Metal İşçisi nasıl kazanır (3)
Metal işçisinin mücadelesi, Türkiye sınıflar mücadelesi tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Bu sayfada sarı sendikanın çöküşü, işten çıkarmayı iş bırakarak durdurma, fiili grev ile hak alma yazmaktadır. Mücadele başladığında işçiler Bosch sözleşmesindeki koşulların aynısını talep etmekteydi. Bu talep mücadelenin fitilini ateşlemiş, on binlerce işçiyi harekete geçiren ise Türk Metal isimli sarı sendikadan kurtulma isteği olmuştu. Tofaş, Mako ve Renault’da grevin sonunda varılan anlaşmalar Bosch sözleşmesinde var olan koşulları kapsamıyor. Ancak son derece önemli kazanımlar içeriyor.
Kazanımlar parayla ölçülemeyecek kadar önemlidir
Bunların başında işçilere hemen verilen tek seferlik 1000 TL’lik ödeme var. Bu paranın rakamsal olarak hiçbir önemi yok. Esas önemli olan günlerce süren, hatta haftalara yayılan fiili grevlerin sonucunda bu kazanımların elde edilmiş olmasıdır. Düşünün, MESS önce “yasadışı grev yaptınız, hepinizi işten atarız” diyor. Sonra da işçinin birliğine çarpınca dağılıp grev hakkını tanımak, kimseyi işten atmayacağına dair sözler vermek ve üstüne sınırlı da olsa iyileştirmeler yapmak zorunda kalıyor. Tofaş, Mako, Renault, Ford, Türk Traktör’de greve çıkan işçiler parayla ölçülemez bir hakkı, grev hakkını kazanmışlardır. Grev hakkı Türkiye’de sadece kâğıt üstünde bir haktır. Bursa, Kocaeli, Eskişehir ve Ankara’nın grevci işçileri bu hakkı gerçek bir hakka çevirmiş bulunuyor.
Ocak ayında ikinci gününde ertelenen Birleşik Metal grevinin ardından bu kazanım sadece söz konusu fabrikaların değil tüm sınıfın kazanımı olmuştur. Bundan sonra grev yasağı anlamına gelen ertelemelere, grevci metal işçilerinin Mayıs ayında vermiş olduğu cevaptan, yani fiili grev, gerektiğinde fabrikayı terk etmeme ve işgalden başka bir cevap verilemez. Bunu hükümetler de MESS de artık bilecektir. Dolayısıyla Türkiye’de apar topar Bakanlar Kurulu üyelerinden imza toplayarak, olmayanlarınkinin yerine sahte imza atarak grev ertelemek artık öyle kolay olmayacaktır.
Patronlar ilk fırsatta kazanımlarımıza saldıracaktır
Grev hakkını kazanmak, metal işçisinin ve tüm işçi sınıfının içine itildiği aşırı sömürü ve sefalet koşullarını değiştirmesinin de kapısını aralamıştır. Bu kapıyı ardına kadar açmak ve haklarını birer birer almak artık işçilerin elindedir. Bunu yapmak için hiç şüphesiz ki örgütlenmek gerekiyor. Metal işçisi Türk Metal’den istifa etti diye onu örgütsüz kabul edemeyiz. Tersine işçiler toplu istifaları ve fiili grevleri gerçekleştirirken, temsilciler seçmiş bunlar arasında koordinasyon kurmuş, kararları belirli bir ortak tartışma sürecinden geçirmiş ve uygulamıştır. Sonuçta adı konsa da konmasa da bu bir örgütlenmedir. Bunda yeni ve özel bir şey de yoktur. Böylesi mücadelelere giren her işçi topluluğu bu tür örgütlenmeleri hayata geçirmiştir; bundan sonra da benzer deneyimler yaşanacaktır. Diğer yandan bu örgütlenmenin henüz bir nüve olduğu ve kendiliğinden kalıcı hale gelmeyeceği de görülmelidir. Yapılan protokollerde muğlak bırakılmış her madde, patron tarafından gelecek yeni saldırılar için açık bırakılmış bir kapıdır. Patronların işçiyi örgütsüz ve zayıf yakaladığı anda bu açık kapılardan girerek kazanımlara saldıracağına şüphe yoktur. İşçinin elde ettiği kazanımları yitirmemesi, bu kazanımlara yenilerini eklemesi için sendikal bir örgütlülüğe ihtiyacı vardır.
Sınıfa karşı sınıf, Sendikaya karşı sendika
Eğer işçiler hızla sendikal bir örgütlülüğe kavuşmaz ise çok çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır. Unutmayalım ki geçtiğimiz grev sürecinde sermaye MESS çatısı altında örgütlü ve organize bir tutum almıştır. İşletme yönetimleri birbirinden bağımsız hiçbir karar vermedi. Her görüşmede mutlaka fiziksel olarak ya da fiilen MESS temsilcileri müdahil oldu. Oysa mesela bizim saflarımızdan baktığımızda Tofaş’ın ve Mako’nun diğerlerinden önce anlaşmayı yaptığını görüyoruz. Bu anlaşmalar önemli kazanımlar içerse de en azından Koç bünyesindeki Türk Traktör ve Ford fabrikaları için bir handikap halini aldı. Fabrikalar arası koordinasyonun sendikal bir örgütlülük olmadan etkin bir şekilde sağlanamadığını gördük. Bunda şaşılacak bir şey yok. Geriye dönüp eleştirilerin dozunu arttırıp Tofaş’ın, Mako’nun işçisini yermenin de âlemi yok. Ama ders çıkarmalı ve eksik yanımızı gidermek için sendikal örgütlülüğün mutlak şart olduğunu görmeliyiz.
Birleşik Metal’de birleşelim
Bu sendikal örgütlülük için adres olarak DİSK’e bağlı Birleşik Metal sendikasını gösteriyoruz. İşçiler adım adım bu alternatife daha çok yaklaşıyor. Birleşik Metal dört dörtlük bir sendika olduğundan mı? Hayır! Kimse kör değil. Türkiye’deki sendikaların durumu sır değil. Birleşik Metal de en önemli sorunlar olan sınıf mücadelesi yerine sosyal diyaloğu geçiren anlayıştan ve bürokratizmden azade değil. Ancak asla ıslah olmaz da değil. Türk Metal ve Çelik İş ıslah olamaz. Çünkü birinin MESS’le ticari ortaklığı, diğerinin hükümet partisi ile göbek bağı ve örgütlü olduğu fabrikalarda hisseleri var. Yani bağımsız değiller. O yüzden temsilciler ve yönetici organlar bu sarı sendikalarda özgür seçimlerle belirlenmemektedir. Birleşik Metal’de ise tersine temsilciler ve yöneticiler özgür seçimlerle belirlenmektedir. İşçiler en çok bu yüzden Birleşik Metal’e yüzünü dönmektedir.
Bu sendikada, belirli bir bürokratik kastın hâkim olduğunu iddia edebilirsiniz. Bu kast tabandaki ataletten dolayı rahatsız edilmeden durduğu yerde durmaktadır. Ancak metal işçilerinin grev dalgasının yarattığı büyük canlılığın Birleşik Metal saflarına katılmasından sonra bu kastın eskisi gibi kalabileceği düşünülebilir mi? Ya bu mücadelenin talepleri doğrultusunda sosyal diyaloğun yerine sınıf mücadelesini benimsemeye başlayacaklar ya da yerlerini tabandan gelen sınıf mücadeleci işçilere bırakacaklardır. Her durumda işçi sınıfının kazanacağı açık değil mi?
Tabandan birliğe çağrı
Bu anlamda Birleşik Metal’in “gelin kendi şubelerinizi kurun” diyerek yaptığı çağrının kıymeti büyüktür. Bu çağrının yanında Birleşik Metal üyesi işçilerin yapacağı doğrudan çağrıların da etkisi büyük olacaktır. Birleşik Metal üyesi işçiler doğrusuyla yanlışıyla, eksiğiyle fazlasıyla sendikalarını anlatmalı ve kardeşlerini aynı çatıda buluşarak daha güçlü olmaya çağırmalıdır. Türk Metal’den kurtulan işçiler Birleşik Metal yöneticilerinden önce Birleşik Metal üyesi işçilerle kucaklaşmalıdır.
Bağımsız sendikanın handikapları
Bağımsız bir sendika aynı işlevi göremez. Tersine işçiyi büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakacaktır. 1. Patronlar, Türk Metal’in kovulduğu işyerlerinde derhal “aslında biz çok iyiydik, aramıza kara kedi (Türk Metal) girdi” propagandasıyla zaman içinde işçileri rehavete sürüklemeye çalışacak ve kurulacak bir sendikayı sınıf mücadelesinden sınıf işbirliği çizgisine çekmeye çalışacaklardır. 2. Bu noktada patronun elindeki en büyük koz işkolu barajı olacaktır. Türk-İş, Hak-İş ya da DİSK’e üye olmayan bağımsız bir sendika için bugün, söz konusu oran yüzde 3’tür. Bu, 43 bin civarında işçiye tekabül etmektedir. Bu baraj geçilmediği takdirde toplu iş sözleşmesi ancak işveren tarafının rızası ile yapılabilir. Yani inisiyatif bu durumda tamamen patronun eline geçecektir. Sendika sınıf işbirliğine değil de sınıf mücadelesine yöneldiğinde derhal sendikanın yetkisizliğini gündeme getireceklerdir. Gerek konfederasyonlar için yüzde 1’lik gerekse de diğerleri için yüzde 3’lük işkolu barajı kabul edilemezdir, meşru değildir. İLO sözleşmeleri ve anayasada tanımlanan sendikal özgürlüklere de aykırılık içermektedir. Denebilir ki bir bağımsız sendika bu işkolu barajını yıkmak için mücadele edebilir. Biz de diyoruz ki:“Evet bunu yapmak için neden Birleşik Metal’le birleşmiyor ve daha güçlü bir biçimde bastırmıyoruz?” 3. Bugün Birleşik Metal’e değil de bağımsız sendikaya yakın hissedenler içinde, “bunlar terörist, PKK’lı”vb. şekillerde yapılan şovenist karalamaların etkisi yadsınamaz. Türkiye’de Tekel işçisinden öğretmenlere, maden işçisinden köylülere kadar hak mücadelesi verip de bu kara propagandaya maruz kalmamış tek bir kişi bulamazsınız. Bu karalamalar sebebiyle DİSK’ten uzak duran bir işçi topluluğu bağımsız bir sendikayı da sınıf mücadeleci bir çizgiye taşıyamayacak, patronun ve hükümetin manipülasyonlarına açık kalacaktır. Bu sorunun arkasından dolanmak yerine üstüne üstüne gitmek ve işçileri gerçeklerle buluşturmaktan başka çare yoktur.
Şimdi ne yapmalı?
Bu yazı yazıldığı esnada Ford fabrikalarında ve Türk Traktör’de grev sürüyor. Öncelikle buralarda sendikal özgürlükleri koruyan, işten çıkarılan işçilerin iadesini öngören bir şekilde diğer fabrikalardan geri düşmeyen kazanımlar elde edilmek üzere grev sürdürülmelidir. Başarıya ulaştırılmalıdır. Bu süreç içinde Türk Metal’den istifalar hız kesmeden sürdürülmelidir. Çok sayıda fabrika istifa etmek istiyor. Ancak greve çıkan fabrikalara uzak yerlerde, coşkudan daha çok hâlâ tedirginlik hâkim. İstifaları Birleşik Metal’e geçişle taçlandırmak gerekir.
Greve çıkmamış fabrikalarda, en azından büyüklerinde, patronlar, bugüne kadar yaşananlardan gözleri korktuğu için, grevin kendi fabrikalarına sıçramasını engellemek amacıyla, greve çıkmış fabrikalarda elde edilen haklara benzer hakları işçilere teklif etmektedirler. Bu da gösteriyor ki, patronlar bile eylemlerin gecikmeli olarak yayılabileceğini görüyorlar. Ford’un ve Türk Traktör’ün iki fabrikası eylemdeyken bu ihtimal daha da yüksektir. Her durumda işçi sınıfı öncüsünün, erişebildiği her fabrikada, koşullar işçinin ruh durumu bakımından greve müsait olmasa bile, bu hakların talep edilmesini savunması gerekir. En önemlisi de, elbette Türk Metal’den istifadır. Türk Metal’den binlerce işçi istifa etmiştir, doğru. Ama sarı sendikanın daha on binlerce üyesi vardır. Amaç Türk Metal’i insan içine çıkamaz hale getirmek, en olumlu durumda ise sahneden silmek olmalıdır.
DİSK Birleşik Metal sendikası ise sendikal özgürlüklere müdahale edildiği takdirde tüm MESS işyerlerinde iş bırakmaya giderek cevap vermeye hazırlanmalıdır. Birleşik Metal yetki aldığı işyerlerinde mevcut toplu iş hukuku çerçevesinde 2017 Eylül’üne kadar sözleşme masasına oturamamaktadır. Ancak 2017’ye kadar tüm fabrikalarda işçilerin hak ve menfaatleri Mayıs ayı metal grevlerinin çizdiği yolda yani fiili meşru mücadeleyle korunacaktır. İşçiler birleştiğinde MESS’in de Türk Metal’in de kâğıttan kaplanlar olduğu görülmüştür. O halde haydi ileri!