Potemkin manzaraları
İşçi katilleri kol geziyor. Bazen toplu can alıyorlar. Kimi zaman Bursa’nın bir tekstil fabrikasında kadın işçi katili olarak ortaya çıkıyorlar, kimi zaman İstanbul Davutpaşa’da bir havai fişek fabrikasında bombacı kılığında. Kimi zaman İstanbul Mahmutbey’de kapalı kasa kamyonette taşıdıkları kadın işçileri sel suyunda boğarak beliriyorlar, kimi zaman ülkenin dört bir yerinde kamyonlarda, kamyonetlerde açıkta hayvan misali üst üste yığıp taşıdıkları mevsimlik işçileri yollara savuruyorlar. Kimi zaman başkentin Ostim organize sanayi sitesinde tüp olup patlıyorlar, kimi zaman İstanbul Esenyurt’ta bir AVM inşaatının şantiye çadırında yangın olup yakıyorlar. Kimi zaman Soma’da olduğu gibi Azrail olup yeryüzüne iniyorlar, kimi zaman İstanbul Mecidiyeköy’de olduğu gibi burjuvaların rezidanslarının harcına işçi kanı katıyorlar.
(Mehmet Altan, kenarda kendisine verilen repliği sayıklıyor hâlâ: “sınıf yok”!)
Devlet kendilerini “devam edin aslanlarım” gibisine gülümser gözlerle izlediğinden, bazen tekrar tekrar aynı yöntemle, hatta aynı cinayet mahallinde can alıyorlar. 2006’da Balıkesir Dursunbey’de grizu patlaması sonucu 17 işçinin hayatını yitirdiği madende, tam da aynısında, doğru dürüst hiçbir tedbir alınmadığı için 2010’da yine grizu patlaması sonucu 30 kişi daha ölüyor! 2012’de Adana’da baraj kapağı patlayınca 10 işçi ölüyor, sen misin öyle yapan, Siirt’teki baraj kıskanıyor, nasılsa kimse hesap vermeyecek, millet piknik yaparken kapağı açıyor, bir babayı üç çocuğu ile birlikte suların bağrına yutuyor.
(Türkiye’nin solcuları işçi sınıfına sadece öldüğünde dikkatlerini çeviriyor: ne de olsa kimliklerden bir kimlik!)
Bazen de kendilerini unutturacak bir ustalıkla, haftalar, hatta aylar boyu teker teker, alıştıra alıştıra, hatta kimseye çaktırmadan öldürüyorlar. Sözleşiyorlar: Salıları tersaneler, kota: 2. Perşembeleri madenler, kota: 4. Cumartesileri inşaat sektörü, kota: 3. Sair günler: bütün sektörler. (Kota düşük, ötekilerin “fıtratında” var!). Pazarları: işçi bulamazsanız piknik yapan ailelerin çocuklarını öldürebilirsiniz!
Ama çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, sonra… 13 Mayıs günü Soma’da en az 301 maden işçisi taşeron sisteminin körüklenmesine ve işçi sağlığının boşlanmasına sırtını dayamış olan kapitalist sömürüye kurban gitti. 14 Mayıs günü Tayyip Erdoğan Soma halkınca kovalandı, kendini bir markete atarak canını zor kurtardı, arkasına bakmadan kaçtı.
6 Eylül akşamı Tayyip Erdoğan’ın kankalarından, hırsızlıktan müstafi 17 Aralıkçı bakan Erdoğan Bayraktar’ın gözdelerinden, “daha yapacak çok işimiz var” sloganıyla 30 Mart’ta yeniden seçilen Kadir Topbaş’ın “iş” arkadaşlarından, TOKİ’nin, hani iş dünyasında nasıl diyorlar, “iş ortakları”ndan Torunlar Holding’in Mecidiyeköy Ali Sami Yen stadında dikmekte olduğu yeni bir toprak rantı anıtında işçiler 32. kattan yere çakıldılar, 10’u hayatını yitirdi. 8 Eylül günü Halkalı’da Temapark şantiyesinde çalışan yüzlerce, belki de binlerce inşaat işçisi çalışma koşullarına, şantiye hizmetlerine ve ücret ödemelerine ilişkin şikâyetlerle ayağa kalktı.
Soma’da işçiler kendi ölülerine kızgın devleti kovdular. Halkalı’daki işçiler başka inşaatın çocuklarının ölümünden sonra kalktılar ayağa. Halkalı’ya kulak verin. Aşağıdaki videoyu dikkatle izleyin. Bu işçiler Türkiye’nin muhtemelen çoğu en vasıfsız, en örgütsüz, en az eğitim görmüş, en düşük ücret alan, en çok sömürülen kesiminden. Üstüne üstlük Kürt çoğu.
(Kürtlerin de işçisi var! Ama, ah, o alkışlar!)
Ne diyorlar? Ücret ödenmiyor! Şantiyede sağlık koşulları korkunç! Tuvaletler girilecek gibi değil! Yemeklerden kurt ve böcek çıkıyor! Üstelik bunlar doktor tavsiyesiyle yapılan yemeklermiş!
Potemkin manzaraları! Rus çarlık ordusunun Potemkin zırhlısı, büyük devrimci sinemacı Ayzenştayn’ın (Eisenstein) 1925 tarihli muhteşem filmi ile ölümsüzleştirdiği bir ayaklanma ile meşhurdur. 1905 devriminin orta yerinde deniz erleri Karadeniz’de isyan eder, gemiyi ele geçirir ve Odesa’ya yanaşırlar. Onları alt etmek için yollanan diğer savaş gemileri de Potemkin’e ateş etmezler ve isyana katılırlar. Bu, ilk askeri isyandır devrim Rusya’sında.
Peki, Potemkin denizcileri neden isyan etmiştir. Sayısız neden yatar derinlerde. Ama Ayzenştayn’ın filmini görenler hatırlarlar: erlere kurtlu et verilmektedir!
İşçi katilleri kendi sonlarını hazırlıyorlar. Mesele daha çok kardeşimizi toprağa vermeden, gökdelenlerin üzerinde yükseldiği kent toprağını da, kömürün, bakırın, cevherin bağrından çıkartıldığı kır toprağını da işçinin ortak malı haline getirmektedir.
Tabii, tersaneleri unutmayalım. Geleceğin Potemkin’leri oralarda inşa edilecek çünkü!