmıştır.