“Müzakere Siyaseti” diye bir şey yoktur!
Durun, heyecanlanmayın. MHP lideri Bahçeli konuşmuyor; Costas Lapavitsas’tan yukarıdaki alıntı. Demek ki, konunun Kürt sorunu ile ilgisi yokmuş. Yunanistan’ın simsarlarla sürdürdüğü pazarlıkta gelinen aşama, daha doğrusu açmaz üzerine edilmiş bir laf.
Syriza iktidara geleliberi “kurumlarla” (IMF, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Komisyonu) süren müzakerelerin sonuna gelinmiş gibi. Kazın ayağı yakında belli olacak. Kaldı ki, beklenmedik gelişmeler (batma ihtimali artan bankalara halkın hücum etmesi, vb.) müzakereleri masada değil, sokakta da bitirebilir.
Financial Times’ın da belirttiği gibi yakın zamana kadar Yunanistan’ın en acil sorunu Haziran sonuna kadar IMF’ye olan 1.6 milyar avroluk borcunu ödeyip ödeyemeyeceği idi. Fakat, geçen hafta müzakerelerin kesilmesi, taraflar arasında uzlaşma ihtimalinin azalması Yunanistan bankalarından ciddi miktarlarda para çekilmesine yol açtı. Avro’dan çıkma ihtimalinin artması, Drahmi’ye geçildiğinde mevduat sahiplerinin tasarruflarının bir miktar erimesi anlamına geldiğinden kısmi bir panik başladı bile denilebilir. Bir hafta içinde bankalardan çekilen para miktarının 5 milyar avroyu aştığı söyleniyor.
Bir tür, kısmi “bankalara hücum” yaşanmış denilebilir. Bu tür durumlarda bankaların ödeme kapasiteleri düşer, ek fonlara ihtiyaç doğar. Avro sistemi içinde bu ek fonlardan biri Avrupa Merkez Bankası’nın Acil Likidite Yardımı’dır (Emergency Liquidity Assistance). Ve geçen hafta yaşanan bu durum yüzünden finans piyasalarında bazı Yunan bankalarının Pazartesi günü açılamayacağı bile gündeme gelmiş iken sonda Avrupa Merkez Bankası Yunan bankalarına 1.6 milyar avroluk bir Acil Likidite Yardımı sağladı. Kısacası iki üç gün daha “kazanıldı” !
Zaten geçtiğimiz Şubat ayından bu yana bankalardan çekilen paralar yüzünden toplam mevdat sürekli azalırken Avrupa Merkez Bankası da Yunan bankalarına normal koşullarda sağladığı fonların yanısıra Acil Likidite Yardım miktarını da yükseltmek zorunda kalmıştı. Yoksa, bazı bankaların batması, finansal panik daha önce de söz konusu olabilirdi.
Son haftaların gelişmeleri bazı iktisadi ve siyasi gerçekleri daha net görmemize imkân tanıyor:
Syriza, simsarlar grubuna, nam-ı diğer “kurumlara” önerdiği reform paketi ile Selanik Programı’ndan geri adım atmıştır. Bankaların kamulaştırılması gündemden düşmüş, asgari ücretin 2010 seviyesine yükseltilmesi 2016’ın sonuna ertelenmiştir. Devletin istihdam programı rafa kaldırılmış gibidir. Ayrıca, özelleştirilmeler sürdürülecek, faiz dışı fazla miktarına ilişkin paketteki taahhütler dolaylı vergilerin arttırılması sonucunu yaratacaktır. Kısacası, ekonominin büyümesine, sosyal dönüşümlerin gerçekleştirilmesine, emekten yana bir vergilendirme ve kamu harcamaları sisteminin uygulanmasına izin vermeyecek bir süreç başlayacaktır.
Fakat, başlayamayabilir de. İlk neden, Yunanistan’ın reform paketinin simsarlar grubu tarafından yeterince “reformist” bulunmaması. Geçtiğimiz haftaların en sansasyonel gelişmelerinden biri IMF’nin Yunanistan’ın önerdiği paketi gayri ciddi bulup Brüksel’deki müzakereci heyeti Washington’a geri çağırması idi. Masayı terkeden heyet yolda iken IMF sözcüsünün “direktörümüz Christine Lagarde’ın da defalarca söylediği gibi, IMF hiçbir zaman masayı terketmez” demesi ise bu tür müzakerlerin icabı olsa gerek (bit.ly/1I5Ch8P).
İkinci neden ise, Syriza içindeki muhalefet. Costas Lapavitsas’ın da içinde olduğu Syriza’nın daha sol unsurları başından beri müzakerelerde izlenen hattı eleştiriyorlar. Avrodan hatta AB’den çıkılmasını öneren, müzakerelerde borçların silinmesi, ertelenmesi taleplerinden geri adım atılmaması gerektiğini savunan bir muhalefet bu. Kaldı ki, seçmenlere müzakereler nasıl giderse gitsin uygulanacağı sözü verilen bir Selanik Programı var. Lapavitsas’ın dediği gibi, bu program “sanıldığı gibi Bolşevik bir program değil, bildiğimiz ılımlı Keynesçi bir programdır” ve simsarlar “ne yapıp yapıp uygulatmayacaklardır” (bit.ly/1fnXxvb).
Çıkarılacak ders nettir: Avrupa Birliği içinde, müzakere yolu ile Yunanistan’da radikal bir dönüşümü gerçekleştirme ihtimali kalmamıştır.
Bu yazı ilk kez sendika.org sitesinde yayınanmıştır.