Yeni “mahsul” DAİŞ!
İş buraya kadar geldi! 2011’de Suriye halkı ayağa kalktığında Tayyip Erdoğan Beşar Esad “kardeşini” ikna edemeyince ona “Esed” demeye karar verdi! Önce İhvan’a destek verdi, onu iktidara geçiririm umuduyla. Mısır’da Mursi İhvan’dandı, Tunus’ta Ğannuşi’nin en Nahda’sı İhvan’a yakındı: AKP’yi de eklediniz mi, kare as! Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye-Suriye sınırında bir aşağı bir yukarı cirit atmasına ortam hazırlandı. Onun askerlerine hastaneler hazırlandı. Ceylanpınar’dan Hatay’a eğitim kampları oluşturuldu, eğit-donat programları uygulandı.
Baktı İhvan ile olmuyor, bu sefer el Nusra’ya döndü yüzünü. El Kaide falan ama askeri olarak esas büyüme potansiyeli olan güç o. Onlara TIR üstüne TIR, kevgir gibi sınır.
Sonra el elden üstün çıktı. Irak’ta El Kaide örgütü ile el Nusra’nın bir hizbinin birleşmesi sonucunda oluşan DAİŞ en radikal programı savundu, Ortadoğu’da var olan sınırlara meydan okudu, Irak ile Suriye’nin her ikisinin topraklarında ortak bir devlet kurmaya girişti. Bu yüzden El Kaide ile bile kopuştu. O kadar radikal. Halifelik bile ilan etti. Tayyip Erdoğan yine de geri adım atmadı. DAİŞ, Irak Sünnilerinin haklı tepkisinin ürünü gibi gösterilerek meşrulaştırdı. Rehine alışverişiyle diplomatik olarak tanındı. Türkiye DAİŞ’in militan toplama üssü haline getirildi. DAİŞ’in petrolü Türkiye’den kaçak olarak pazarlandı. Emperyalistlerle her konuda işbirliği yapılırken DAİŞ karşıtı koalisyonun dışında duruldu. DAİŞ’in Kobani’ye saldırısı (Kobanê) “düştü düşecek” edebiyatıyla desteklendi.
Ama bakın sonunda iş nereye geldi: Türkiye DAİŞ’in geri üssü haline getirildi! DAİŞ militanları halka kapatılan sınır boyunu anlaşılan kendi bölgeleri haline getirmiş. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin Suruç yakınındaki tesislerine “sızmışlar”. Ve oradan Kobani’ye saldırı düzenlediler! Türkiye topraklarının yeni “mahsulü” DAİŞ bombaları!
Türkiye’nin laikleri, cumhuriyeti yüceltenler! Gözünüzün önünde bir süreç yaşanıyor. DAİŞ kapıların altından, pencerelerin pervazlarından Türkiye’nin içine sızıyor. Onun müttefiki konumundaki İBDA-C İstanbul’da binlerce ve binlerce insanı topluyor, “komutanı” Salih Mirzabeyoğlu’na bağlılık yeminleri ettiriyor. Tekfirci hareket adım adım gelişiyor. Peki, karşısında kim var? Sünnilerin ve Alevilerin kardeşliğini kendi bağrında sağlamış, kadınlarını feodalizmin pençesinden kurtarma yolunda dev adımlar atmış bir Kürt halkı!
Bırakın Yılmaz Özdil’lerin ırkçılığını, Kürt düşmanlığını! Şayet AKP’nin bir büyücü yamağı gibi ağır ağır şişeden çıkartmakta olduğu cine karşı durmak istiyorsanız, gücünüzü Kürt halkının gücüyle birleştirin!
Kadınların cariye olarak satıldığı, erkeklerin kafasının kesildiği, çocukların sarıkla dolaştırıldığı bir Türkiye’ye karşı direnmenin yolu budur. Kürt düşmanlığı değil!