Yozlaşan siyaset! Trollenen Türkiye!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Trabzon’da yaptığı veda mesajı niteliğindeki konuşma, iktidar cephesinde küçük çaplı bir krizin tetikleyicisi oldu. Soylu’yu istifa sinyali olarak nitelendiren konuşmayı yapmaya sevk edenin Berat Albayrak olduğu söyleniyor. Basında konuyla ilgili Erdoğan’ın araya girdiği ve “seni o koltuğa Berat Albayrak mı oturttu” diyerek istifayı engellediği yazıldı. Cezayir ziyareti öncesinde basın toplantısı yapan Erdoğan ise Soylu’nun istifasının söz konusu olmadığını söyleyip faturayı trollere çıkarttı: “Bu trol* ahlaksızlıkları ülkemizin kendi içindeki birliğini, beraberliğini bozmaya yönelik adımlardır. Türkiye'yi troller idare etmeyecek.”
Şimdi de trol vesayeti
Buradaki gariplik kabinenin iki üyesinin tartışması, bir bakanın istifanın eşiğine gelmesi ve Cumhurbaşkanının araya girmesi değil. Bunların hepsi siyasette olabilecek şeyler. Esas garip olan bu krizden bir takım trollerin sorumlu tutulması; hatta Erdoğan’ın devletin en üst mevkiinden çıkıp “Türkiye’yi troller yönetmeyecek” demesi. Türkiye’de siyasi yelpazenin farklı kanatlarında askeri vesayetten, cemaat vesayetinden ya da emperyalist vesayetten söz edilir. Ancak ilk defa Türkiye’de trollerin ülke yönetimine talip olduğunu işitiyoruz. Demek ki bu troller öyle semirmiş, öyle etki kazanmış ki bakanların koltuğunu sarsıyor, hükümette krizlere neden oluyor…
Trollerin ipleri kimin elinde?
Acaba bu troller hükümet üzerinde vesayet kuracak, Türkiye’yi yönetmeye talip olacak gücü nasıl elde etmiştir? Erdoğan ve AKP iktidarına karşı çıkan herkesi terörist ve vatan haini ilan eden bu troller kim tarafından beslenmiştir? Gezi’de “camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki içtiler”, “başörtülü kadını taciz ettiler” yalanlarını yayıp iç savaş tetikçiliği yapan herhangi bir trol hakkında tek bir yaptırım uygulanmış mıdır? Bu yalanlara dayanarak halkı birbirine karşı kışkırtan Erdoğan çıkıp tek bir sefer özür dilemiş midir?
Muhalefeti sindirmekte işlev gören bu troller AKP içi operasyonlarda da kullanılmış mıdır? Mesela Davutoğlu’nun işten çıkarılması sürecindeki rolleri nedir? Melih Gökçek, Kadir Topbaş ve diğer belediye başkanlarının istifa ettirilmesinde ne kadar etkili olmuşlardır? Acaba bu süreçlerde edindikleri deneyim ve özgüven içişleri bakanını istifaya zorlarken ne kadar etkili olmuştur? Bu trollerin ipleri kimin elindedir? Trollerin iplerinin ucu Pensilvanya’ya, Washington’a, Brüksel’e uzanmakta mıdır? Eğer öyleyse Erdoğan ve AKP iktidarı aleyhine “gık” diyeni içeri atanlar, trollerin “ülkenin birliği ve beraberliğini bozmaya yönelik adımları” karşısında basın toplantılarında serzenişte bulunmakla mı yetinecektir? Yoksa bunlar sadece haddini aşan ve hadleri bildirildikten sonra tekrar kullanıma sokulması planlanan tipler midir?
Yozlaşma tablosu
Tüm bu soruların yanıtları ne olursa olsun, ortaya çıkan manzara istibdad rejiminin nasıl bir siyasi yozlaşmayı beraberinde getirdiğinin kanıtıdır. En önemlisi ise şudur: Bir İçişleri Bakanı polislere “bacaklarını kırın” talimatı verdiğinde, ana muhalefet partisi liderini “sen bittin” diye tehdit ettiğinde, çocuk ölüleri buzdolaplarına konduğunda, kendisine yakınlığı bilinen Vedat Demir isimli cemaatçi, hükümet yanlısı medyanın bile “skandal tahliye” olarak adlandırdığı bir şekilde serbest kaldığında değil, bir takım trollerle ve Erdoğan’ın damadıyla bozuştuğunda istifayı gündemine almaktadır. İşte bu istibdad rejiminin tüm Türkiye’yi trollemesinden başka bir şey değildir.
*trol: Sosyal medya aracılığıyla bilgileri çarpıtan, insanları küçük düşüren internet kullanıcıları