Ankara’da Greif İşgalinin Dersleri Tartışıldı
Ankara Greif İşçileriyle Dayanışma Platformu 14 Haziran Cumartesi günü Yılmaz Güney Sahnesi’nde Greif işgalinde yaşanan deneyimlerin tartışıldığı bir panel ve forum düzenledi. “İşçinin Taşerona İsyanı: Greif Direnişi Dersleri” başlığıyla gerçekleştirilen etkinliğe Greif’in öncü işçilerinden Orhan Purhan ve Karşı Gazetesi işgalinden Burak Öz katılarak birer konuşma yaptılar.
Halk isyanında kaybettiğimiz yoldaşlarımız ve işçi sınıfı davasında yitirdiklerimiz için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan etkinliğin panel kısmında ilk söz etkinliğin düzenleyicileri adına yoldaşımız Mert Kükrer tarafından alındı. Platform sözcüsü konuşmasında Greif işgali başladıktan bir süre sonra kimi sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin bir araya gelerek Ankara Greif İşçileriyle Dayanışma Platformu’nu kurduğunu, platformun Greif işçilerinin Ankara’da sesi soluğu olmaya çalıştığını, kampanyalar eşliğinde dayanışma ve duyuru faaliyetleri ördüğünü, pek çok eylem gerçekleştirdiğini belirtti.
Konuşmacı platformun bu etkinliğinin ise 15-16 Haziran 1970’deki büyük işçi ayaklanmasının yıldönümüne denk geldiğini vurgulayarak Greif işgalinin DİSK’in kuruluş yıllarındaki gözü pek işgal ve grevlerin izinden ilerlemiş olduğu tespitini yaptı. DİSK’in mücadele geleneğini işçilerin karşısına dikilen DİSK bürokrasisinin değil taşerona karşı isyan bayrağını çeken, işgal gibi sınıfın en ileri eylem biçimlerinden birini işçi demokrasisine dayanarak örgütleyen Greif işçilerinin sürdürdüğünü vurguladı.
Platform sözcüsü, taşeron sistemine dönük tepkilerin Soma’nın ardından doruğa çıktığı günlerde işçi sınıfının beklentisi ve talebi taşeronun yasaklanması iken hükümetin taşeronu yaygınlaştıracak yasal düzenlemeler yapmaya çalıştığını, buna karşı geniş çaplı bir mücadele verilmesi gerektiğini ve burada büyük mücadele potansiyeli yattığını söyledi. Greif’in bu noktada taşerona karşı mücadelelerde basın açıklamaları, ilgi çekecek türden eylemler ve lobi faaliyetlerinin ötesinde bir perspektif sunduğunu belirtti. Soma’daki katliamın ardından verilen her mücadelenin özelleştirmelere son verilmesi ve taşeronun yasaklanarak herkese iş güvencesi sağlanması taleplerini içermesi gerektiğini vurgulayarak katliamın siyasi ve idari gerçek sorumlularının açığa çıkartılması için bağımsız bir soruşturma komisyonu kurulmasının acilliğine işaret etti.
Kükrer, Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy’de yer alan santral ve madenlerin özelleştirilmesinin gündemde olduğunu, bu özelleştirmelerin durdurulması gerektiğini söyledi. Bunun için Tekel’in izinden giderek Türk-İş’te bir nöbet başlatan işçilerin Greif’in izinden de giderek maden ve santralleri işgal etmesi, işyerlerini sermayeye teslim etmemeleri gerektiğini vurguladı. O zaman toplumda özelleştirme ve taşeron belasına karşı birikmiş öfkeden kaynaklı büyük bir destek bulacaklarının altını çizdi.
Greif’te direniş sona erse de emekçilerin kavgasının sürdüğünu vurgulayan yoldaşımız, gelecek dönemin işçi mücadelelerinde Ankara Greif İşçileriyle Dayanışma Platformu’nu oluşturan kurumların üzerlerine düşeni yapacaklarını belirterek platform adına yapılan konuşmayı sonlandırdı.
Etkinlikte ikinci sözü Greif işçilerinden Orhan Purhan aldı. Purhan, Greif’teki mücadeleyi örgütlenme sürecinin ilk günlerinden, adım adım komitelerini kurarak yaptıkları eğitimlerden başlayarak anlattı. Toplu sözleşme sürecinin tıkanması ile başlayan işgal sırasında karşılaştıkları zorlukların başında sendika bürokrasisinin mücadelenin başarıya ulaşması için yapması gereken görevleri yapmak bir yana direnişin karşısına dikilmesi olduğunu belirtti. Sendikaların işçilere ait olduğunu ve sendikaya işçiler tarafından daha çok sahip çıkılması gerektiğinin altını çizdi.
Panel kısmında son konuşmayı Karşı Gazetesi’nin işgalcilerinden Burak Öz yaptı. Türlü vaatlerle işlerinden ayrılarak Karşı’da çalışmaya başlayan gazetecilerin iki ayın sonunda gazetenin kapanmasıyla haklarını alamadan ortada kaldıkları bir süreç yaşadıklarını belirten Öz, şoföründen köşe yazarına, muhabirinden çaycısına haklarını almak için birleşen emekçilerin mücadelesini anlattı. Fotokopi makinesinden tutun malzemelere, hatta binaya kadar her şeyin kiralık olduğu işyerinde tekstil fabrikalarında istediği an işçileri kapının önüne koyup ortadan kaybolan patronun bu kez amacına ulaşamadığını, işgal ile direnen çalışanların haklarını alacaklarına konan haciz yoluyla söke söke aldığını, direnmeyenlerin ise hiçbir şey elde edemediğini belirtti.
Forum kısmında salondan katkı ve sorular alındı. Ardından konuşmacılar son kez söz alarak geleceğin mücadelede olduğu kadar mücadele edenlerin de önlerine çıkan türlü engelleri aşabileceklerine dair inançlarını çeşitli şekillerde dile getirdiler ve etkinlik sona erdirildi.