Kıdem tazminatı fonu taşeron işçisine mi, yoksa patrona mı müjdedir?
AKP hükümeti, belirli aralıklarla gündeme getirdiği kıdem tazminatı meselesini geçtiğimiz aydan itibaren yeniden emekçilerin önüne sürdü. AKP bu konuda oldukça ısrarcı ve kıdem tazminatını kaldırmayı kafasına koymuş bulunuyor. Ancak bunu kendisine en az oy kaybettirecek bir zamanlamada ve içerikle yapmaya çalıştığı için sürekli nabız yokluyor. Son birkaç yıldır artan sıklıkla bazen bir gazeteciye ortada ne fol ne yumurta varken bir kıdem tazminatı fonu haberi yaptırıyor, bazen de bir toplantıda bir bakanın ya da bir başka AKP'linin ağzından kaçıveriyor konu.
AKP hükümeti için uygun zamanlama, kıdem tazminatı gibi işçi sınıfının 1960 – 1980 dönemindeki en önemli kazanımlarından birini geri almanın yaratacağı işçi sınıfı tepkisini en iyi yatıştırabileceği zaman olacaktır. Uygun içerikse, işçi sınıfına yönelik açık bir saldırı anlamına gelen böyle bir değişikliği, işçi sınıfı için olumluymuş gibi göstererek yapmak olacaktır. “Kıdem tazminatı fonu geliyor” haberlerinin ilk çıktığı sırada burjuvazinin kalemşörleri “işçilerin zaten kıdem tazminatlarını alamadıklarını, bu yeni düzenleme ile artık alabilecek hale geleceklerini” yazıyordu.
Nisan ayı boyunca çıkan haberlerde ise, taşeron şirketlerde çalışan işçilerin de kıdem hakkından yararlanması için “bireysel kıdem hesabı sistemine” geçileceği söyleniyor. Yine aynı ay içerisinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda alt işverenlik (taşeron çalışma) konulu bir toplantı yapılarak sendikaların ve patron temsilcilerinin görüşlerinin alındığı belirtiliyor. Üçlü Danışma Kurulu adıyla yapılan bu toplantıya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik‘in yanı sıra TİSK Genel Başkanı Tuğrul Kutadgobilik, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Toruntay, DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve ilgili bürokratlar katıldılar. Burada hükümetin ve patron temsilcilerinin taşeron çalışmayı yaygınlaştırma niyetleri açıkça ortaya çıktı. Hem hükümetin hem de patronların, taşeron çalışmayı asıl işlerde de uygulamaya koyma niyetleri zaten bilinen bir şey. Şimdi bunu perdelemek için “taşeron işçilere kıdem tazminatı vereceğiz, ayrıca taşeron işçilerin sözleşmelerini üçer yıllık hale getirip iş güvencelerini (!) sağlayacağız” diyorlar.
AKP hükümetinin isteği, kıdem tazminatını bir fon kapsamına alma planını, taşeron işçiler üzerinde denemek, burada bir sorun çıkmazsa uygulamayı tüm işçi sınıfına genişletmek. Böylece uygulama, taşeron işçilere yönelik bir lütufmuş gibi gösterilecek, tepkilerin önü kesilecek. Oysa, hali hazırdaki uygulamada zaten taşeron işçilerin kıdem tazminatına hakları bulunuyor. Mesele, taşeronun, asıl işverenle beraber hukuk maddelerine takla attırarak bu hakkı işçilerin elinden almaları. Bunu da, 12 ay çalışmakta olan işçiye belirli dönemlerde işe giriş çıkış yapmış gibi göstererek yapıyorlar. Yapılacak değişikliklerle, kıdem tazminatı ödenmesinden sadece alt işverenin değil, asıl işverenin de sorumlu olacağı söyleniyor. Bu da aslında bir göz boyamadan ibaret. Çünkü zaten halihazır şekliyle iş yasasında, alt işveren ve asıl işveren, işçiye karşı müteselsil olarak yani beraber sorumluluk taşıyorlar.
Tüm bunlar, kıdem tazminatının artık tekil patron ile onun işçileri arasında bir sınıf ilişkisi olmaktan çıkarılıp patronların ne kadar katkıda bulunacağının belirsiz bırakıldığı bir “fon”a dönüştürülmesi, geçmişte, her yıl için 30 çalışma gününün karşılığı olarak hesaplanan kıdem tazminatının 14 güne indirilmesi, kıdem tazminatı almak için 1 yıl çalışmış olmak yeterken artık 10 yıl çalışmanın gerekmesi gibi hak kayıplarını perdelemeye yönelik girişimler.
12 Eylül darbesi, Türk ve Kürt işçi sınıfının üzerinden bir silindir gibi geçmişti. Bunu yaparken de sınıfın mücadele ile elde ettiği pek çok hakkı elinden almış, burjuvaziye dikensiz bir gül bahçesi bırakmayı amaçlamıştı. 12 Eylül ile hesaplaşma iddiasındaki AKP'nin asıl hesabı, 12 Eylül darbesinin yarım bıraktığı işi bitirmektir.
Kıdem tazminatına ilişkin değişikliklerin ardında AKP hükümetinin işçi sınıfına yapacağı saldırıların bir planı niteliğindeki Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi (UİSB) yer alıyor. UİSB'de, kıdem tazminatının ilk fırsatta fona devredileceği kıdem tazminatı tutarlarının çok yüksek olduğu ve OECD ortalamasına çekilmesi öngörülüyor.
Açılan davaların çoğu işçilerin lehine sonuçlandığı halde yargı kararlarının uygulanmasında ayak direyen AKP hükümetinden işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda bir adım beklememek gerekir. Yapılması gereken, kıdem tazminatı hakkımızın elimizden alınmasına karşı ayağa kalkmak, mücadele etmektir. Üçlü Danışma Kurulu toplantısına katılan sendikacılardan da bu tarihi görevi savsaklayanları tarih affetmeyecektir!
Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi geri çekilsin!
Taşeron çalışma yasaklansın!
Kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesine yönelik fon uygulaması girişimlerine son verilsin!
İşten atmak yasaklansın!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mayıs 2013 tarihli 43. sayısında yayınlanmıştır.