Rakovski Merkezi’nin bildirisi: Bosna-Hersek işçi sınıfı ve gençliğiyle dayanışmaya! ABD ve AB, Bosna’dan elinizi çekin!

Bosna’daki ayaklanma (4-10 Şubat 2014) sırasında Kristiyan Rakovski Balkan Sosyalist Merkezi bir bildiri yayınladı. Burada yayınlamakta olduğumuz metin bildirinin İngilizce aslından Türkçe’ye Ayşegül Bahçivan tarafından çevrilmiştir. Bosna olaylarını kısa süre içinde Karadağ’da işçilerin kitlesel mücadelesi izledi. Sınıf mücadelesi ve devrimin Balkanlardaki açılımlarını yakından izlemeliyiz.

Bosna’da kazan sonunda patladı! Henüz yirmi yıl önce öldürücü bir savaşla parçalanan ve o tarihten bu yana ABD’nin dayattığı 1995 Dayton Anlaşmasıyla kurulmuş olan hantal ve işlevsiz devlet yapısının altında ezilen, işsizlik oranının resmi rakamlara göre yüzde 27,5’e, gayri-resmi tahminlere göre yüzde 45’e vardığı, 18-29 yaş arası gençler arasında işsizliğin resmi rakamlara göre yüzde 57’ye yükseldiği bir ülkede sosyal patlama yaşanması an meselesiydi.   

Sanayinin can damarı olan Tuzla kentinin işçi sınıfı ve gençleri 4 Şubat’ta sokaklara döküldü ve bugün altıncı gününe giren eylemler Bosna Hersek Federasyonu’nun neredeyse tamamını alev gibi sararken, başkent Saraybosna’nın yanı sıra Mostar, Bihaç ve Zenitsa gibi büyük şehirler ve tarafsız özerk bölge Brsko eylemlerin başını çekiyor. Öte yandan Bosna Sırp Cumhuriyeti bölgesi eylemlere yavaş yavaş katılıyor.

Bu gördüğümüz, en saf haliyle sınıf mücadelesidir. Tuzla’daki başkaldırı 2000 ila 2008 yılları arasında özelleştirilen fabrikaların kapatılmasını protesto etmek amacıyla başladı. Yugoslavya Sosyalist Federasyonu altında canlı bir sanayi ve kültür merkezi olan Tuzla, kimya, mobilya ve başka sanayi alanlarında faaliyet gösteren fabrikalarının özelleştirme kisvesi altında bürokrasi tarafından yağmalanmasına tanık oldu. Yeni patronlar artı-değerle bile ilgilenmiyorlardı! Varlıkları sattıktan sonra pek çoğu iflas ilan ettiler ve işçileri tazminatsız işten çıkardılar. İşçiler, 27 aylık birikmiş alacaklarının yanı sıra, işten çıkarma tazminatı, sağlık ve emeklilik primi tazminatı talep etmekteler.

Protestolar gerçek anlamıyla bir ayaklanmaya dönüştüğünden beri doğal olarak, bütün bu ekonomik talepler de arka planda kaldı. Tuzla’da, yerel kantonun yönetim binası yağmalandı. Saraybosna’da göstericiler Bosna Hersek Devlet Başkanlığı binasını ve kanton yönetimi binasını ateşe verdiler. Halk, rejime karşı eleştirilerini genelleştirerek ‘Hırsızlar!’ diye haykırırken, ‘Devrim!’ sloganı atmaya başladı; böylelikle siyasi iktidar meselesini gündemin başına yerleştiriyordu. Ancak isyan tamamen kendiliğinden gelişmiş gibi gözüküyor. İşçiler ve gençler mevcut iktidar yapısına gerçekçi bir alternatif oluşturabilecek örgütsel yapıları henüz kurmuş değil. Öte yandan, devlet binalarının tahrip edilmesinin işçilerde yarattığı özgüvenin yanı sıra, mücadele hali hazırda ilk siyasi zaferlerini de kazanmış durumda. Tuzla ve Saraybosna kantonlarının başkanları istifa ederken, Zenitsa-Doboy kantonunda yönetimin tamamı istifasını verdi. Ayrıca, bu erken aşamada bile kitleler son derece önemli birtakım sloganlar attılar. Tuzla’da ‘kahrolsun hükümet!’ sloganı ortak payda oldu. Çalışma hakkının korunması doğrultusunda sloganlar ile devlet yapılarının parçalı ve kademeli niteliğinden dolayı çok kalabalık bir güruh olan siyasetçilere sağlanan imtiyazların kaldırılmasına yönelik sloganlar önemlidir. Belki de en çarpıcı olay, Bosnalı isyancıların emperyalist Dayton Anlaşmasının kaldırılmasını talep etmesidir!

Bu kitle hareketi için en ürkütücü zorluk, 1992-1995 yılları arasında Bosna-Hersek’te yaşanan iç savaşın getirdiği aşırı şiddet ve zulmün yeniden dirileceğine dair içselleştirilmiş korkudan ve üç temel etnik-kültürel-dini grup arasında o tarihten bu yana devam eden ırkçı denebilecek düşmanlıktan kaynaklanmaktadır. Özellikle de çoğunlukla Müslüman olan Boşnaklar ile çoğunlukla Ortodoks Hıristiyan Sırplar arasındaki gerginlik belirgin olarak görülürken, çoğunlukla Katolik olan Hırvatlar Boşnaklara daha yakın durmuşlardır. Ne var ki, bu cephede de iyi haberler var. Son günlerde, yüzlerce gösterici Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti Banya Luka’da “Tüm Bosnalı etnik grupların kardeşliği” doğrultusunda sloganlarıyla sokaklarda yerlerini aldılar. Diğer tarafta, Boşnak-Hırvat şehri olan Mostar’da Müslüman Boşnak partisi SDA ile Hırvat HDZ partisinin merkezleri ateşe verilerek kitlelerin milliyetçi ve dini kimlikten kopma eğilimleri belirdi. Bu hareket, Bosna-Hersek’te yaşayan üç topluluk içinde önemli bir azınlığın eğilimi olarak kalsa bile, ülkede yaklaşan devrimci sürece büyük bir enerji ve potansiyel kazandıracaktır. 

Dayton Anlaşmasının imzalanmasından bu yana emperyalistler Bosna-Hersek’te sömürgeciliğe yakın bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, Saraybosna’daki ABD Elçiliğinin, isyan eden halkın taleplerine karşı göstermelik bir destek verdikten sonra, polise karşı ve tabii özellikle devlet binalarına karşı yapılan her türlü şiddet eylemini reddeden bir beyanat vermesi rastlantı değildir. Bosna polisinin Tuzla’daki  gösterilerin ilk günlerinde işçilerin protestolarına müdahalelerinin vahşeti düşünülürse, ABD hükümetinin polisi bu şekilde savunması ironiktir. AB’nin Genişleme ve Avrupa Komşuluk Politikasından Sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle’nin de şiddetten kaçınılmasını telkin etmesi rastlantı mıdır? Hayır! Ayaklanmalar daha uzun süreli olursa, devrimci bir durumun doğacağını emperyalistler çok iyi biliyor ve bu yüzden siyasi sistemin şiddetle alaşağı edilmesine izin vermeyeceklerini söyleyerek Bosna-Hersek’in işçilerini ve gençlerini uyarıyorlar!

Romanya hükümetinin devrilmesinden, Bulgaristan’da aylarca aralıksız devam eden gösterilerden, Slovenya’da ekonomik koşullara karşı yapılan kitlesel protestolardan, Yunanistan’da 2008 isyanından ve 2010-2013 arasında Troyka’ya ve ardı ardına gelen hükümetlere karşı verilen önemli sınıf mücadelelerinden ve geçen yaz Türkiye’de gerçek bir halk isyanı olan olağanüstü Gezi Parkı eylemlerinden sonra Bosna-Hersek’teki ayaklanma ayrıca önem kazanmaktadır. Balkanlar devrimci ateşle dolup taşıyor. Bu bahtsız coğrafyanın çeşitli halklarını yeniden birleştiren, devrimci eylemiyle işçi sınıfı ve gençlik olacaktır!

Bosna-Hersek işçi sınıfı ve gençliğiyle dayanışmaya!

Kahrolsun Bosna’nın ve öteki Eski Yugoslavya devletlerinin restorasyonist yağmacı yeni burjuvazisi!

İktidar Bosna işçi sınıfına!

Yaşasın Balkanlar Sosyalist Federasyonu!

Yaşasın Avrupa Sosyalist Birleşik Devletleri!

Yaşasın dünya devrimi!

Devrimci İşçi Partisi (EEK, Yunanistan)

Devrimci İşçi Partisi (DİP, Türkiye)

Kristian Rakovski Balkan Sosyalist Merkezi

RedMed (www.redmed.org)

 

10 Şubat 2014