Zamlı asgari ücret yine açlık sınırının altında
AKP iktidarının rekor zam diye allayıp pulladığı 4253 TL’lik asgari ücretin açlık sınırına endekslenmiş olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonunun (Birleşik Kamu-İş) Ar-Ge birimi KAMU-AR’ın, dört kişilik bir ailenin, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için tüketmesi gereken gıda miktarlarını temel alan araştırması açlık sınırının Aralık ayında 4 bin 652 TL’ye yükseldiğini ortaya koymuştu. Türk-İş’in gıda enflasyonu araştırması da bugün açıklandı ve açlık sınırını 4 bin 13 TL olarak belirledi. Asgari ücret tartışmalarında TÜİK rakamlarının gerçeği yansıtmadığını ifade eden ama kendi araştırmalarını da TÜİK rakamlarına dayandıran Türk-İş hükümetin propagandasına ortak olmuştu. Bu yüzden eleştirdiğimiz Türk-İş’in asgari ücret belirlendikten sonra ilan ettiği açlık sınırı rakamı da güneşin balçıkla sıvanamayacağını kanıtlıyor ve zamlı asgari ücretin açlık ücreti olduğunu gösteriyor. Aynı gün açıklanan yoksulluk sınırı rakamı 13 bin lirayı geçerek milyonlarca işçi ve emekçi için kaf dağının ardına gitmiş durumda.
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati asgari ücreti 2003 yılına göre kıyaslayarak akıllara zarar bir hesap yapmış, bir önceki yıla göre yaptığı kıyaslamada da asgari ücretin daha fazla et alabildiğini iddia ederek düpedüz gerçeği çarpıtmıştı. Gerek Et ve Süt Kurumu’nun gerekse de Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin rakamları ortada. Herkes internetten bu kurumların fiyatlarına ulaşabilir. Örneğin Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin rakamlarına göre geçtiğimiz yıl 2825 TL olan asgari ücretle ortalama 36,54 TL toptan fiyattan 77,3 kg dana eti alınabiliyorken bu yıl 4253 TL olan zamlı asgari ücretle 62,52 TL’ye yükselen dana etinden 68 kg alınabiliyor. Asgari ücretten zamlanmış olsa dahi yaklaşık 10 kg fire vermiş durumda. Yine aynı hesapla geçtiğimiz yıl 2250 ekmek alabilen asgari ücret bu yıl zamlı haliyle ancak 1417 ekmek alabiliyor.
Üstelik tüm bunların üstüne şu gerçeği de hatırlamalıyız. Asgari ücret zammı bir defa yapılıyor. Ancak enflasyon ile birlikte ücretler her gün alım gücünü kaybediyor ve hayat pahalılığı artıyor. Yani Türk-İş’in nispeten düşük açıkladığı açlık sınırı bir ay sonra asgari ücreti geçecek. Yıl boyunca bir kez daha asgari ücretliler açlığa mahkûm edilecek. Bu açıkça bir zulümdür. İktidar muhalefeti suçlamak için kullandığı bir kavram olan “algı operasyonu”nu kendisi yapmaktadır. Ancak ne ücret aldığını bilen, çarşıda, pazarda, markette bu ücretin alım gücünün ne olduğunu ve nasıl eridiğini yaşayarak gören emekçi halkın bu yalanlara karnı tok.
Çözüm için önümüzdeki yıl yapılacak asgari ücret zammını beklemekten bir fayda gelmeyeceği de açık. İşçiler ve emekçiler kendi kaderlerini ellerine almak ve örgütlenerek patronlara karşı toplu sözleşmelerle ücretlerini iyileştirmek zorundalar. MESS sözleşmelerinde metal işçileri şimdiden grev ateşini yakmaya hazırlanmaktadır. Bu ateşin etrafında tüm emekçi halk toplanmalı ve mücadele ateşini harlamalıdır. Bu mücadelenin sadece metal işçilerinin ücret pazarlığı değil, tüm işçi sınıfı ve emekçilerin iktidarın yalanlarına karşı savaşının bir mevzisi olduğu bilinciyle sahip çıkılmalıdır. Aynı şekilde işçi ve kamu emekçileri şimdiden el ele vererek, yeni bir zam talebiyle meydanlara inmeye hazırlanmalıdır. Yıl içinde iğneden ipliğe her şeye sürekli zam gelirken ücretlere tek seferlik zam yapılması kabul edilemez. Bu haksızlığın giderilmesi iktidarın vicdanına ya da seçim hesaplarına bırakılamaz, bir kazanım elde etmek ancak fiili, meşru mücadeleyle mümkün olacaktır. Hak verilmez alınır! Zafer sokakta kazanılır!