Sürekli Devrim Eğitim Kampı başladı!

Devrimci İşçi Partisi’nin, Trotskiy’in 75. ölüm yıldönümüne  ithaf ettiği Sürekli Devrim Eğitim Kampı, 26 Ağustos Çarşamba günü İzmir Dikili’de başladı. Tüm şehirlerden DİP militanlarının ve dostlarının kamp alanına varmasının ardından gerçekleşen ilk oturum, kampın isminin neden “sürekli devrim” olduğunun cevabıyla başladı. Üçüncü büyük depresyonun etkileriyle 2008’den beri AB, AMB ve IMF’nin oluşturduğu Troyka’nın kemer sıkma politikalarına karşı dalga dalga mücadelesini büyütmüş olan Yunan halkının yanında, 2010’da Tunus’lu bir emekçi olan Muhammed Buazizi’nin kendi bedeniyle yaktığı kıvılcımın Arap devrimlerine dönüşmesiyle bu dalganın başta Mısır olmak üzere bütün Ortadoğu’ya yayılması, Türkiye’de Gezi ile başlayan halk isyanı, Brezilya’da halkın sokaklara dökülmesi ve tekrar Türkiye’de son dönemde yaşanan metal grevlerinin tüm dünyada, sınıf mücadelesinin iniş ve çıkışlarıyla sürekli devrim dinamiğini taşıdığından ve önümüzün bir mücadele dönemi olduğundan söz edildi.

Sovyetler Birliği'nin tahlilinin önemi

İlk oturumda yaptığı konuşmayla Özgür Öztürk, kapitalizmin içine düştüğü depresyon dönemiyle birlikte önümüzde tarihsel fırsatların bulunduğunu ve dünyanın her yerinde devrimci arayışların olduğundan bahsetti. Günümüzün sınıf mücadelelerinin dinamiğini kavramak için, geçmiş mücadele deneyimlerinden faydalanmanın önemini vurguladıktan sonra, işçi sınıfının en büyük atılımının yapıldığı 1917 Sovyet devriminin nasıl çözüldüğünü iyi kavramamız gerektiğini söyledi. Özgür Öztürk konuşmasında, yapılan büyük atılımın ardından Avrupa’da yenilgiye uğrayan devrimlerle beraber bir duraksama dönemine girildiği ve bu duraksama döneminde Sovyetler Birliği’nde yükselen ve git gide tüketimde daha fazla ayrıcalığa sahip olan, işçi sınıfını siyaseten tasfiye eden bürokratik bir kastın yükselmesiyle varolan işçi devletinin yozlaşmasının gerek dünya devrimci hareketlerinin ilerlemesinde engelleyici olan gerek de Sovyetler Birliği’nin sonunun hazırlanmasındaki belirleyici rolü üzerinde durdu.

Günümüz mücadeleleri açısından sürekli devrim

Oturumun ikinci konuşmasını yapan Mert Kükrer, konuşmasına Marx’tan alıntılar yaparak başladı. Sürekli devrim sloganını ortaya atanın ilk Trotskiy olmadığını ancak bunu 1905 devriminin deneyimiyle teorileştirenin ve sınıf mücadelesinde ittifaklar yoluyla bir strateji olarak ortaya koyanın Trotskiy olduğunu ortaya koydu.

Rusya’da devrim üzerine yapılan tartışmalarda, o dönemde olası bir devrimin genel kanı olarak burjuva demokratik bir devrim olacağı düşünülüyordu. Ancak burjuvazinin 1848 devrimlerinden deneyimle devrimci barutunu tükettiği ve dolayısıyla yaşanacak bir devrimin öznesinin devrimci proletarya olması gerektiği konuşuluyordu. Bunun ise ancak işçi sınıfının burjuvaziden bağımsız, kendi siyasi örgütlenmesiyle sağlayabileceğini söyleyen yoldaşımız, işçi sınıfının başına geçtiği devrimin, yarım kalan burjuva demokratik görevleri tamamlamanın yanında, kendi iktidarını korumak için sosyalist önlemler alması gerektiğini ve bu devrimin gerek ülke içinde her alanda gerekse de uluslararası arenada da devam etmesi gerektiği üzerinde durdu. Son olarak yoldaşımız, yaşadığımız dönemde Avrupa’da ve Ortadoğu’da yaşanan mücadelelerin de sürekli devrim anlayışını doğruladığını ve ancak bu tarihsel derslerden hareket edebildiği ölçüde zafere ulaşabileceğini söyleyerek konuşmasına son verdi. Yapılan iki konuşmanın ardından tartışma bölümünde yapılan katkılarla ve soru – cevaplarla ilk oturum sona erdi.

Atölyeler

Kamp, gün içinde yapılan tiyatro, pankart boyama ve stencil atölyeleriyle devam etti. Akşam ise Filistin ve Ortadoğu atölyesinin yanında bir de öğrenci mücadelesi atölyesi yapıldı. Filistin ve Ortadoğu atölyesi, Ortadoğu’da hayatını kaybeden devrimcilerin anısına saygı duruşuyla başladı. BDS Türkiye Kampanyası'ndan Filistinli Nicola Saafin yoldaşımızın yaptığı konuşma, Siyonist işgale karşı Filistin halkının mücadele tarihi, süregelen direnişler, grevler ve isyanlar üzerine odaklandı. Atölye katılımcılarıyla birlikte Türkiye’deki sol akımların Filistin mücadelesine bakış açıları, BDS hareketinin anlam ve önemi, DİP’in Filistin konusuna bakışı ve BDS hareketine katkısı konuşuldu. Katkıların ardından Ortadoğu’da Siyonizmin ve emperyalizmin sadece Filistin halkının değil, tüm Ortadoğu’nun düşmanı olduğundan hareketle yaşadığımız coğrafyada Türk ve Arap işçi sınıflarının birlikte mücadelesinin önemine vurgu yapıldı.

Öğrenci mücadelesi atölyesinde ise bir yoldaşımızın kapitalizmin üniversiteleri nasıl kullandığı, ticarileştirmenin, taşeronlaştırmanın ve özelleştirmelerin karşısında işçi sınıfına yaslanarak mücadele edilmesi gerektiği ve Özgür Emekçiler Üniversitesi programının önemi üzerine yaptığı kısa bir sunumun ardından tartışma kısmına geçildi. Önümüzdeki dönemde DİP’li öğrencilerin nasıl bir mücadele hattı izlemesi gerektiği üzerine yapılan tartışmaların ve katkıların ardından atölye sona erdi.