Arap devrimi Dünya Sosyal Forumu’nu devrimcileştiriyor

 

2013 Dünya Sosyal Forumu, 26 Mart günü, Tunus’un başkenti, ülke ile aynı adla anılan Tunus’ta büyük bir yürüyüş ve ardından yapılan bir açılış töreni ile açıldı. Devrimci İşçi Partisi (DİP), aralarında partinin genel başkanı Sungur Savran ve Merkez Komitesi üyelerinin de bulunduğu bir heyet ile Dünya Sosyal Forumu’na verdiği önemden ziyade Arap devrimiyle dayanışmak amacıyla Tunus’ta bulunuyor. DİP Tunus’ta, desteklediği uluslararası devrimci odak Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluş Koordinasyonu’nu (DEYK-CRFI) ve DEYK’in Avrupa örgütlerinin Akdeniz devrimci havzası için açmış olduğu uluslararası çapta yayın yapan RedMed (Kızıl Akdeniz) internet sitesini temsilen bulunuyor. DİP’in yanı sıra DEYK-CRFI heyetinde Yunanistan’daki kardeş partimiz EEK (Devrimci İşçi Partisi) de temsil ediliyor.

DEYK-CRFI heyeti, başlangıç yürüyüşüne RedMed pankartı ile katıldı. Yürüyüşte RedMed’in dağıttığı bildiriler kitlesel bir ilgi ile karşılandı. Bu belgelerden biri, Tunus sosyalist hareketinin yakın dönemde şehit verdiği Şükrü Belaid’e yapılan suikastı kınayan ve Tunus soluyla enternasyonalist dayanışma ifade eden, olayın yaşandığı Şubat başında yayınlanmış bir bildiri ile Tunus devrimine ilişkin, devrimin ilk kısmi zaferini elde ettiği 14 Ocak 2011’in hemen ertesinde yayınlanan bir başka bildiriyi içeriyordu. Bildirilerin her ikisi de Tunus’ta yaygın olarak konuşulan Fransızca dilinde basılmıştı. Bu belge, özellikle Belaid’in partisinin kortejinde ekmek peynir gibi kapışıldı, hatta insanlar defalarca kendiliklerinden gelip bildiriyi talep ettiler. Öteki bildirilerde ise RedMed sitesi Fransızca ve İngilizce olarak tanıtılıyordu. (DİP’in Dünya Sosyal Forum malzemesi içinde ayrıca Kıbrıs’ta doğan son duruma ilişkin üç dilde–İngilizce, Yunanca ve Türkçe—yazılmış bildirisi ile Akdeniz devrimci havzası üzerine değişik aşamalarda yayınlanmış bildiri ve yazılardan oluşan bir CD var.)

Devrimin yarattığı heyecan

13. Dünya Sosyal Forumu’nun, Arap devriminin merkezi ülkelerinden birinde yapılıyor olması, Forum’un eskiden yapılan toplantılarına neredeyse başından beri damgasını vuran, ama zaman içinde daha da belirgin hale gelen, “yeni toplumsal hareketler” sivil toplumculuğunu ve sosyal demokrasinin yarı-gizli hegemonyasını kıracak yönde etkiler yaratıyor. Daha neredeyse ilk andan, Forum’un başlangıcını oluşturacak yürüyüşe giden otobüste, Manar Üniversitesi gençliğinin fırtına gibi heyecanı, bir aşamada Enternasyonal’i söylemeye başlamaları, Enternasyonal’e Türkçe katılıma büyük ilgi göstermeleri ve doğan dostluk havası, Forum’un herkesin birbirinin derdini dinlediği, ah vah ettiği bir ortam olmayacağını gösteriyor. Yürüyüşte özellikle biraz önce sözünü ettiğimiz Şükrü Belaid’in önderi olduğu Birleşik Demokrat Yurtseverler Partisikortejindeki gençlerin devrimci heyecanı görmeye değer. Yürüyüşten sonra yapılan açılışta isyan duygusu ve mücadele azmi ile dolup taşan, devrimi başköşeye yerleştiren konuşmalar dinliyoruz. Filistinli konuşmacı Arapça konuşmasında Sosyal Forum’un ana sloganı olan “Kerama”nın da (insan onuru), “Hurriya”nın da (özgürlük), “Musavat”ın da (eşitlik) ancak “ihtilâl” ile gerçekleşebileceğini söylüyor. ABD’li konuşmacı bile son derecede militan bir konuşma yapıyor. “Wall Street işgali” hareketinden söz ettiğinde yer gök inliyor.

Dünya Sosyal Forumu uzun yıllardır ilk kez Lula-Mandela-ATTAC-İtalyan reformist solu çizgisinin dışına taşıyor. Devrim havayı ısıtıyor, sokaklarda devrimci partilerin kortejlerinde dans ediyor, herkesin ağzında bir efsane gibi dolaşıyor. Nasıl olmasın ki? Devrimin atmosferini soluya soluya yaşıyoruz Forum’u. Yürüyüş esnasında bütünüyle terk edilmiş 20-25 katlı dev bir binanın önünden geçiyoruz. Camları indirilmiş, yüzü buruş buruş, terk edilmiş bir bina. Bina cesedi. Hayalet bina. Askerler ve zırhlı araçlarla korunuyor. Eskiden hiç kuşku yok, büyük bir levhada iri harflerle Rassemblement Consitutionel Démocratique yazıyordu kapısında. Yani Anayasal Demokratik Parti, RCD. Devrimin devirdiği 23 yıllık diktatör Zeynel Abidin bin Ali’nin partisi. Rejimin sahibi. Şimdi bahçe duvarında “Mort au RCD” yazıyor. “RCD’ye ölüm”. “Dégage Ben Ali!” yazıyor. “Bin Ali, defol!” İşte devrimin eseri. Bu hayalet bina eski rejimin cesedidir.

Ama sürmekte olan devrimin izlerine de rastlıyoruz. Bir bakanlık binası, yolsuzluk davalarına bakan “finans mahkemesi” , başka binalar, hep askerlerce, jiletli telle tahkim edilmiş barikatlarla, zırhlı araçlarla korunuyor. Yolsuzluğa bakan mahkemenin karşısında “Bin Ali Baba ve kırk haramileri hesap versin!” yazmış duvara devrimciler.

Tunus’ta sosyal forumu örgütleyen hareket içinde sivil toplumcular, reformistler, “insan yüzlü kapitalizm”  özlemiyle dolu olanlar yok demiyoruz. Aslında açılış toplantısına ciddi bir çelişki damga vuruyor. İlk ajitasyondan sonra açılış konuşmasını Belaid’in, insan hakları avukatı olan ama parti üyesi olmayan eşi yapıyor. Tunuslu olan ikinci konuşmacı da konuşmasını Belaid etrafında örüyor. Devrimin, kendi şehitlerini anmasında, hatta yüceltmesinde hiçbir sorun yok. Çelişki devrimde değil, Forum’un devrim ile ilişkisinde: Belaid hayatta iken Tunus’un sivil toplumcu çevrelerini Alman sosyal demokrasisinin uzantısı Friedrich Ebert Vakfı ile kurduğu ilişkiler dolayısıyla, başvurdukları finansman yöntemleri konusunda, siyasi yönelişleri konusunda sert bir şekilde eleştirmiş bir sınıf mücadelesi savunucusu. Bütün dünya solunda liberalizm ile Marksizm arasında verilmekte olan mücadele, anlaşılıyor ki, Arap soluna da damgasını vuruyor.

Açılış töreninde daha ne çelişkiler yok ki. En yamanı Güney Afrika’dan gelen konuşmacıyla ilgili. Konuşmacı doğru biçimde Marikana’dan seçilmiş. Yani polisin grevdeki 34 maden işçisini soğukkanlı biçimde kurşuna dizdiği bölgeden. Sitemizin koyduğu adla, “Mandela’nın Roboskisi”nin memleketinden. Ama Dünya Sosyal Forumu Mandela’yı hep yüceltti!

Benzer bir sorun, konuşmalardan sonra başlayan müzik bölümünde sahneye çıkan ilk müzisyenle de ilgili. Brezilya’nın dünyaca ünlü müzisyenlerinden Gilberto Gil. Mükemmel bir müzik. Ama Gilberto Gil Dünya Sosyal Forumu’nu altın tepsi içinde sosyal demokrasinin hegemonyasına teslim eden, kendi işçi sınıfına da ihanet eden Lula’nın ilk sınıf haini hükümetinde (2003-2007) kültür bakanlığı yapmış biri.

Satırbaşları

Bunlar dışında yürüyüş ve açılışta dikkate değer bazı başka noktalara değinelim.

·         Açılışın sunucu dışında bütün konuşmacıları (iki Tunuslu, Filistin, Mali, Güney Afrika, ABD, Latin Amerika), bütün çevirmenler ve işitme engelliler için çeviri yapan görevli, hepsi kadındı. Erkek egemenliğinin koyu bir damga vurduğu Arap toplumunda bu seçişin çok olumlu bir etkisi olacağı açık.

·         KESK yürüyüşte kendi pankartı arkasında bir kortej oluşturdu. Buna karşılık, iç çekişme ve çatışmalarla kendi kendini gittikçe zayıflatmakta olan DİSK Tunus’a bazı delegeler yollamış olsa da varlığını hissettiremedi. İtalyan CGIL, Fransız CGT, Belçika FGTB, İspanya’dan konfederasyonlar yürüyüşte ciddi kortejlerle yer almıştı. Bu bağlamda Türkiye’den sadece KESK’in varlığını hissettirebilmesi Türkiye’de sendikal hareketin durumuna ilişkin bir başka gösterge sayılmalı.

·         Yürüyüş güzergâhında bir noktada yol kenarında küçük ama dikkat çekici bir topluluk bir pankart arkasından toplanmıştı. Bunlar devrim şehitlerinin aileleriydi. Her birinin elinde şehit verdiği evladının, kocasının, kardeşinin resmi vardı. Türkiye’den çok iyi tanıdığımız acı bir manzaraydı bu. Şehit yakını bir kadın yürek burkan bir sesle hiç susmaksızın canının acısını boşaltıyordu. Pankartlardan birinde, “askeri yargıya güvenmiyoruz” yazıyordu. Tunus devriminin, yarım kalmışlığı içinde çözemediği sorunlardan biri de belli ki buydu.

·         Bir aşamada yürüyüş kolunu, ilerlediği yönde yola çıkmış, selefi ya da cihadi kılıkta, elinde Libya bayrağı olan bir adam ile çevresindeki birkaç kişi karşıladı. Sosyalistlerin korteji adamın çevresini sardığında bir küçük dalgalanma oldu. Önce gülüşler, sonra gergin bakışlar. Ama olay çıkmadan bu grup geride bırakıldı.

·         Yürüyüşte bir ölçüde dağınıklık göze çarpıyordu. Kortejler arasında büyük aralıklar oluşuyordu. Bazı kortejler iç içe geçtiler ve kimi zaman birbirlerinden şikâyet ettiler. Sosyalistlerin kortejleri bile güvenlik bakımından çok gevşekti. Bunun istisnası, Belaid’in partisinin sadece kortejin bir bölümünde, partinin genel sekreterinin yürüdüğü hizada güvenlik kolu oluşturmuş olmasıydı. Genel sekreter ayrıldıktan sonra o kol da kaldırıldı. Tunus sosyalistlerinin disiplinli çalışma geleneklerini ya edinmemiş olduğu ya da bir aşamada yitirmiş olduğu anlaşılıyor.

Dünya Sosyal Forumu bu haftanın sonuna kadar devam edecek. DİP’in ve EEK’in RedMed şemsiyesi altındaki faaliyetleri de hızlı bir biçimde sürecek. Amacımız Arap devrimiyle ilişkilerimizi geliştirmektir.