Burjuva demokrasisi nedir?
Önce 7 Haziran seçimlerinin nasıl yorumlandığına ve seçimlerden sonra neler yaşandığına kısaca bakalım.
Seçimin ertesi günü, 8 Haziran tarihli Sabah gazetesi “iktidarsız sandık”, Star gazetesi “zor dönem”, Güneş gazetesi “kâbus geri döndü” başlıklarını atmıştı. Aslında her üç manşette de anlatılmak istenen basitti: Alttan alta “bu sefer olmadı, bir seçim daha yapalım” deniyordu dolaylı olarak. Koalisyon, tam da Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi kâbustu, üstelik HDP’nin barajı geçmesi de tek başına iktidarı engellemişti, bu nedenle erken seçim zorunluydu. Nitekim kendisini İslamcı olarak tanımlayan gazeteler Tayyip Erdoğan’ın niyetini yukarıdaki gazeteler gibi dolaylı yollarla değil, doğrudan söylemişlerdi: Yeni Şafak “erken seçim”, Yeni Akit “çözüm erken seçim” manşetleri ile çıktı 8 Haziran sabahı.
Aynı gün, Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan, seçim sonuçlarını yorumlarken “HDP çözüm sürecinin filmini yapar artık” dedi. Böylece Kürt sorununda nasıl bir politika izleyeceklerinin de ipuçlarını vermiş oldu. Nitekim Temmuz sonlarına gelindiğinde IŞİD’i hedef alıyoruz denilerek PKK hedefleri defalarca bombalandı, şehir merkezlerinde sayısız operasyon yapıldı. Bu olan biteni anlamak hiç de zor değil, belli ki tekrar iktidara gelebilmek için ülkede bir iç savaş çıkartıldı. İktidarlarını korumak istiyorlar, çünkü başta Cumhurbaşkanı olmak üzere 13 yıllık iktidarları boyunca çok suç işlediler ve bunun hesabının bir gün sorulacağının farkındalar.
Anlaşılan o ki iktidardayken “halk iradesi” diye tutturanlar iktidarı kaybedeceklerini anladıklarında halk iradesini bütünüyle hiçe saymaktadır. Peki, bütün bu olan bitenler bizlere burjuva demokrasisi hakkında neler söylemektedir?
En baştan söylemek gerekirse, iktidarın sürekli vurguladığı “halk iradesi”nin aslında ne tür bir kandırmaca olduğu, burjuva demokrasisinin halkın iradesine saygı duyulmasıyla hiçbir ilgisinin olmadığı böylece ortaya çıkmış oldu. Demek ki burjuva demokrasisinin formülü şöyledir: Bir siyasal parti, “halkın gerçek çıkarlarını temsil ettiği” için, halkın iradesini ifade ettiği için iktidar olduğunu düşünür; oysa aslında halk iktidar partisinde, dolayısıyla da burjuva sınıfının çıkarları etrafında cisimleştiği sürece bir halk yerine konmaktadır. Burjuva demokrasisinde “burjuva çıkarlarını, dolayısıyla da bunu temsil eden siyasal partiyi” desteklemek “halk” terimiyle “adlandırılır”. Yani, halkın gerçek üyesi, sadece iktidar partisini destekleyen kişidir. Onun yönetimine karşı olanlar ve ona karşı çalışanlar halktan otomatik olarak çıkarılırlar, “halk düşmanı” olurlar. Halk her zaman iktidarı destekler ya da iktidarı destekleyenler “halk”tır, çünkü halkın bu yönetime karşı çıkan herhangi bir üyesi kendini otomatik olarak halk arasından çıkarmış olur.
O halde burjuva demokrasisi tanımı şöyle olacaktır: İçinde halkın var olmadığı bir toplumsal-siyasal düzen. Burjuva demokratik bir düzende egemenlik “halk”tadır, ama halk tam da iktidarın tebaasının toplamından başka bir şey değildir. Elbette, Tayyip Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı rejim olağan burjuva demokrasilerinden bazı bakımlardan çok farklıdır. Ama biz burada ortak yana işaret etmiş oluyoruz.
İşte 7 Haziran seçimleri, iktidar partisini desteklemediği sürece insanların halk yerine konulmadığını, dolayısıyla onun tercihinin de halk iradesi olarak kabul görmediğini göstermiştir. İşçi ve emekçiler için, tam da bu nedenle, gerçek bir demokrasi olsa olsa sosyalist bir demokrasi olabilir. Görünen o ki onlar için bu mücadeleye girişmekten başka çıkar yol da yoktur.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2015 tarihli 71. sayısında yayınlanmıştır.