II. Kıbrıs-Kürdistan Kongresi: Çifte sömürgeciliğe karşı enternasyonalizm

 

Geçen yılın Mart ayında Ankara’da ilki düzenlenen Kıbrıs-Kürdistan Kongresi’nin ikincisi 30 Mart-1 Nisan tarihleri arasında İsmail Beşikçi Vakfı’nda gerçekleştirildi.

Kıbrıs-Kürdistan Kongresi’nin ilk oturumu için belirlenen konular dünya ekonomik krizi, Kıbrıs’ta sendikal mücadele, Kürdistan’ın sömürgeleştirilmesi süreci, enternasyonalist dayanışma ve Kıbrıs ile son olarak Avrupa işçi sınıfının durumu idi. Sırasıyla Ahmet Tonak, Mehmet Taşker, Mahmut Konuk, Bandista ve Suphi Toprak konuşmalarını yaptılar. Oturum sırasında Rizgari örgütü kurucularından Recep Maraşlı’nın Türkiye’nin iç ve dış politikaları konusundaki yazılı bildirisi okundu. Konuşmaların ardından yapılan tartışmalarda genelde Kürt sorunu üzerinde duruldu. Kürt sorununun çözüme mi yoksa tasfiyeye mi doğru gittiği, girilen bu sürecin ne kadar “barış süreci” olarak adlandırılabileceği tartışılan konulardan bazılarıydı.

Günün ikinci oturumunda ise militarist-sömürgeci politikada kadın bedeni ve LGBT, Kıbrıs’ta seks işçiliği ve gece kulüpleri ve son olarak 1980’den bugüne Türkiye’de LGBT hareketi konulu konuşmalar yapıldı. Konuşmacılar Deniz Bozkuzu, Fatma Türkoğlu ve Demet Demir sırasıyla sunumlarını gerçekleştirdiler.

Kıbrıs-Kürdistan Konferansı’nın ikinci gününde  “Sömürgede Proleter Olmak” başlıklı ilk oturumda katılımcılardan Sinan Çiftyürek (ÖSP), bugün Kürdistan’da yaklaşık 2 milyon işçi bulunduğundan ve Türkiye burjuvazisinin teşvik ve istihdam yasaları ile burayı bölgenin Çin’i yapma yönündeki istihdam politikalarından söz etti. Kıbrıslı hukukçu Ceren Göynüklü Kıbrıs'ta emek sömürüsünün derinliğini rakamlarla ve verilerle ortaya koydu. Kıbrıs Öğretmen Sendikası Temsilcisi Mehmet Taşker ise Kıbrıs’ta sendikal mücadele tarihini temel hatlarıyla aktardı. “Çifte Sömürgecilik ve Sonrası” başlıklı ikinci oturumda ise: RIO Hareketi’nden Baran Serhad Kürt ulusunun sömürgeleştirmeye karşı mücadelesinin kısa bir dökümünü yaptı ve bugünkü müzakere sürecini eleştirel bir şekilde ele aldı. DİP adına katılan yoldaşımız Şiar Rişvanoğlu Türkiye sosyalist hareketinin gerek Kıbrıs gerekse Kürdistan meselesi özelinde ağır bir sosyal şovenist mirasının olduğunu, bunun üstesinden gelmenin tek yolunun ise proletarya enternasyonalizmi olduğunu belirtti.

Yine DİP adına konuşan yoldaşımız Levent Dölek ise enternasyonalizmi soyut bir empati meselesi olarak değil işçi sınıfının çıkarlarının kopmaz bir parçası olarak ele aldı. Gerek Kürt gerekse de Kıbrıs sorununa sömürgecilik gerçeği ve tüm bölge ve dünya işçi sınıfının çıkarları açısından yaklaştı. Türkiye’nin iki sömürgesinden Kıbrıs’ın üzerindeki İngiliz üsleriyle emperyalizmin batmaz uçak gemisi rolünü sürdürdüğü bununla birlikte adanın güneyindeki ekonomik çöküntünün AB’nin dar anlamda Kıbrıslılar için de felaket getirdiğini söyledi. Aynı şekilde Kürdistan’da da sermayenin ve emperyalizmin çıkarları doğrultusunda planlanan sürecin Kürdistan’ın yeniden sömürgeleştirilmesine yol açacağını, Türk ve Kürt halklarını bölgenin diğer halklarıyla karşı karşıya getireceğini vurguladı.  “Akdeniz ve Savaş” başlıklı üçüncü oturumda konuşan yazar Temel Demirer Suriye’de yaklaşan emperyalist müdahalenin boyutlarını, Türkiye devletinin özel rolünü ve sosyalistlerin bu konuda daha aktif bir direniş örgütleme zorunluluğunu ortaya koydu. Son oturum olan “Kimlik inşası ve burjuvazinin oluşumu” başlıklı oturumda da yazar Sait Çetinoğlu Ermeni Soykırımı’nın sosyo-ekonomik altyapısını, devlet eliyle yapılan bu soykırımın nasıl adım adım bir burjuvazi yarattığını ve bu süreçte Kürtlerin de rolünü aktardı.

Konferansın son günü “Akdeniz ve Kürdistan” başlıklı oturumda, bugünkü müzakere sürecine devrimci Marksist hareketin içinden gelen akımların birbirinden ne kadar farklı yaklaşımlara sahip olduğu ortaya çıktı.  İlk konuşmada, BDP milletvekili Sebahat TuncelKürt kadınının çifte mücadelesini ve özgürlük mücadelesinin bugüne getirilmesindeki katkısını örneklerle anlattı. Marksist Bakış çevresinden Emre Başer, Marksistlerin barış sürecini desteklemesini barışın işçi hareketi içindeki şovenizmi ortadan kaldırarak mücadeleyi birleştirme eğilimi yaratacağı gerekçesiyle savundu. Yoldaşımız Şiar Rişvanoğlu, Kürt Hareketi’nin, bağımsız-birleşik Kürdistan şiarıyla ve sosyalist hedeflerle başlayan yürüyüşünün adım adım nasıl sol liberalizme evrildiğini hareketin tarihinden örneklerle ortaya koydu.Son konuşmacı Almanya RIO hareketinden Suphi Toprak ise sunumunda Kürt hareketinin Kürt halkının sadece yüzde 25-30 gibi bir kesimini temsil ettiğini, geri kalan halkın da fikrinin sorulması gerektiğini iddia ederek çözüm olarak “sovyet”leri savundu. Tartışma bölümünde Sebahat Tuncel eleştirilere kendi açısından cevap vermeye çalıştı. Salondaki DİP temsilcileri ise Emre Başer’e akıl yürütmesinin işçi sınıfı içindeki Türk şovenizmini savaşın varlığına bağladığını, oysa şovenizmin nedeninin devlet propagandası olduğunu hatırlattı, bu yaklaşımın bundan sonra Batı’da devam edebilecek şovenizmi de hafife aldığının altını çizdi. DİP sözcüleri ayrıca Suphi Toprak’ın yaklaşımının Almanya’dan bir örgütün mensubundan geldiğinde Kürt halkına ulusal özgürleşmesi için “sovyet” koşulunu dayattığını, zaten halkın eğilimlerini belirlemek için sovyetleri öne sürmenin siyasi hareketi zayıflatacak soyut demokrasiye yatkın bir yaklaşım olduğunu belirtti. Bütün bunların sonucu Kürt hareketine yukarı perdeden ders vermeden başka anlam taşımıyordu.

Son oturumda ise Red çevresinden Hakan Gülseven emperyalizmin Kıbrıs sorununda ve genel olarak tek kerteriz olarak alınmasını savundu. Stefo Benlisoy Güney Kıbrıs’taki krizi özel olarak iktisadi boyutlarıyla ele aldı ve buna karşı direniş ve çözümün olanaklarını tartıştı.  Foti Benlisoy, Arap devrimci sürecini özellikle Mısır örneğinden yola çıkarak ortaya koydu ve genel olarak Arap devrimlerinin sınıfsal karakterinin gözden kaçırıldığına dikkat çekti.Konferansın düzenleyicisi Yeni İnsan-Neos Anthropos temsilcisi Aziz Şah Kıbrıs’taki gelişmeleri “Çifte sömürgecilik, pasif devrim ve sol liberalizm” başlığı altında ele aldı ve Kürt sorunu ve Kıbrıs sorunu arasındaki ortak noktalara vurgu yaptı. Kıbrıs Öğretmen Hareketi’nden Mehmet Taşker Kıbrıs’ta sınıf mücadelesinin güncel durumunu, sendikal bürokrasinin işbirlikçi tavrından da verdiği örneklerle aktardı.

Son konuşmayı yapan yoldaşımız Sungur Savran  ise “Akdeniz Devrimci Havzası: Sonuçlar ve Olasılıklar” başlığı altında kapitalizmin özellikle Avrupa’da ve son olarak Kıbrıs’ta yaşamakta olduğu büyük krize, bu krizin yaratacağı devrimci olanaklara ve karşıdevrimci olasılıklara dikkat çekerek Kıbrıs’ta Kuzey’in ve Güney’in işçi sınıflarının birlikte mücadelesinin önümüzdeki dönemde yaşanacak sefaleti engelleyecek tek çözüm olduğuna vurgu yaptı.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2013 tarihli 42. sayısında yayınlanmıştır.