İTÜ Maden Fakültesi’nde taşerona karşı mücadele
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Mühendisliği Fakültesi’nde üçüncü gününü sürdürmekte olan işgalde ileri sürülen bazı taleplerin karşılanması ile birlikte taşeronlaştırmaya karşı mücadele işgalin merkezine oturmuş bulunuyor. İşgalci öğrenciler, bir dizi başka talebin yanı sıra bundan böyle İTÜ’ye taşeron girmemesi konusunda bir taahhüdü işgalin kaldırılmasının temel koşullarından biri olarak öne sürmüşlerdi. Bu talebin anlamı elbette çok büyük: Soma katliamının Türkiye’nin gündeminin merkezine yerleştirdiği konu hiç kuşkusuz işçi sınıfının haklarının, mevzilerinin ve kazanımlarının 1980’den bu yana, ama özellikle de 10 yılı aşkın süredir başta olan Tayyip Erdoğan hükümetleri döneminde tırpanlanmış olması. Bunlar arasında iş cinayetleri açısından en önemlileri ise özelleştirme, işçi sağlığı ve iş güvenliğindeki büyük gevşeme, ücretsiz ve isteğe aykırı fazla mesai gerçeği ve taşeronlaştırma sayılabilir. İşte İTÜ öğrencisi, bunlar arasında İTÜ’de en büyük sorun olarak öne çıkan taşeronlaştırma konusunu toplumun gündemine taşıyor.
İTÜ öğrencisini bu inisiyatifi alma konusunda harekete geçiren İTÜ’nün ve özellikle de Maden Fakültesi’nin “iş âlemi” ile, yani kapitalistlerle işbirliğinde en ileri gitmiş yüksek öğretim kurumlarından biri olması. Bilim insanı kisvesinde kapitalistlerin ve AKP hükümetinin aklayıcısı rolüne soyunan bir profesörün insanlık adına utandırıcı açıklaması, koskoca bir sistemin kapağını açtı, kirli ilişkileri herkesin görmesini sağladı. Orhan Kural adlı, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi’nde görevli, profesör ünvanına sahip biri, karbon monoksitten ölümün “tatlı ölüm” olduğunu söyleyerek, sayısı resmi açıklamalarda bile 300’e ulaşmış olan işçinin ölümünü sıradanlaştırmaya, hatta “güzelleştirme”ye çalıştı. İTÜ öğrencileri ve bazı öğretim üyeleri, bunun üzerine dün fakülte binasını işgal ederek bu konudaki taleplerini ileri sürdüler.
Ortaya çıkan en önemli gerçek şuydu: İTÜ Maden Fakültesi, akademik kurulunda maden kapitalistlerine yer veriyordu. Bu kapitalistlerin arasında, Soma katliamının baş aktörlerinden olan Soma Holding yönetim kurulu başkanı Alp Gürkan da vardı. Alp Gürkan daha iki hafta önce İTÜ’de bir seminer vermişti. Bu seminerde öğrencilere kitlesel katliam tekniklerini anlatıp anlatmadığı bilinmiyor!
Ünvanı profesör olan Orhan Kural’ın “tatlı ölüm” açıklamasını bu durumda insani bir hata olarak falan görmek mümkün değildi. Orhan Kural belli ki fakültenin maden kapitalistleri ile kurduğu yakın ilişkiler çerçevesinde birtakım “tatlı gelir” kaynakları elde ediyordu. Bu yüzden bilimin simgesi olan profesör ünvanını kullanarak onlara yaranmak amacıyla toplumda, özellikle de işçi sınıfı içinde Soma katliamına yönelen tepkileri yumuşatmak için bir “tatlı masal” uydurmaya karar vermişti. Özetle, bütün ilişkiler kirlenmişti. İşte işgal eylemi bu pisliği İTÜ’den söküp atmak, camları açıp içeri temiz hava doldurmak, kısacası bir “bahar temizliği” gerçekleştirmek için yapılmıştı.
İşgali düzenleyenlerin dört tane ana talebi var: (1) Profesör ünvanını taşıyan Orhan Kural adlı kişinin derhal istifa etmesi ve Soma’da işçi katliamında can veren işçilerin yakınlarından özür dilemesi. (2) Alp Gürkan denen katilin Maden Fakültesi akademik kurulundan çıkarılması ve İTÜ’den def olması. (3) İTÜ’nün kapitalistlerin tamamıyla ilişkilerini koparması. (4) İTÜ’ye taşeron girmemesi.
Bu talepler arasından en öenmlisi, hiç kuşku yok sonuncusudur. Unutulmamalı ki, Soma madencilerinin ölümü münferit, kendi başına bir olay değildir. Otuz küsur yıldır işçi sınıfına bütün hükümetler tarafından yöneltilmiş olan piyasacı, özel mülkiyet taraftarı taarruzun bir sonucudur. Özelleştirmenin, iş sağlığı ve işçi güvenliğinin önemsizleştirilmesinin, insanlık dışı fazla mesai “esnekliği”nin, nihayet taşeronlaştırmanın ürünüdür. Tehlike farklı biçimlerde bütün işçi sınıfı için geçerlidir. Dolayısıyla bu uygulamalara karşı sadece maden sektöründe değil, her alanda mücadele edilmelidir. İşte “İTÜ’ye taşeron girmesin!” talebi bunun la ilgilidir.
Maden Fakültesi dekanlığı ilk iki talebi kabul ettiklerini açıklamış bulunuyor. Alp Gürkan Akademik Kurul’dan çıkarılacaktır. Orhan Kural ise özür dilemiştir. Bu taleplerin kabulü “İTÜ’ye taşeron girmemesi” talebini daha da önemli hale getiriyor.
İTÜ işgali işçi sınıfının haklarının ayaklar altına alınmasına karşı verilmesi gereken mücadelenin gereğini yerine getiriyor. Bütün üniversitelerin yoluna ışık tutması mümkün olan çok önemli bir olaydır.