Uluslararası tekeller kimin yararına, kimin zararına büyür?
1950 yılında ABD’de bir şirket kuruluyor; Iron Mountain. Yıllar geçtikçe büyüyen bu şirket, içinde Türkiye’nin de bulunduğu 30 farklı ülkede faaliyet göstermeye başlıyor. Şirketin asli görevi “sermaye gruplarının bilgilerini kendi bünyesinde arşivlemek.” Ancak gerçek tabii ki bununla sınırlı değil…
2014 yılının Şubat ayında Iron Mountain’ın Arjantin’deki deposunda bir yangın çıkıyor. Yangın sırasında deponun duvarı devriliyor ve sekiz itfaiyeci ile iki güvenlik görevlisi duvarın altında kalarak ölüyor. Ancak, yangına dikkatsizlik ya da elektrik kontağı gibi bir olay sebep olmuyor. Aksine, olay yeri inceleme ekibi 2015 Mart ayında (tam on üç ay sonra!) incelemelerini tamamlıyor ve yangının kundaklama sonucu çıktığını açıklıyor. Açıklamadan yaklaşık bir hafta sonra ise, Arjantin Mali İstihbarat Birimi (UIF) başkanı José Sbatella bir açıklamada bulunuyor. Açıklamada; Iron Mountain firmasının ve müşterilerinin (ki bunlar arasında HSBC, BNP Paribas gibi uluslararası bankalar da bulunuyor) vergi kaçırdıklarına dair belgeleri yok etmek için yangının çıkartıldığı yönünde güçlü şüpheleri olduğu söyleniyor. Buna benzer bir açıklama Arjantin Federal Kamu Gelir idaresi (AFIP) tarafından da yapılıyor.
Yangından yaklaşık altı ay sonra UIF, HSBC’den vergi kaçırma davası için mali belgelerini istiyor. Ancak HSBC, 2014 Şubat ayında meydana gelen depo yangınında söz konusu evrakların kül olduğunu söyleyip mali denetimden sıyrılıveriyor. Anlayacağınız, “sadece arşiv firması olan” Iron Mountain, HSBC’nin Arjantin’de vergi kaçırmasına yardım ediyor!
Süreci böyle anlatınca insanın aklına devletin de bu işin içinde olabileceği gelmiyor... Ancak burada durum öyle değil. Eski HSBC yöneticilerinden olan Francisco Adolfo Cabrera, şimdiki Ekonomik Kalkınma Bakanlığı ve Düşünme Vakfı başkanlığı gibi unvanlarını kullanarak defalarca Iron Mountain’ın paçasını kurtarıyor. Çünkü Iron Mountain, aynı zamanda Cabrera’nın ilgilendiği inşaat sektöründe büyük ihaleler alıyor.
Peki, sadece Arjantin’de mi böyle oluyor? Tabi ki hayır! Iron Mountain’ın sicili uluslararası bir firma olmasının yanında oldukça kabarık. Geçmişinde, 2011’de İtalya’da yaşanan şaibeli depo yangını da var, Almanya’daki rüşvet soruşturmaları da. Hatta Kanada’da depo yangınları dahi var. Daha neler neler…
Gelelim Türkiye’ye…
2014 yılında RM arşiv isimli bir arşivleme şirketini satın alan Iron Mountain, yasal olarak RM arşivin ihalelerinin tamamını devralmış oldu. Söz konusu firma, arşivleme işlerinin yanında yoldaşımız Volkan Kahyalar’ın tost yediği için atıldığı Odeabank'a da dahil olmak üzere (bu bankadaki taşeron mücadelesi kazanımla sonuçlandı ve Haziran 2015 itibarıyla taşeron çalışan işçilerin kadroya geçmesiyle birlikte buradaki ihale sona erdi) Türkiye Ekonomi Bankası'na (TEB), City Bank'a, Denizbank'a, Finansbank'a ve Burgan Bank’a ucuz işçi temin ediyor. Bununla da yetinmeyen Iron Mountain, Akbank’a “kiralık işçi” temin etmekte ve bankaların büyük çoğunluğunda asıl işi yasa dışı bir şekilde taşeron işçilere yaptırıyor.
Evet biliyoruz, Iron Mountain uluslararası tekellerden sadece bir tanesi. Bunun gibi binlercesi de dünyanın dört bir yanında mevcut. Ancak onlar, binlerce ise biz ise işçi sınıfı olarak milyonlarcayız! Vergi kaçakçılarını da, rüşvetçilerini de, emeğimizi sömürerek para kazananları da ancak biz birlik olunca ait oldukları yere, tarihin çöplüğüne gönderebiliriz!